28 Haziran 2021 Pazartesi

Hintikka'da Mümkün Dünyalar

 

Hintikka’da Mümkün dünyalar

mümkün dünyaların ortaya çıkışı

 

 Frege şunu göstermişti: Dolaylı bağlamlarda bazı ifadelerin referansları yani kaplamları yoktur; fakat anlamları yani içlemleri vardır. Frege kapalı içlemler için “kaplamsal bağlam” terimini kullanır.  Kaplamsal bağlam, dünyada belli bir durumdaki varlıkların toplamıdır.

Frege’ye göre bu tür ifadeler değiş tokuş edilemez.  Örneğin “Ahmet giren kişinin kaba olduğuna inanıyor.” önermesindeki “inanma”nın süjesinin  Mehmet olduğu ortaya çıkmışsa bu önermeden sadece Mehmet'in kaba olduğu çıkarılabilir. Mümkün ve zorunlu gibi modal gerçekleştiriciler doğruluk fonksiyonları değildir. Eğer P doğru ise, P nin mümkün olup olmadığı hakkında hiçbir şey bilemem.  Modal ifadelerin pek çok hesaplanma yolu vardır. Örneğin tanımlama, birleştirme ve tekrar gibi. Fakat bu durumda doğrulanmayan gerçekleştiricileri içeren bu diller açısından doğruluğun yeniden tanımlanması gerekti. Mümkün dünyalar teorisi bu zorunluluğun sonucu kabul edildi. Leibniz’in metafizik ve teolojik amaçlarla kabul ettiği mümkün dünyalar, modal önermelerin doğruluğunu tanımlamak için kullanıldı. Mümkün dünyalarda modal önermelerin doğruluğunu tanımlamak kolaydır.  Mümkün dünyalarda  iki niceleyici vardır: Varoluşsal (mümkün) ve tümel (zorunlu).  Kuşkusuz Aristoteles de zorunlu, tümel, tikel ve olumsal ifadelerini kullanmıştı; ancak mümkün dünyalar semantiğinde bu ifadeler farklı bağlamlarda kullanılmıştır.  Fakat içlemin mantıksal değeri kabul edilince, bunun ontolojik sonuçları olması kaçınılmazdı.  Mümkün dünyalarda içlemin betimselliğinden hareketle üç modal anlayış ortaya çıktı:

1. Modal realizm: Mümkün dünyalar kendi başlarına vardır; modalite objektiftir.

2. Modal kavramcılık: Modaliteler zihnimizin realiteyle ilişkisini ifade ederler.  Mümkün dünyalar objektif kavramlardır; fakat zihnimizden bağımsız olarak var değildir; modal realite yoktur

3. Modal nominalizm: modaliteler lengüistik söyleyişlerdir;. araçlardır fakat modaliteye ilişkin objektif kavramlara zorunlu olarak göndermez.  Modalite kavrama belirsizdir onun kullanımı sınırlanmalıdır;  mümkün olduğunca onu söz modaliteleriyle sınırlamalıdır.[1]

 Bu üç modalite derecesinden birincisi Lewis ikincisi Kripke  ve üçüncüsü de Hintikka tarafından savunuldu. Bunların her birinde mümkün bir dünya farklı biçimde betimlenir.  Realizmde aktüellik dışında bizim tüm özelliklerimize sahip (tam, bağımsız, gerçek) bir dünya olarak; kavramcılıkta mümkün dünyalar bireylerin ve ilişkilerin bütünü olarak yüklemler mantığının semantik modelleri olarak modal realizmde mümkün dünyalar önermelerin bütünü olarak anlaşılmıştır. Hintikka mümkün dünyaların doğasına ilişkin tüm problemleri eler. O klasik felsefi problemleri incelemeyi sürdürür.

 

Mümkün dünyalar teorileri bizimkinden başka var olduğunu ileri süren teorilerdir. Bu teoriler başlangıçta modal mantık sistemlerindeki tamlık ve süreklilik gibi biçimsel özellikleri göstermeyi amaçlıyordu. Söylediğimiz gibi modal mantık sistemleri “zorunludur ki,..”, “mümkündür ki…,”gerçekleştiricilerle biçimselleştirilmiş sözceler arasındaki ilişkileri analiz eder.

Mümkün dünyalar semantiğinde lengüistik bir ifade mümkün bir dünya ile ilişkisine dayanarak yorumlanır. Örneğin bir sözcenin doğru veya yanlış olduğunu söylemek yerine mümkün bir dünyada doğru veya yanlış olduğu söylenir.

 Hintikka’nın felsefesini mümkün dünyalar semantiğinden ibaret görülemez; felsefeye katkısını mümkün dünyalar semantiği ile sınırlanamaz. Fakat bu teori olmadan onun teorisi de anlaşılamaz.

Modal mantık için mümkün dünyalar semantiği başlangıçta Carnap tarafından Signification et nécessité’de (Anlam ve Zorunluluk) kabul edilmişti. Carnap tüm mümkün dünyalarda doğru olan şeyin doğru olduğunu kabul ediyordu.[2] Mümkün dünyalar konusunda

Carnap yolu gösterdi. Fakat bu semantiği ve içlem mantığının gelişmesi 1960’larda Kripke, Hintikka ve Kangerin çalışmalarıyla oldu.

 

Hintikka bu ilişkinin yerine alternatiflik ilişkisini koyar. Bir dünyanın yerine alternatif bir dünyayı (m’) koyar; bu ilişki sayesinde bilginin ve metafiziğin problemlerini ve farklı biçimde ele alır.

 Mümkün dünyalar bir kurgu değildir; verimli ama sınırlı olan bir açıklama biçimidir.[3]

Mümkün dünyalar bir ilişki, nüfuz edilebilirlik ilişkisi tarafından yapılandırılmıştır.  Mümkün dünyaların ayırt edici özelliği, ilişkidir; nüfuz edilebilirliktir.  Mümkün bir dünyaya D1 başka mümkün bir dünyadan D2den hareketle nüfuz edilebilir. Nüfuz edilebilmenin koşulu da şudur : D2de  doğru olan bir şeyin en azından bir  D1de mümkün olmasıdır.

Mümkün dünyalar semantiği ortaya çıktıktan sonra pek çok çalışmaya esin kaynağı olmuştur. Bu çalışmalar akıl yürütmeyi klasik mantık dışındaki mantığa model epistemik ve zamansal mantıklı ara başvurarak açıklamaya çalıştı.

Hintikka tıpkı Kripke gibi bu teoriyi 1960'lı yılların başında ortaya koydu; bununla amacı modal mantığın doğru bir yorumunu yapmaktı. Russel Principia Mathematica’da “ve”, “veya”, “ise” gibi bağlayıcıları doğruluk fonksiyonlarıyla uyuşturmuştu. Diğer yandan Frege şunu kanıtladı: Bazı ifadeler doğru bağlamlarda referanslarına değil anlamlarına başvurur. Pek de açık olmayan bu tür ifadeler için içlemsel bağlam ifadesi kullanıldı.  Örneğin

 

Ahmet giren kişinin hoyrat olduğuna inanıyor.

 

önermesinden, bu adamın Hasan olduğu ortaya çıkarsa bundan sadece Hasanın hoyrat olduğunu çıkarabiliriz. “İçlemsel bağlam”ı ortaya çıkaran gerçekleştiriciler   (“ise”, “ve”, “veya”, “ancak ve ancak”) doğruluk fonksiyonları değildir. Eğer P doğruysa, P’nin mümkün olması konusunda hiçbir şey bilmem. Hintikka modal mantık analizlerini doğruluk değerine dayandırmaktan çok sözdizimsel anlama dayandırıyordu. Mümkün dünyalar teorisi doğruluğun ihmal edilmesine tepki olarak ortaya çıktı. Modal önermelerin doğruluğunun mümkün dünyalar terimleri ile tanımlanması son derece basittir. Bir P önermesi en azından bir dünyada doğruysa mümkündür ve bütün mümkün dünyalarda doğruysa zorunludur. Bu semantiğin niceleyicileri varoluşsal (mümkün) ve tümel (zorunlu) kavramlardır.  Kuşkusuz bu kavramlar zorunlu/tümel olumsal/tikel şeklinde de vardır Fakat mümkün dünyalar semantiğinde farklı bir bağlamda kullanılır.

 

Analitik felsefenin felsefesinin bütün alanları dilin ve düşüncenin yönelimli görüşlerini açıklamak söz konusu olduğunda mümkün dünyalar semantiğinden yararlandılar. [4]

 

Hintikka’yı mümkün dünyalar sevmediğini kabul etmeye götüren iki neden vardır:

1. Anlamın modelleştirilebilmesine karşıtlık: Biçimsel bir dil sadece göstergelerin kullanımına ilişkin bir araçtır; model ifade etmez. İlk biçimsel diller doğal olarak kaplamsaldır yani özdeşliği ifade etmez ve gerçekliği sağlamak için kullanılır özdeşlik ifadesi olarak ve A ve A eşittir b ise f(b) genelleştirme ilkeki ev x x bilmek inanmak algılamak istemek dilemek gibi önermesel tutum fiilleri özdeşliğin ve kaplamın belirlediği doğruluk değeri içermez tutumlar anlamlarını

Mümkün dünyalar semantiği fiktif bir düşünce bir fantezi değildir Hintikka’yı mümkün dünyalar semantiğini kabul etmeye götüren neden şudur: Anlamın modelleştirilmesine karşıtlık: Biçimsel bir dil sadece göstergelerin kullanımına ilişkin bir araçtır ve anlamı ifade etmez. İlk biçimsel diller doğal olarak kaplamsaldır yani özdeşliği ifade etmek için ve genelliği sağlamak için kullanılır

Özdeşlik şöyle formüle edilir: (Fa ve a=b)Fb. Genelleştirme ilmesinin formülü şöyledir: Fc(Ex) Fx.[5]

Frege’nin mantıksal semantiği dilin analizini, doğrulukları sadece reel dünya ile bağlı sözcelerin analiziyle sınırlıyordu. Mümkün dünyalar semantiği dilin referans fonksiyonunu reel dünyada var olmayan mümkün dünyalara genişletir. O zaman reel dünya ile mümkün dünya arasındaki ilişki epistemolojik bir problem olur. Hintikka’nın önerdiği teorik model bu problemi ele alır. Bu modelin orijinalliği her iki dünyayı birleştirmesidir. O, diyalogda karşılıklı konuşmada iki epistemik tutumu ayırır. Bir ve aynı sözce ya inanç dünyasına ya da bilgi dünyasına dayalı olarak anlaşılabilir. “Sezar Rubikon Irmağı’nı aştı.” sözcesini duyduğu ya da okuduğu için inanmak ve tarihsel bilgi tarafından kanıtlanan sebeplerden dolayı bilmek aynı şeydir. Bir ve aynı süjenin kognitif tutumu bir kutuptan öbürüne değişebilir aynı şekilde farklı süjeler karşıt kognitif tutumları benimseyebilirler. Öğrenme durumunda öğretici aynı konuda inanç durumundan bilgi durumuna geçirebilir. Ancak bu, doğruya ve yanlışa ilişkin ölçütü dikkate almayı gerektirir. İnancı ve bilgiyi karşıt yapan şey gerçekte nedir? Bilgi, özü gereği doğru olan şeydir ve sadece reel dünyaya ilişkindir. İnanç ise doğru veya yanlış olabilir. Bunu şöyle bir örnekle  açıklayabiliriz: Eğer 1994’te “Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı olduğunu biliyorum.” dersem, doğrusu bu, realitedir; bunu kanıtlayabilirim. Fakat 1994’te “Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı olduğuna inanıyorum.” dersem, bu inancım ya doğrudur ya da yanlıştır.  Hintikka inanç sorununu yönelimli olmayan  terimler yardımıyla çözmek için mümkün dünyalar semantiğini geliştirdi. İnançlar gerçekte süjenin iç dünyasını dolduran ideler değildir. Onların dünyadaki olgulara, olaylara ya da nesne durumlarına dayalı bir içeriği vardır. Bir inanç aktüel dünyada var olan bir şeye uygun olursa doğrudur; onun konusu konuşanın sözünü ettiği aktüel dünyada var değilse, yanlıştır.   Hintikka’nın tümüyle orijinal katkısı şudur: Yanlış bir inanç, yanıltıcı ve sonuçta içi boş, negatif bir fikir değildir. İnanç gerçekte reel olmayan bir ya da pek çok dünyanın imkanını açar; çünkü var olan dünyamızda bir ya da pek çok alternatifi ortaya çıkarabilir. Mantıksal semantiğin kaplamsal bakış açısıyla uyumlu olarak Hintikka inancı süjenin bir iç düşüncesi yapmayı reddeder. Çünkü inanç empirik dünyadan başka mümkün bir realiteyi nesneleştirme ve temsil etme gücüne sahip bir önermede ifade edilir. Örneğimize dönelim: Eğer “1994’te “Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı olduğuna inanıyorum.” dersem, bu ya bir doğru inançtır; çünkü gerçekte durum böyledir ya da yanlış bir inançtır; çünkü Özal milletvekili seçilmemiştir. Fakat bir yanlış inancı ifade etmek hiçbir şey söylememektir; çünkü Turgut Özal’dan başka birini, sonuçta bilmediğimiz birinin Cumhurbaşkanı olduğunu varsayar.  Turgut Özal’tan başka politikacıların meşru başkan olabildikleri mümkün dünyaların bir çokluğunu kabul edebiliriz. Görüyoruz ki, mümkün dünyalarda farklılaşmalar vardır. Bir yandan bir inanç paradoksal olarak pozitiftir; tümüyle gerçekleşebilir mümkünlerin bir alanını açar. Bu inanç reel dünyada yanlışsa başka mümkün bir dünyada doğru olabilir. Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı olabildiği reel dünyaya karşıt olarak mümkün bir dünyayı kabul edebilirim. Diğer yandan reel dünya mümkün dünyalardan biridir. Kim olduğunu belirlemeye çalıştığımız tek bir Cumhurbaşkanı vardır. Bunlardan birinin başarısının ve diğerlerinin başarısızlığının (örneğimizde Turgut Özal’ın)  koşullarını bilmeyi sağlayan soruşturmayı sürdürmek zorunludur.  Objektif bilgi bu noktada aktüel dünyamızda gerçekleyen olasılıkları elemek anlamına gelir. İnançtan bilgiye geçtiğinde bilen süjenin epistemik hayatının işleyişi böyledir. Hintikka mümkün dünyalar semantiğini aydınlatmak için üç konuyu açıklayacaktır: Alternatiflik, nüfuz edilebilirlik ve özdeşliğin taşınması. Bu üç kavram birbirini tamamlar. Alternatif bir mümkün dünyaya erişimin reel dünya temelinde gerçekleşir. Nüfuz edilebilirlik  süjelerin sahip olduğu süjelerin sahip oldukları bilgi yardımıyla bir inanç ya da bilgi evrenine geçebilmeleridir. Özdeşliklerin taşınabilmesi, bir ve aynı bireyin özgün özelliklerinin farklı dünyalarda varlığının belirlenmesidir. Buraya kadar yaptığımız açıklamalarda mantıksal semantik açısından mümkün kavramının neden ibaret olduğunu söylemedik. Bir dünya biçimsel olarak â b c özelliklerine sahip X, Y; Z, bireyler listesinden oluşur.  Bireylerin sahip oldukları nitelikler bu dünyada bulunur; bu niteliklerin ilişkileri eylemler, olaylar, fenomenler olan nesne durumlarının bütününü oluşturur. Mümkün dünyaların belirlenmesi bu dünyadaki bireylerin ve niteliklerin arasında tespit edilebilen kombinzonların sonucudur.  Alternatiflik (mümkün ya da gerçek) başka bir dünyaya dayanarak mümkün bir dünya oluşturmanın kurallarını verir. Şöyle genelleştirilebilen bir örnek verelim: Örneğin “Hayvanlar konuşur.” Önermesini düşünelim. Doğru ve yanlış birbirinin alternatifi ve birbirine karşıt bir çift dünya oluşturur. Eğer aktüel deneyim dünyamızda (en azından şimdiki bilimsel bilgilerin bildirdiği kadarıyla) hayvanlar konuşmazsa, en azından hayvanların konuşabildikleri (buna düşünmeyi de ekleyebiliriz)  karşıt bir dünyayı kabul edebiliriz. Aynı şekilde niceleme terimlerini kullanarak diyebiliriz ki, nütün hayvanlar değil; bazı hayvanlar konuşur veya adlandırabildiğimiz ve belirleyebildiğimiz bir konuşur. Böylece empirik dünyamızda yanlış olan şey, bir mümkün dünyada doğru olabilir. Mümkün dünyayı böylece yeni özelliklerle zenginleştirebiliriz. Bu dünyanın hayvanlarından başka tüm bireyleri mavi olabilir Şirinler’in dünyasında olduğu gibi mavi olabilir. Örneğin mavi olmayan bir birey olursa, bu yeni olaylara neden olur. Sonuç olarak bir dünya belirli önermelerin bütünü için kabul edilebilir uygulama alanlarından biridir. Mümkün dünyalar her zaman başka bir dünyanın evirmesinin mantıksal ilkesi temelinde birbirinin alternatifidir. Onlar sadece uzaysal-zamansal algımızla bildiğimiz tek empirik dünyamızın alternatifi değildir. Eğer alternatiflilik dünyaların kendi aralarında kabul edilebilirliğiy temelinde anmlaşılabilen bir nitelik ise nüfuz edilebilirlik, süjenin aktüel olarak bulunduğu bir referans dünyası temelinde yeni bir dünyaya nüfuz edebilme gücüne sahip süjelerin episteik kapasitesini belirtir. Bu nedenle  bu başka dünya söz konusu süjenin bildiğinen inandığı evrenle uyuşmalıdır. (Bütün köpeklerin/kurtların kötü olduklarına inanırsam komşumun köpeğinin beni ısırmayacağını kabul etmekte zorluk çekerim.” Ve o, kişinin deneyiminin dünyasıyla (örneğin (görmeyi umduğu şeyle) uyuşmalıdır.  Diğer yandan dünyalar arasında mantıksal bir ilişki örneğin simetri olmalıdır; aksi halde eşdeğerlik  olmadığından diğerini düşünemezdik. D2 kara dünyasın kurbağa D1 su dünyasındaki hayati fonksiyonlarını (soluma hareketlilik) yerine getiren organlar  bütününe  sahip olmalıdır. Kurbağa ilk D1 dünyasından hareketle değişerek D2 dünyasına geçer ve aynı şekilde yer değiştirme ve soluk alma için zorunlu değişiklikleri gerçekleştirerek D1 dünyasına geri döner. Nihayet fiksiyon metninin büyük bir bölümü deneyim dünyamızı az veya çok yansıtan reel dünyaya okuyucunun parçası olduğu bilgi evrenine referansla oluşturulur. Fiksiyon dünyası karşıt olmak için reel dünyaya gönderir demek yeterli değildir. Çünkü fiksiyon içeriğini reel dünyanın bölümlerinin içeriğine birleştirir. (Kırmızı Şapkalı Kurt havada uçmaz; yürür, koşar vs.). Çelişkili olarak reel dünyanın doğal yasaları kendilerinin karşıtı olan fiksiyonun açık bir işlemini devreye soktuğunda fiksiyon dışında korunmuştur. Çoğu zaman anlatıda reel dünya hakkında hiçbir şey söylenmez; aynı şekilde reel ve fiksiyon arasındaki ilişki konusunda fiksiyon metninde her şey söylenmiş değildir. Bu, yorum oyunlarının alanını düzenlemeye yol açar. Özdeşliğin taşınması bunun sonucudur. Bu taşunma bir ve aynı bireyin bulunduğu farklı dünyalarda tecessüm etmiş halini belirlemekten ibarettir. Onun farklı biçimleri, dünyaların fizik özelliklerindeki özelliklerin değişmesine bağlıdır. Çünkü bir birey içinde hareket ettiği dünyalardan bağımsız olarak var değildir. Hintikka özdeşliğin taşınmasını şöyle açıklar:

Belirli bir mümkün dünyanın bir üyesinin bir başka mümkün dünyanın hangi üyesine özdeş olduğuna karar vermek için bu özellikleri ve ilişkileri kullanmalıyız. Bireylerin adları alınlarında yazmaz. Onlar kendilerinden hareketle bilinmez. Onları yalın olarak gözlemleyemeyiz. Sadece onların özelliklerini ve ilişkilerini gözlemleyebiliriz.

Bir birey pek çok farklı mümkün dünyada farklı şekillerde bulunabilir: Bir iskorpit balığı bir kurbağa olabilir; bir ve aynı yüklem farklı özellikler farklı dünyalardaki bireylerde farklı özellikler (yüzgeç, hayvan ayağı ve bacaklar) olabilir. Bir ve aynı birey örneğin bir kurt konuştuğu fiktif dünyada farklı bir sınıf oluşturabilir; kırmızı başlıklı kızın büyük annesi kılığına girebilir.  Okuyucu bu farklı durumları bilir; fakat kırmızı başlıklı kız kendi inanç evreninde kurtun, büyük annesinin yatağında onun kılığına girdiğini bilmez.  Fiksiyon hikayesinin şahısları önermesel tutumlara sahiptirler. Onlar bilirler ya da bilmezler; doğru ya da yanlış inanca sahiptirler. Dünyaların her birinde adların ve kavramların referansları farklılaşır. Bu, bilgi referansının göreceliliğidir.

 

Hintikka ortak duyu mantığına uygun olarak tutumunu şöyle özetler:

Mümkün dünyalar semantiğinde tek bir dünyadakinden daha fazla ifadelerin referanslarını dikkete almalıyız. …] İfadelerimizin reel dünyamıza referanslarını belirtmek yani her temel sembole bir referans değeri yüklemek artık yeterli değildir. Bunu yapmak yerine dilimizin her ilkel ifadesi için ifadelerimizin reel dünyaya referansını belirtmek artık yeterli değildir. Bunun yerine dilimizin her primitif ifadesi için mümkün tüm dünyalarda (ya da senaryolarda) referansta bulunacağı bir anlam fonksiyonunu postulat kabul etmelidir. Örneğin referansı bir ve aynı birey olan bir ad olan şey, bir fonksiyona sahiptir; bu fonksiyon bu bireyi belirli bir dünyada somut hale getirir. Bu dünyaların tümü bireylerin gerçek özdeşliğini oluşturur.

 

Bu aşamada şunu hatırda tutmalıdır: Fiksiyon metninin egemen referansı doğal yasalar tarafından yönetilen reel dünyadır. Doğal dünyanın fenomenleri, fiksiyon olaylarıyla karşıtlığına dayanarak sorgulanabilir. Betimlerin kapsamındaki ne gibi değişiklik olmuştur? Örneğin, Aristoteles yerine “Antikitenin büyük filozofu” ya da “İskender’in hocası” ifadelerini yazabiliriz. Birinci önerme başta Platon olmak üzere pek çok filozof hakkında doğrudur. İkinci önerme tek bir kişi hakkında doğrudur. Hem reel dünyada hem de mümkün dünya(lar)da referansta bulunulan kişiler kimlerdir? “X yani değişken bir ad (“balık” adı) “balık” denen  bir bireyi belirtir.” demek hangi dünyalarda mümkündür?  Bunu açıklarken şu hipotezi kabul ederiz: “Balık” terimi ait oldukları dünyalara göre farklı bireyleri belirtebilir.

“X biliyor ki P” sadece ve sadece X’in bildiği bütün mümkün dünyalarda doğru ise doğrudur. Her konuşma mümkün dünyalardan konuşma değildir. Fiktif ve imgesel durumlar mümkün dünyalar semantiğinin söylemi değildir. Örneğin “Ah! Paris deniz kenarında olsaydı!” ifadesi mümkün dünyalara ilişkin değildir.

 Hintikka daha sonra Wittgenstein’ın dil oyunları düşüncesine yeni bir biçim ve içerik vermek istedi. Bilindiği gibi İkinci Wittgenstein’a göre dil, dil oyunlarının bir koleksiyonudur ve dil oyunları arasında sadece aile benzerliği vardır. Dil oyunlarının en basit örneği bir inşaatta duvar ustasının çırakta döşeme taşı! Tuğla! Şakül! Gibi tek kelimelik cümlelerle isteğini ifade eden kelimelerdir. Hintikka bu oyunları mantıksal açıdan açık bir biçime kavuşturmak istedi. Bu mantıksal biçim bir diyalog ortamında görebiliriz. Örneğin sizin karşınızda “Bütün kedilerin bıyıkları vardır.” dersem, siz bana “Bıyıksız bir kedi olamaz mı?” diye sorarak benim iddiamı test etmeye çalışırsınız. Ben bunu söyleyemezsem yanıldığım ortaya çıkar. Fakat “Gri kediler vardır.” dersem sizin haklı çıkma benim de yanılma olasılığım yoktur; çünkü gri kedilerin var olduklarını kanıtlayabilirim. Hintikka, modalite durumlarında olduğu gibi, basit fikirlerden hareketle dil felsefesinin pek çok problemini incelemek için bir kavramlar bütünü oluşturmayı düşündü. Örneğin yüklemler mantığı da denen normal mantıkta “Sigara içen Yunanlıların sayısı Bira içen Almanların sayısı kadardır:” gibi niceleyiciler yoktur. Bu niceleme tarzı ancak diyalog tarzında anlaşılabilir. Çünkü farklı süjelere farklı eylemler yüklenmektedir. Üstelik oyunlara yoğunlaşırsak ve niceleme formüllerini  biraz unutursak, kuralları çeşitlendirebiliriz bu çeşitlendirme; örneğin bazı oyuncuların değiştirilmiş kurallara göre vuruşunun diğer oyuncular vuruş olduğunu bilmeyebilirler. Dallara ayrılmış niceleyicileri bu şekilde açıklayabiliriz. Mantığın formülünün doğrusal biçimde okunamayacağı durumlar vardır;  çünkü birbirine bağlı iki değişkenden bir diğerinden sonra gelir; ilki zorunlu olarak ikincisine bağlı değildir. Örneğin “Ülkenin tüm güney bölgesi bir temsilci gönderdi ve ülkenin tüm kuzey bölgesi temsilcinin karşılaşacağı bir ajan gönderdi.” dersem, kuzeyin ajanı  güneyin seçtiği ajana bağlı değildir.



[1] Philosophie de la logique et philosophie du langage IV, Collectif, Odil Jacob p. II.

[2] Carnap Signification et nécessité p. 13.

[3] Kalinowski, Georges “Sur Les semantiques des mondes possibles pour pes systemes de logique deontique”, Logique et Analyse Nouvelle Série, Vol. 24, No. 93 (Mars 1981), pp. 81-98.

 

[4] Bruguıère, Catherine “Mondes possibles et compréhension du reel”, Aster, 2007, 14, p. 22.

[5] Hintikka L’intentionnalité et les mondes possibles, Septentrions, Paris, 2011, p. 13.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder