ÖNSÖZ
Bu kitabımızla biri Giriş olmak üzere toplam altı ciltlik
dil felsefesi serimizi tamamladık. İki binin biraz üzerindeki sayfalarımızda
dil felsefesinin ne olduğunu açıklamaya çalıştık. Kuşkusuz bu seriyi daha başka
kitaplarla sürdürebilirdik. Ancak bunlar yazdıklarımız dikkate alındığında
sadece ayrıtı kabilinden ve ikincil önem taşıyacaktır. O nedenle dil felsefesi
araştırmalarımıza bir nokta koyduk;
çeviri veya telif bizce çok önemli, ertelediğimiz diğer çalışmalarımızı
gündemimize aldık.
Bildiğim kadarıyla başka ülkelerde bu hacimde tek kişinin
klavyesinden çıkan bir çalışma yoktur. Bu serimizde sadece en önemli
filozofların görüşlerini aktarmakla yetindik. İlk iki kitabımız birden fazla
filozofun görüşlerini içeriyordu; son üç kitabımızın her cildini sadece birer
filozofa ayırdık; çünkü onlar dil felsefesinde nihai aşamayı temsil
etmektedirler.
Giriş hariç beş ciltlik dil felsefesi serimizin her biri bir
paradigmaya ayrılmıştır. Paradigmalar serimiz dil felsefesi tarihi gibi de
görülebilir. Ele aldığımız ilk dil filozofu, aynı zamanda dil filozoflarının da
ilki Frege’ydi. Son filozofumuz olarak da en önemli son dil filozofu Searle
oldu.
Bu kitapta ele aldığımız Amerikalı, yaşayan filozof Searle
kendine özgü çizgisi olan en önemli çağdaş filozoflardandır. Onun dil felsefesi
iki renklidir. O, bir yandan gündelik dille ilgilenmiştir, diğer yandan zihin
felsefesine ilgi duyan ilk ve tek filozoftur. Kariyerine Oxford’da doktora
yaparak başlamıştır, ilk kitabı söz edimlerine dairdir; ikinci döneminde ağırlıklı
olarak zihin felsefesi yapmıştır. Onun zihin felsefesi yapmasının önemli
sonuçları olmuştur. Bunlardan biri şudur: Felsefenin temel konusu artık
zihindir; amacı da ister kartezyen olsun ister olmasın, bütün düalizmlerin
ortaya çıkardıkları beden zihin karşıtlığı problemi çözmektir. Searle bu
problemi çözerken biyolojik natüralizm dediği bir yöntem uygular ve nörolojinin
sonuçlarını yorumlayarak kullanır. Onun zihin felsefesi bir pannöronizm’dir
(zihin=nöron hareketleridir).
Searle’ün dil anlayışında önemli bir nokta vardır: Dili
betimlemek için dil öncesi durumu da ortaya koymalıdır. Dil ancak insanlığın
dil öncesi durumunu dikkate almadan yeterince anlaşılamaz. Searle’e göre
insanlar dil öncesinde kelimenin modern anlamında iletişimde bulunmasalar da
haberleşiyorlardı. Niyetlerini, isteklerini ve duygularını sentaks olmasa da
bildiriyorlardı. Zihindekini bildirmeyi istemeyi Searle yönelim diye niteler.
Sentaksın icadıyla dil öncesinden dil aşamasına geçilmiştir. Bu geçişin empirik
betimi yapılamasa da gerçek olduğunu kabul etmemizin nedenleri vardır.
İnsanların biyolojik tarihlerindeki gelişmeler söz konusu geçişin kanıtı gibi
görülebilir.
Searle önceki filozofların bazı doktrinlerinden ve
metodolojilerinden yararlanmıştır. Bu yararlanma onları tekrar etme değil;
esinlenme anlamındadır. Searle’ün dil felsefesinin bir başka özelliği Frege’nin
etkisiyle söz edimlerinde biçimselleştirmeyi kabul etmesidir. Gündelik dilin
biçimselleştirilmesi. Biçimselleştirme II. Wittgenstein ve Austin gibi
filozoflarda görmediğimiz bir durumdur. Searle’ün bu konuda Kanadalı dil
filozofu Vanderveken’le birlikte özel çalışmaları da vardır. Searle’ün ortaya
koyduğu mantık önermeler mantığı değil; söz edimleri mantığıdır. Söz edimleri
mantığı söz ediminin bir önerme içeriğiyle yaptırmak istediği şeyi sembollerle
ifade etmedir. Önermenin amacı gücüdür ve ilişkili olduğu olgu durumu da
içeriktir.
Searle, dil, anlam,
söz edimleri dilin fonksiyonu vs gibi konularda varyant diyebileceğimiz farklı
görüşler ortaya koysa da mantıkçılar gibi gündelik dile güvensizlik duymaz; ama
mantıkçıların biçimselleştirme ilkelerini de kabul eder ve gündelik dile
uygular. Gündelik dilin ifadelerini biçimselleştirmesi onun en özgün yanlarından biridir.
Searle’ün diğer gündelik dil filozoflarında olamayan bir
başka özelliği de şudur: Ona göre, dilin kurallarının yanında söz edimlerinin
de özel kuralları olmalıdır. Filozof bu özel kuralları belirmiştir analizlerini
bunlar ışığında yapmıştır. Kural kavramı
Searle’de oldukça temeldir. Ona göre her insan sözü ve eylemi kurala itaat
eder. Kurallar ya oluşturucudur ya da düzenleyicidir; ya öğrenme yoluyla açıkça
verilmiştir ya da örtük olarak uygulanmaktadır. Searle bu sonuncu tür kuralları
keşfedip sistemleştirmeye çalışır.
Searle kurallarla sadece söz edimlerini açıklamaz; ayrıca
sosyal yapıyı ve kurumları da temellendirir. Sosyal realitenin doğası onun son
zamanlarında ilgi duyduğu konulardandır. Dilin kurallarının ışığında söylemi
aydınlattığı gibi, oluşturucu ve düzenleyici adını verdiği kurallarla da sosyal
realiteyi açıklar. Ona göre gündelik sıradan ilişkilerden para ve politika gibi
bütün üst yapı kurumlarına kadar her tür sosyal realite dil gibidir; çünkü yani
uylaşım ürünüdür. Sosyal uylaşım da kurallar üzerinde uylaşarak
gerçekleştirilir.
Searle’ün dil felsefesinin bazı taşıyıcı kavramları vardır.
Onlar dili, eylemi ve toplumu anlayabilmemizin anahtarıdır. Bunlar yönelim ve
arka plan kavramları ile ifade edilebilirlik ilkesidir; Searle’ün bütün
açıklamalarında ve temellendirmelerinde hep fonda yer alır.
Bu kitapta kimi okuyucuların ilgi duydukları bazı konuları
örneğin Searle Derrida tartışmasını, Çin Odası kavramını bağımsız konular
olarak inceleyebilirdik. Ancak o zaman
ya kitabımızın sayfa sayısı olabildiğince artacaktı ya da yeni bir
kitap yazmam gerekecekti. Bu ise benim açımdan mümkün değildi. Dil
felsefesi serimi burada bitirmek istiyordum. Şunu da ifade edeyim: Kitabımda,
bu konulara dair az veya çok doğrudan veya dolaylı açıklamalar
vardır. Satırlarım dikkatli
okunursa bu, görülebilir.
Kitabımızın ilk bölümü iki kavramın arka plan yönelimlilik
kavramlarına ayrılmıştır. Bunlar
Searle’ün hem anlam hem de sosyal yapıya ilişkin düşüncelerini
anlamak için anahtar gibidir. O nedenle
biraz teknik analizlerden açıklamalar olsa da
başlangıçta ortaya konulmaları önemliydi. Ben de ilkin onları ele aldım.
Önsöz’ün sonunda Searle’ün zihin felsefesine dair bazı
şeyler söylemek isterim: Konuyu, daha
önce farklı zamanlarda filozofun kitaplarından okumuştum; şimdi bir
“araştırmacı sorumluluğu”yla ” hareket ettim. Konuyu yeniden ve daha dikkatli
okudum; ayrıca Searle’ün dayandığı teorik çerçeveyi araştırdım. Bir
karşılaştırma noktası olmak üzre diğer zihin felsefelerinin temel konulardaki
tezlerine baktım; üzerinde
düşündüm. da olarak yeniden ve daha
dikkatli ele aldım. Bu defa okumalarımın sonuçlarını yazarken problemi daha
geniş açıdan ele alma ihtiyacı duydum; filozofun zihin felsefesinin dayandığı
arka planı, kullandığı teorik çerçeveyi; aynı zamanda diğer zihin felsefelerini de dikkate alarak
verilere yeniden değerlendirdim. Değerlendirme yaparken iki noktayı göz önüne
getirdim. Tarihsel veriler ve gündelik dil felsefesi. Sonuçta zihin
felsefesiyle ilgili bir kanıya ulaştım. İlgililerden geri bildirim almayı
umuyor ve bekliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder