GİRİŞ
Bu Giriş yazımızda şu soruların cevabını verelim: Hintikka
kimdir? Felsefesi ne tür bir felsefedir? Özgünlükleri nelerdir? Hintikka
felsefede ve mantıkta ne gibi yenilikler yapmıştır? Onu diğer filozoflardan
ayıran özellikler nelerdir? Çağdaş felsefeyi nasıl etkilemiştir? Onun
felsefesinin ekseninde hangi kavram vardır? Yöntem olarak hangi filozoftan
etkilenmiştir ve etkilendiği filozofun doktriniyle ilişkisi nasıldır? Diğer dil
filozoflarından farklı olarak felsefe tarihine bakışı nasıldır? Felsefenin
günümüze günümüzdeki durumuna ilişkin düşünceleri nelerdir? Şimdi sırasıyla bu
sorularımızın cevaplarını vermeye çalışalım.
Kaarlo
Jaakko Juhani Hintikka (12 Ocak 1929 – 12 Ağustos 2015) felsefeye matematik
kariyerinden sonra geçmiştir. Bu nedenle Hintikka bilim adamına ya da matematikçiye diğer
filozoflardan daha yakındır. Filozof, Wittgenstein’ı Cambridge’te
izleyen, Georg Henrik von Wright’ın öğrencisidir; eğitimini Harvard’da
tamamladı (1954); bir süre Finlandiya Helsinki üniversitelerinde çalıştı;
Amerika’da Stanford ve Berkeley üniversitelerinde uzun süre öğretim üyeliği
yaptı. Hintikka pek çok ödül aldı. Bunlardan biri de 2005’te aldığı Rolf Schock
Mantık ve Felsefe Ödülü’dür. Ona bu ödül modal kavramların, özellikle epistemik
mantıktaki bilgi ve inanç kavramlarının mantıksal analizine dair yayınlarından
dolayı verilmiştir. Pascal Engel filozofu “Kuzey’in Leibniz’i” diye niteler.
Hintikka felsefe tarihinden yapay zekaya, çok
farklı alanlarla ilgilenmiştir, pek çok alanda bir öncüdür; çok çeşitli
konularda yayınlar yapmıştır. 60 yıllık kariyeri boyunca dört yüz elliden fazla
makale, elliden fazla kitap veya monografi yayınlamıştır, 20 kitabın
editörlüğünü yapmıştır ve uluslararası dergi veya koleksiyonlarda 300’den fazla
bilimsel makale yazmıştır.
Hintikka felsefesi Frege’yle başlayan mantıkçı tarzda bir felsefedir.
Ancak onun mantıkçılığı katı biçimci değildir. Bilindiği gibi konuşma ve
düşünme dil felsefesince XX. yüzyıl başında, biçimselleştirildi; bunların insan
eylemlerine etkileri göz ardı edildi; “teknoloji” ağırlıklı projeler önalana
çıktı. Günümüzde bu panformalizm (tüm biçimcilik, her ifadeyi biçimselleştirme)
terk edildi. Artık şu iyi anlaşıldı: Biçimselleştirme sınırlı ifadeler içindir;
sözceler tümüyle yalıtılmış mantıksal bir uzayda değil, sosyo kültürel bir
ortamda ifade edilir; mantıksal çoğulculuğa sıkı sıkıya bağlıdır. Bu nedenle biçimselleştime
tamamen terk edilmedi, ama ölçülü ve gerçekçi bir tutum takındı.
Bu anlayışı günümüz felsefesini derinden
etkileyen filozoflara borçluyuz. Söz konusu filozoflardan biri belki de en başta
geleni dünyaca ünlü Finlandiyalı filozof ve mantıkçı Hintikka’dır.
Hintikka’nın mantıkçı olarak amacı, mantığı
1. Semantik açıdan geliştirmektir,
2. Teoretik modelleri temel alarak aydınlatmaktadır.
Ayrıca o, modeller teorisini olasılık ve zorunluluk
gibi sorunların incelenmesinde temel yapar; inanç ve bilgi gibi önermesel
tutumların neden oldukları özel sorunları çözmeye çalışır; bilgi kavramını
mantıksal ve semantik analizle ele alır; felsefenin tarihini modeller teorisinden
hareketle açıklar.
Hintikka kitaplarıyla makaleleriyle güç
problemleri çözmüştür; yeni sorunlar ortaya koymuştur; çok tartışılan
problemleri çözmek için yeni yöntemler icat etmiştir; bu yöntemlerle felsefi
araştırmaları derinleştirmiştir. Onun yöntemleri ve çözümleri üzerine pek çok
yorum yapılmıştır ve hâlâ yapılmaktadır.
Hintikka’yı değerli ve ayrıcalıklı yapan bir
dizi özellik vardır. Hintikka felsefe tarihinden yapay zekâya kadar çok farklı
ve önemli konuları araştırmıştır; araştırmalarında verimli teknikler kullanmıştır;
tutarlı bir bakış açısına sahiptir, çağdaş önemli dil filozoflarının etkili
olmuş yöntemlerini kullanmakla yetinmez; onları kendi problematiklerini çözmek
için yeni ve farklı bir açıdan geliştirir; olgu durumlarının çok çeşitli
olduğunu dikkate alır; farklılıklara karşı duyarlıdır; analizlerinde bireysel
olana ve tekil kavramlara önemli yer verir; bilgiyi ifade ederken aşırı
biçimselcilikten kaçınır; ılımlı bir biçimselciliği uygular. Çünkü Hintikka’ya göre aşırı biçimselcilik
indirgeyicidir. Her zaman biçimsel modellere başvurmak doğru değildir. Aşırı
biçimselcilik deneyimlerin
zenginliğinden yararlanmaz. Deneyimlerin zenginliği modellerle ifade edilebilir.
Mantıksal akıl yürütme aşamasızdır; kesintisiz bir süreçtir. Esnek ve çoğul
biçimcilik onun felsefesinin ayırt edici özelliklerinden biridir.
Danimarkalı filozof, klasik analitik felsefe
geleneğinin dışında felsefi çizgi izler. O, hem Frege, Russell, Carnap, Quine, Peirce,
Wittgenstein ve Tarski gibi mantıkçı filozofları ve mantıkçı olmayan Collingwood’u,
hem de Aristoteles, Descartes, Leibniz, Husserl ve Wittgenstein gibi
filozofları araştırmıştır; bunların problemlerine her zaman yenilikçi bir gözle
bakmıştır; bu problemleri yeni yorumlarıyla birleştirmiştir. Gadamer’e derin
vukufiyeti vardır
Hintikka’nın
çağdaş filozoflar arasında başlıca esin kaynağı Wittgenstein’dır. Ciddi olarak
eleştirdiği Quine’dan da etkilenmiştir. Hintikka Russell’ı ve Wittgenstein’ı
betimlemede kullanılan “analitikçi filozof nitelemesini kabul etmez; sadece
felsefenin aktüel durumunu değerlendirmekle kalmaz; geleceğiyle ilgili
önerilerde de bulunur.
Hintikka, semantikle ilgili çok etkili
görüşler ileri sürmüştür. O, teorik oyunlar semantiğinin (sémantique des jeux
théoriques) ve sorular-cevaplar semantiğinin babası gibi görülmüştür. Filozof,
öte yandan semantik ailesinin önemli bir ögesi olan mümkün dünyalar semantiği
konusunda devrimci görüşler ileri sürmüştür.
Hintikka’nın eserlerinde büyük bir tutarlılık
vardır. Bu tutarlılık uzun uzun araştırılmış bir mimari eserdeki gibidir. Onun
eserleri çok farklı alanlara dair olsa da dağınık bir görünüş izlenimi vermez;
onlar arasında birlik vardır. Bu açıdan onun çalışmaları tüm eserleri birlik ve
bütünlük içeren büyük filozofların eserlerinden farklı değildir. Hintikka’nın
eserlerindeki birliği görmek için onlara çok büyük ve göz alıcı renklere sahip
bir halının motiflerine bakar gibi bakmalıdır. O zaman bu birlik yavaş yavaş,
ama sonunda iyice görülür.
Hintikka’nın düşüncelerindeki tedrici bir ilerleme vardır. Onun
felsefesi birbirinden ayrılmayan iki görünüşe sahiptir. Sorgulama ve kanıtlama.
Hintikka düşüncesinde bir başka önemli
özellik de dille düşüncenin birlikteliğidir. O, araştırmalarında hep bu
birlikteliği korumak, gerektiğinde geliştirmek ister; hem düşünceden hem de
dilden yararlanır. Bu durum Hintikka’nın tutarlı, anlaşılır ve analiz
edilebilir sonuçlar elde etmesini sağlamıştır. Düşüncenin diller
birlikteliği Hintikka’nın günümüz felsefesine kazandırdığı en orijinal
uygulamalardan biridir.
Hintikka hermenötik yöntemleri reddeder.
Çünkü ona göre hermenötik dilin evrensel aracılığı olgusuna karşıttır; geçmiş
felsefe sistemleri de tıpkı hermenötik gibidir; dilin aracı rolünü inkâr eder.
Hintikka yorumlamacı
hermenötiğe karşı olsa da onun felsefi yaklaşımı biçimsel bir hermenötik yani
mantıksal hermenötik gibi görülebilir. Biçimsel hermenötik felsefi problemleri
çözmek için mantıksal araçları kullanır. Biçimsel hermenötiğe göre mantığın rolü
akıl yürütmelere kılavuzluk etmek için a priori bir çerçeve
empoze etmek değildir. Bu hermenötik problemleri çözerken çözümü akla uygun bir
açıklık sağlamalıdır; bunu yaparken de problemin tümüyle çözüldüğünü, nihai
cevaba ulaşıldığını iddia etmemelidir.[1]
Hintikka çağdaş en büyük mantıkçılardandır;
modern mantığa; epistemik mantığa*, kanı
mantığına (logique doxastique)** önemli
katkıları vardır. Hintikka’nın mantıkta diğer çalışma alanları da şunlardır: Matematiksel
ve felsefi mantık, tümevarım mantığı, soru cevap mantığı ve bağımsızlık mantığı,
dağıtıcı normal biçimler, modeller teorisi***.
Onun kümeler teorisi konusunda önemli görüşleri vardır. Fakat o, Husserl
fenomenolojisinin özellikle yönelimlilik kavramının anlaşılmasına katkıda
bulunmuştur.
Filozofun ilk çalışmaları mümkün dünyalar
teorisiyle ve modal mantıkla ilgilidir. Mümkün dünyalar semantiğine giden yolu daha önce Carnap
göstermişti. Fakat bu düşünce biçimi 1960’lı yıllarda Kripke’nin ve Hintikka’nın
çalışmalarıyla bir bağımsız düşünme biçimi halini almıştı.
Hintikka’da mantık asla bizatihi
araştırılacak bir amaç, bir disiplin değil, bir araç veya
uygulamalı bilimdir. O, mantığa, işlerin nasıl yürüdüğünü görmek için ölçekli
modeller yapan bir mühendis gibi yaklaşır.
Onun tutkusu gerçekte mantığı semantik açıdan
ve teoretik modelleri kullanarak aydınlatmaktadır. Hintikka ayrıca, olasılık ve
zorunluluk gibi sorunları incelerken ve felsefe tarihini araştırırken modeller
teorisinden yararlanır. İnanç ve bilgi gibi önermesel tutumların neden
oldukları özel sorunları mümkün dünyalar (olgu durumları semantiğiyle; bilgi
kavramının mantıksal ve semantik analiziyle çözer.
Hintikka referansın kapalılığı, mantıksal
biçimler; mantığın belirleyiciliği, nicelemeler gibi teknik konulara dair çok
yoğun çalışmalar yapmıştır. Filozof 1995’te yayınlanan bir makalesinde Kripke’nin
katı belirtici (özel ad) teorisini eleştirir. Bu teoriyi hem yanlış hem de
yararsız bulur. Hintikka’ya göre katı belirticiler yani özel adlar modal
profiller birlikte olmalıdır. Katı belirticiler her yerde aynı adı belirtir.
Oysa Hintikka’ya göre modal profiller bir kişiyi belli ve özel bir bağlama
bağlı olarak belirtir. Örneğin modal profil, B’nin kavramsal olarak mümkün
dünyalarda aynı bireyi belirtmesine izin verir. Tüm bağlamlarda katı belirtici
olarak anlaşılan terimler tek kullanım şekli değildir.
Hintikka şu kanıdadır: Klasik mantıktaki son gelişmeler,
mantığın evrensel olduğu tezinin, evrenselciliğin sonunun geldiğini
bildirmektedir. Mantıkta artık realizm*
geçerlidir.
Realizmin haklılığını ortaya çıkarmak için mutlakçılıkla
mücadele etmelidir. Ancak bunun önünde iki engel vardır:
1. “Belirli bir dil için doğruluk kavramı bu dilde
tanımlanamaz düşüncesi.”
2. Kümeler teorisinin*
standart olmayan modellerinin varlığı.
Hintikka demektedir ki,
dünyayı
betimleyen önermeler (örneğin aksiyomlar sistemi) zorunlu olarak standart
modeller değilse, dilimizin realiteyi değiştirmediğini ve ona ulaşmamıza engel
olmadığını göstermeyi nasıl umabiliriz.[2]
Mantıkta evrenselciliğe dayanarak rasyonel felsefi bir sistem
ortaya konamaz. Bu amaçla sadece mantıksal realizmden yararlanabiliriz; realizm
sayesinde felsefe tarihini yeniden yazabiliriz. Hintikka’ya göre felsefi
araştırmalarda dilin spekülatif kullanımları artık terk edilmiştir ve dilde
felsefi araştırmalar yapılabilmiştir.
Hintikka’ya göre bilimsel kanıtları yöneten
mantık, gündelik dilin cümlelerindeki bağlamsal belirsizlikleri de giderir; aynı
şekilde mantık soyutlama, analiz, biçimselleştirme ve semboller aracılığıyla
etkin olan otonom bir dil oluşturur ve bu dil iletişimde pek de kullanılmaz.
Mantıkçı filozofa göre dil, dünyayı doğruluk
koşulları sayesinde betimler. Mantık ise, dilin betimsel fonksiyonlarını analiz
eder ve modal zorunluluk (olasılık) kavramını dikkate alır; modal zorunluluk
ise fonksiyonları reel nesne durumlarına uygulamaya izin verir. Hintikka bunu
yaparken model set* kavramını ortaya atar;
modellere biçimsel kapalı bir sistem oluşturmak için değil, fakat deneyimi
anlatmak için başvurur.
Finlandiyalı filozof, mantık analizlerinde
dil oyunlarından yararlanır ve bilgiyi mantıksal biçimciliğin katı ölçütleriyle
açıklamayı da kabul etmez. Ona göre, biçimsel modeller söylemin varlıkla
ilişkilerini daha iyi anlamaya izin verir. Şu ikisi Hintikka’nın temel
sorularındandır: Ontolojik kategorilerimizin ve özellikle birey kategorimizin
kapsamı nedir? Söylemi oluşturan düzen nedir?[3]
Hintikka hem bilgi teorisinde hem de felsefe
tarihinde diğer filozoflarından farklı bir analiz yapar. Onun yaklaşımı
Wittgenstein’ın “hayat biçimleri”nden yararlanır. Hintikka’ya göre örtük gramer
kurallarına karşılık gelen çıkarımsal mantık kuralları vardır. Bu kurallar
sözcelerin anlamını dil oyunları ağında belirler. Böyle bir tutum Birinci
Wittgenstein’daki mantığın aşkın olduğunu kabul eden tutuma karşıttır. Çünkü
birinci Wittgenstein’da dilde bu biçimlerin özelliklerini belirleyen,
mantıktır. Hintikka’ya
göre Tractatus’un Wittgenstein’ı yani birinci Wittgenstein,
metafizik hataların kaynağını gösteren ve Heidegger gibi dille anlatılamaz
saydığı şeyi telkin etmeye çalışan bir filozoftur.
Hintikka’nın en önemli tezlerinden ikisi şudur:
A. Wittgenstein’ın her iki dönemdeki eserleri arasında birlik
vardır.
B. Semantik sözle anlatılamaz.
Hintikka Wittgenstein
felsefesinin hem içlem hem de kaplam bakımından bütüncül ve semantik bir
yorumunu yapmayı düşünür. Bu yorum önce kaplam açısındandır. Hintikka şunu
söyler: Wittgenstein bütün felsefi kariyeri boyunca semantik ilişkilerin sözle
anlatılamazlığını savundu, dil ve realite arasında yatay karşılaştırma
ilişkisiyle ilgilendi.
Filozofun düşüncesi genellikle
kavramlara dayanır; karmaşıktır ve soyuttur; buna rağmen oldukça derindir; felsefi
problemlere yaklaşımı analitiktir ve yapılandırıcıdır; kullandığı biçimsel dil,
dilin yapısını anlamayı oldukça kolaylaştırır. Hintikka’nın bilginin doğası ve
bilgi edinme süreçleri konularında da önemli görüşleri vardır.
Ona
göre dil düşünceyi ve bilgiyi taşıyan bir araçtır; o yüzden, bilgilerdeki farklılıklar
bilgi türleri arasındaki farklılıklardır, diye düşünebiliriz.
Hintikka’nın felsefesi kanıtlayabildiği şeyin sonucudur; hipotezlerinin
dili son derece tekniktir. Onun teknik
analizlerini anlamak kolay değildir. Üstelik Hintikka da bunun farkındadır; buna
rağmen yine de yöntemini değiştirmemiştir, daha açık bir üslup kullanmamıştır.
Bu yüzden kimilerine göre uzman olmayanların Hintikka’yı
anlamaları çok da kolay değildir. Hintikka’nın
farklı alanlara dair yazılarına nüfuz edebilmek için belli bir birikim hatta
bazen uzmanlık gerekir.
Kuşkusuz
Hintikka’nın bazı metinlerini özellikle matematik felsefesiyle ve mantıkla ilgili
olanları anlamak için bazen uzman seviyesinde ve yeterli bilgiye ihtiyaç
vardır. Ancak tümüyle anlaşılmaz olduğuna dair görüş pek de doğru değildir.
Çünkü
a)
Her şeyden önce, Hintikka özel okuyucu topluluğuna değil, kendini
okuyacak standart kitleye hitap etti. Yazıları çok çeşitli alanlarda olsa bile
felsefenin ve mantığın sınırları içindeydi ve filozof çoğunlukla daha geniş bir
okuyucu kitlesi için yazıyordu. Örneğin Hintikka oldukça karmaşık mantık
sorunlarının yanında Virginia Woolf veya Sherlock Holmes gibi yazarlar hakkında
da yazmıştır.
b)
Filozofun felsefe tarihine, Descartes’a, Kant’a ve çağdaş felsefi
akımlara dair yazılarını bir felsefe öğrencisi hatta felsefeyle ilgilenen
herkes anlayabilir.
c) Onun matematiğe dair yazılarının yanında
rahatlıkla okunan Husserl yorumları da vardır. Bunları anlama hiç de zor
değildir.
Onun felsefe sistemi tek bir bloktan
yontulmuş bir görkemli nesne gibidir. Hintikka’nın ele aldığı konuların çok
teknik analizlerden ibaret olması ve çok özel konularla ilgilenmesi onun izole
bir hayata yaşadığı anlamına gelmez.
Hintikka,
en çok alıntı yapılan analitik filozoflardan biridir ve başarılı bir üniversite
hocasıdır. O Finlandiya’da pek çok felsefe kuşağını yetiştirmiştir; bugün onun
öğrencileri dünyanın her yerindedir. O ayrıca kurup yönettiği Synthese adlı
felsefe dergisiyle yazarlarla okuyucuların buluşmasına ve felsefe kamuoyunun
niteliğinin ve niceliğinin artmasına yardımcı olmuştur. Onun bu çok yönlü
aktivitesi filozofun hem Finlandiya’da hem Amerika’da yaşamasına yol açmıştır.
Çünkü İsveç kralı Gustave Adolphe, Kuzey Krallığı kurarak Hristiyanlığı reforme
etmek istiyordu. Felsefede ise durum bunun tersi oldu; eleştirel düşünce
kısıtlandı, O nedenle Hintikka Amerikan üniversitelerinde çalışmak zorunda
kalmıştır. Fakat bugün yine de Kuzey’in bir Leibniz’i Hintikka
vardır.[4]
Hintikka’ya göre dil ve dünya ilişkisinin anlamına dair
sezgimizi teorik modelle açıklayabiliriz. Bu teorik modele göre her dil
gündelik dil dâhil dilin cümlelerinin doğruluk koşullarının belirlendiği
modellere göre işler. Bir dilin yorumu düşüncesi, dil çeşitli yorum modeline
sahiptir, düşüncesinden başka bir şey değildir. Yorum modelini değiştiren de
yorumlayan kişidir. Konuşanlar belli bir durumda gündelik dili yorum modellerini
paylaşılır.
Hintikka’nın ilk dönemi çalışmaları Carnap sonrası semantik
dönemin etkisindedir. Bu çalışmalarda şu düşünce hâkimdir: Dil, dünyayı
doğruluk terimleriyle betimleme aracıdır.
Hintikka dile dair kitaplarında
A) dilin betimsel fonksiyonlarının analizini birleştirmeye
çalışır;
B) model kavramlarını incelemeyi amaçlar.
Hintikka’nın önemli tezlerinden biri de
anlamın ve referansın ayrılmazlığıdır. Dil de referans, anlamdan
ayrılamaz; anlam nicelenmiş, birinci basamak bir dilde formüle edilir. Bu
açıdan Hintikka anlamı ve referansı ayıran mantıkçı filozoflara karşıttır. Mantıkçılara
göre, referansın veya yüklemin sabiteleri farklıdır; bu iki sabitenin anlamları
da farklı olabilir, ama kaplamları yani referansları açıkça uyuşabilir. Bunun
için anlamı ve referansı ayırmalıdır. Oysa Hintikka’ya göre böyle bir ayrım
temelsizdir ve çok yanıltıcıdır. Anlamı ve referansı ayıranların gerekçeleri
hiç de yeterli değildir. Dilde bireysel sabitelerin referanslarının anlamları,
kaplamları dikkate alınarak belirlenemez.
Hintikka’ya göre anlam ve referans
ayrılmazlığını her zaman açıkça göremeyebiliriz; yine de bunun sağlam bir
temeli vardır. Referansından ayrılmış bir anlam hiç de açık açık değildir; bu
nedenle kavranamaz.
Hintikka anlam konusunda meta bir ifadeyi
yani “anlam düşüncesi”ni de kabul etmez. Ona göre “anlam düşüncesi” “anlam” ile
özdeş değildir. “Anlam düşüncesi”ni iletemeyiz, ama “anlam”ı iletebiliriz. Bir
cümlenin anlamı, okuyana ya da dinleyene iletebildiğimiz bilgidir. “Cümlenin
anlamı düşüncesi”ni “cümlenin anlamı”ndan nasıl ayırsanız ayırın; cümlenin
anlamı düşüncesi tümüyle yetersizdir.[5]
Bir bilgi nedir? Bu, kuşkusuz doğruluk
koşullarını tatmin ettiği şekliyle cümlenin ve dünyanın doğru olmasını sağlayan
bilgidir. Oysa birinci basamak dilde doğruluk koşulları, tekil terimlerin
referanslarından ve yüklemlerin kaplamlarından soyutlanarak belirlenemez. Gerçekte
bu kaplamlar ve referanslar nicelendirilmiş cümlelerin doğruluk koşullarının
merkezindedir. Bir cümlenin doğruluk değeri içerdiği terimlerin anlamlarının değil,
referanslarının ya da kaplamlarının fonksiyonudur. Bundan şu sonuç doğar: Birinci
basamak doğru diller için bir referans anlamı belirleyemez.
Bütün
bu eleştirilere rağmen Hintikka
anlamın ve referansın bazı durumlarda ayrılabileceğini de kabul eder. Çünkü dilimizde
bütün ifadeler her zaman basit değildir, kimi zaman karmaşık ifadeler de yer
alır. Bu karmaşık ifadeler karmaşık durumları anlatmak için kaçınılmazdır. Bu
da referansı belirlemeyi güçleştirebilir. Bunların anlaşılır bir referansları
olmasını istersek o zaman çoğul referansı düşünebiliriz ve buna dair çoğul bir
referans teorisi geliştirebiliriz.[6]
Finlandiyalı filozof şunu fark etmiştir:
Mantıkçılık, dil felsefesinde etkin dil oyunlarıyla karşılaştırıldığında
sınırlı bir açıklama gücüne sahiptir. Bu nedenle Hintikka bilgiyi biçimciliğin
katı ölçütleriyle açıklamayı da kabul etmez. Ona göre, dil oyunlarından
hareketle oluşturulan biçimsel modeller söylemin varlıkla ilişkilerini daha iyi
anlamaya izin verir; bu ilişkiyi anlamak, şu iki sorunun cevabını vermekle
mümkündür: Ontolojik kategorilerimizin ve özellikle birey kategorimizin kapsamı
nedir? Söylemi oluşturan düzen nedir?[7]
Hintikka’ya
göre dil felsefesi bilgi teorisine ve zihinsel fenomenlerin analizine yardım
edebilir. Hintikka’nın mantık ve
dil felsefesinin temeli şu düşüncedir: Tüm filozoflar dili evrensel bir araç kabul
etmekle yetinmemelidir, onu ya da hesaplama da (sözcelerin sembolik dille
analizi) kabul etmelidir.
Hintikka felsefeye kullandığı kavramlarla değil, çıkardığı
sonuçlarla katkı yapmıştır; felsefi sonuçları ortaya koymak için mantıksal
teknikler kullanmıştır.
Hintikka’nın
temel kaygısı şudur: Felsefenin uygulama alanına örneğin uygulamalı etiğe gereğinden
çok yer verilmesi; çünkü aksi takdirde felsefenin gerçek problemlerinden
uzaklaşma riskimiz vardır.
Hintikka’nın ilgilendiği önemli filozoflardan
biri Kant’tır. Hintikka yargıyı temel alan ve Aristoteles’in düşüncelerini
geliştiren Kant’a karşıttır. Bilindiği gibi Kant bilgiyi mümkün kılan koşulları
belirlerken Aristoteles gibi yargılara dayanır. Oysa Hintikka’nın yöntemi Kant’ın
tersine realisttir; sadece söylemle ilgilenir; O, Kant’a karşıt olarak bizimle
kendi başına var olan ve nüfuz edilemez numen alanı arasında bir demir perde
olduğuna inanmaz; söylemi temel alır; kendi döneminin biçimsel dilini kullanır;
dil oyunlarını yeniden tanımlayarak biçimselciliğini, mantıkçılığını sonuna
kadar korur.
Hintikka’ya göre Kant’ın bilgiyi araştırırken
kullandığı yöntemlerin bilgisi yani aşkın bilgi bir paradokstur. Zihin,
idealar, kategoriler gibi aşkınlar bir bilgi konusu olamaz çünkü “aşkın” hangi
kavramı nitelerse nitelesin, bir objenin sıfatı olmaz; bu nedenle asla
tam ve doğru olarak bilinemez. Bu nedenle onlar, bilginin nüfuz edilemez
sınırlarıdır. Aşkın bilgiyi aşan bir başka aşkın bilgi vardır. Asla son ve
nihai aşkının bilgisine ulaşamayız. [8]
Kant deneyimlerimizi sentetik a priori’ye bağlı
olarak açıkladığı için gerçekte deneyim kavramamıza ihanet etmiştir. O, bilinç
ve realite arasına zihnimizin kategorilerini, duyarlılığın a priori biçimlerini
koymuştur. Bu nedenle bilinç ve realite arasında bir ara alanı kabul etmedi. Bu
durum onu aşkın bilgiyi ve bizatihi nesnelerin bilgisinin imkânsız olduğunu
kabul etmeye götürdü. Ayrıca reelin sınırlarını düşünceyle aşmamızın mümkün
olduğu gerçeğini göz ardı etti. Oysa gerçekleşmemiş dış olasılıklar alanına ne
kadar çok nüfuz edersek zihnimizin ontolojik gücü o kadar çok gelişir.[9]
Hintikka’ya göre deneyim aşkın mantıkla değil, sadece
niceleme mantığıyla açıklanır. Niceleme mantığının yasaları tüm deneyime
uygulanır; çünkü deneyim ilke olarak araştırma ve keşif etkinliklerimizin
objeleri olabilir. Birinci basamak mantığımız araştırmaya ve keşfe ilişkin bir
oyunlarımızın yapılarını yansıtır.[10]
Dünyayı bize verildiği ve gördüğümüz şekliyle
algılarız. Bu bilgi hem kavramsal hem de olgusal ögeler içerir. Dünyaya ilişkin
derin bilgi yoktur; söylediğimiz her şey icat ettiğimiz kavramlarla ifade
edilir. Betimleyen, bildiğimizi sandığımız ve hakkında tikel kavramlar
kullanmadan belirlemeler yapabildiğimize inandığımız kendi başına varlık bir
yanılsamadır. [11]
[1] Schang, p. 92.
* Modal
mantığın bir ya da pek çok failin bilgisi konusundaki akıl yürütmelerini
inceleyen dalı. Bu mantık ayrıca diğer faillerin bilgilerinin bilgileri
konusundaki akıl yürütmelerini de inceler. Bu mantık bilgi yanında inanç
kavramlarını da analiz eder. Analiz yaparken mümkün dünyalara ilişkin biçimsel
bir semantiğe dayanır. Epistemik mantık Robert Aumann,
tarafından ekonomiye de uygulanmıştır; bu uygulamasıyla Aumann, Nobel Ekonomi
ödülünü almıştır. Diğer yandan o, analitik felsefeye epistemolojik açıdan
katkıda bulunmuştur; epistemik mantığın kurucusudur.
** Kanı
mantığı, inançlar konusundaki akıl yürütmelerle ilgilenen modal mantık türü.
**** Matematik mantığın, yapıların oluşturulmasını ve
sınıflamasını inceleyen bir dalıdır. Özellikle yapıların ve sınıfların
formüller, terimler ve kanıtlamalar gibi sözdizimsel durumlarını yorumlar. Bu
yorumu (doğal bütünler, gruplar evren gibi) matematik yapılar aracılığıyla
(anlam ya da doğruluk gibi) semantik doğada kavramlarla ilişkilendirecek
şekilde yapar.
* Mantıksal realizm,
ifadelerin herhangi bir doğrulamadan bağımsız olarak belirli ve iki değerli bir
şekilde anlam ve doğruluk koşullarına sahip olmasıdır. Mantıksal realizmin
karşıtı semantik realizmdir. Semantik realizme göre kullanıldıkları
bağlamlardan ayrı hiçbir anlam yoktur.
* Kümeler
teorisi, matematiğin, matematiksel nesneler olan kümeleri inceleyen dalıdır. Neredeyse bütün matematik
kümeler kuramının kendi dilinde ifade edilebilir. Alman matematikçi Georg
Cantor tarafından 1874
ile 1895 yılları arasında geliştirilen ve daha sonrasında, Ernst
Zermelo, Kurt Gödel gibi 20.
yüzyılın oldukça tanınmış
matematikçileri tarafından aksiyomatikleştirilen teoridir.
[2] Ibid., p. 253.
* Matematiksel mantıkta
Hintikka’nın model set kümesi, ögeleri aşağıdaki özellikleri karşılayan bir
dizi mantıksal formüldür:
1. Bir temel önerme veya
onun eşleniği kümede görünebilir ancak her ikisi birden bulunamaz.
2. Kümedeki bir formülün
"bağlaşık tipte" bir ana gerçekleştirici varsa, bu durumda onun iki
işleneni kümede görünür,
3. Kümedeki bir formülün
"ayrık tipte" bir ana operatörü varsa, bu durumda iki işleneninden en
az biri kümede görünür.
"Birleşik tip"
ve "ayırıcı tip" kelimelerinin tam anlamı semantik tablolar
yöntemiyle belirlenir.
[4] Engel, Pascal “Un Leibniz
du nord” Nouvel Observateur,
Hors série 25 grands penseurs du monde entier, N°57, déc.- 2004 janv. 2005.
[5] Hintikka, “Une sémantique adaptée aux attitudes
propositionnelles”, dans l’intentionnalité
et les mondes possibles, p.39
[6] Hintikka, Jaakko
“Semantique des attitudes propositionnelles” traduction,
Savastovsky, Dan, Linx, n°13, 1985, pp. 92- 124
[7] Lavand, Nadine “Introduction” à l’intentionnalité
et les mondes possibles, nouvelle édition augmentée d’une postface, texte
traduit et présenté par Nadine Lavand, Septentrion, Presses universitaire du
septentrion, Paris, 2011, p. 10.
[8] Rigal, Élizabeth, “Présentation”
in Jaakko Hintikka: questions de
logique et de phénoménologie, Paris, Vrin, 1998, p. 16.
[9] Hintikka, “Degrés et dimensions
de l’intentionnalité”, p. 197.
[10] Loc. cit.
[11] Hintikka, L’intentionnalité
et les mondes possibles, P.U.L. Lilles, 1989, pp. 59—60.