Pragmatizmin
Hakikat Teorisi
Bilindiği
gibi pragmatizm, ilk önce hakikati araştırmanın bir yöntemi olarak ortaya
çıktı; bu nedenle onun, başlangıçta araca özgü fonksiyonu vardı. Ancak pragmatizm
bir süre sonra araç olmaktan çıkarak Deweyci anlamda, araçsallığa dönüştü; yani
hakikate ilişkin teori oldu. Deneycilikten daha radikal ve pozitivizmden daha
itaatkâr bir doktrinin doğmasına yol açtı. Bu durumu James, İtalyan pragmatist
Pappini’den ödünç aldığı bir imgeyi kullanarak şöyle açıklar: Pragmatizmin
teorilermiz içindeki yeri, bir oteldeki koridorun yerine benzer.”[1]
Bununla anlatılmak istene şudur: Pragmatizm, tıpkı otelden herhangi birine
yerleşir gibi şu veya bu teoriye yerleşmez, koridorun, oteldeki bütün odalara
geçişi sağlamasına benzer biçimde, teoriler arasında özgürce dolaşmaya izin
verir. Hakikate ilişkin teorilerin değerini ancak pragmatizmi ölçü alarak
belirleyebiliriz. Ancak “pragmatizmi uygulamak için de hakikat için de hakikat
ve anlam konusundaki pragmatik teoriyi göz önünde bulundurmalıyız.”[2]
Pragmatizmin anlam ve hakikat teorisi, bu doktrini, gelişigüzel kullanmamıza
izin vermez.
Sürekli
olarak davranışa ve sonuçlarına başvurulması, anlam konusunda şu yeni ölçütü kabul
etmeyi gerektirir: Özel sonuçlar, bir kavramın anlamına dair tek ölçüttür;
kavramın hakikatini test etmenin tek aracıdır. Kavramlarımızın pratik değeri
vardır. İhtiyacımız olan şey, bize yarar sağlayan fikirlerdir.”[3]
James’in
Pragmatizm adlı kitabında pragmatizmi ilginç bir biçimde demokratik
doktrin diye nitelemektedir. Ona
göre söz konusu doktrinin, esnek bir yapısı; zengin, tüketilemeyen bir görünüşü
vardır. Onun sonuçları, hepimizin annesi tabiat kadar yararlıdır.”[4]
James’in
bu formülü, pragmatizm karşıtlarının sandığından daha az yararcıdır; aynı
şekilde o, kinik ve vahşi kapitalizme iddia edildiği kadar hizmet etmez.
James’e göre zaman içinde en yararlı oldukları anlaşılan fikirler,
gerçektirler. Fakat bu “gerçek” sıfatını hangi anlamda anlamalıyız? Kuşkusuz bu gerçeği, Greklerden beri kabul
edildiği şekliyle “adequatio res et intellectus” (varlığın düşünceyle
uygunluğu) diye anlayamayız. James kendi hakikat anlayışına, “hakikatin
genetik teorisi” adını verir.[5] Bu genetik teori nesnelerin durumlarını formüle
etmeye çalışmaz; bazı önermelere “doğru”, bazılarına da “yanlış” demekle
yetinmez. Pragmatiste göre hakikat, sağlık, zenginlik ya da deney yaparken
harcadığımız güç gibi, olgusal durumda farkına vardığımız bir şeydir.
Bu
söylenenlerden anlıyoruz ki, bize hayatî çıkar sağladığı sürece bir fikrin
hakikat olduğunu kabul edebiliriz. Böyle bir hakikat anlayışı doğal olarak,
objektif hakikatin varlığını savunanların itirazlarıyla karşılaşır. Objektif
hakikat taraftarları şöyle sorarlar: James hakikati başarıyla özdeşleştirirken,
ticaret ekonomisinin temeli olan ilkelerden birini, yani bir şeyi değerli
kılan, onun satılmasıdır, ilkesini hakikat alanına transfer etmiyor mu? “Tanrı
fikrinin hakikî bir fikir olduğunun, tarihte başarılı ve yararlı olmasından
daha iyi kanıtı yoktur” derken yaptığı şey böyle bir transfer değil midir?”
Bize göre rasyonalistler James’e itiraz ederken haksız davranmaktadırlar. Çünkü
onlar pragmatizmi realite karşısında takınılan bir tavır olmaktan çok, bir
doktrin gibi görmektedirler, ya da görmek istemektedirler. Oysa pragmatizm,
evrensel gerçekliğin ne olduğuyla değil;
sadece tikel ve özel olguların insan için değerini ve anlamını
düşünmektedirler. Aynı tutum Tanrı için de geçerlidir; o, anti-entelektüalist
bir tutumu benimsediği için, Tanrı'nın gerçekliği problemiyle teorik
tartışmalar düzeyinde ilgilenmemektedir; sadece O’nun yararlı bir fikir
olduğuyla yetinmektedir.
James
Tanrı fikrinin pragmatik değeriyle ilgili şu önemli soruyu sorar: “Tanrı’nın
varlığı, nasıl olup da insanın gerçekleştirdiği tecrübeyi daha canlı ve daha
zengin hale getirmektedir?”[6]
Ona göre büyük metafizik sistemlerin hepsi, bu sorunun cevabını bulmaya
çalışmak zorundadırlar. Verilen
cevapların realiteye uzak ya da tahminî olmasının önemi yoktur. Eğer Kant’ın
“Neyi umabilirim?”, ya da Jems’in “Dünya bana neyi vaat ediyor?” [7]
şeklindeki soruları, hakikati belirleme çabalarımızın temel problemi
yapılmazsa, materyalizm ve teizm arasındaki ihtilâf, kısır çekişme konusu
olmaktan çıkamaz. İdealizm bile bu çatışmayı önleyemez. James’e göre materyalizm
ve teizm arasındaki bu sağırlar diyaloguna sadece pragmatik yaklaşım son
verebilir.
Materyalizmi, metafizik doktrinlerinden dolayı değil; fakat
yüksek çıkarlarımızı sürekli biçimde garanti altına alamadığı için ve
ilgilendiği konular en uzak umutlarımızı hiç tatmin etmediği için
eleştirmeliyiz.[8]
James,
materyalizmin insan umutlarını karşılamaktan uzak oluşunu belirtirken bir
analojiye başvurur; onu yanılmaların okyanusunda batan bir Güneşe benzetir. Teizme
gelince, teist diye nitelediğimiz doktrinlerin tümü, konuları vaad dolu bir dünya olan dinî inançların farklı
yorumlarından doğmuşlardır; bu doktrinler arasındaki anlaşmazlık, doğrudan
doğruya dinîdir. James’e göre hayatımızın bazı anlarında öyle duygular taşırız
ki, onlar bize vaadlerle dolu bir dünyada yaşadığımızı hissettirir; gene bu
duygularda sevinci, terk edilmişliği ve güven duygularını keşfederiz. Dinî
duygunun hayatımızdaki yerine ilişkin James’in görüşü, kendi din felsefesinin
açıkça belirtmediği temelidir. Söz konusu temelin kaynağı, Kitab-ı Mukaddes’tir
(Is. 21, 11). James bu bölümden hareketle düşüncelerini şöyle ifade eder:
Duyulur tecrübeden ibaret olan arka avluya hapsedilmiş olan
ruhumuz, fildişi kulesinde yaşayan zekâya sürekli olarak şunu sorar: “Ey gece
bekçisi! Ne haberlerin var? Gece bize umut getiriyor gibi midir?[9]
Kuşkusuz
James’in kendisinden haberler zekâ, pragmatik zekâdır; bu zekâ sadece “katı
rasyonalizmler”i kızdırabilen, “felsefî Protestanlık”ın bir ifadesidir.
[1]
James, William, Le Pragmatisme, traduit
par Le Brun, avec une introduction par H. Bergson, Editeur Ernest Flammarion,
Paris, 1911, p. 64.
[2]
James, Le Pragmatisme,
p. 78.
[3]
James, Le Pragmatisme,
p. 67.
[4]
James, Le Pragmatisme, p. 87.
[5]
James, Le Pragmatisme,
p. 78.
[6]
James, Le Pragmatisme,
100.
[7]
James, Le Pragmatisme,
107.
[8]
James, Le Pragmatisme,
107.
[9]
James, Le Pragmatisme,
120.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder