16 Ağustos 2025 Cumartesi

WITTGENSTEIN FELSEFESİNİN TRACTATUS'UN KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞUŞU

 

    WITTGENSTEIN FELSEFESİNİN TRACTATUS'UN KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞUŞU 

 

 

Birinci bölümde gördüğümüz gibi Wittgenstein "Tractatus atomik mantıkçı bir dil anlayışına  sahiptir.  Bu mantıkçılığın iki temel tezi vardır: Dil özü gereği mantıksal bir yapıya sahiptir; doğru bir düşünce bir olgu durumunun  betimidir.  Wittgenstein'ın odak noktası dilin kendisiydi. Kitabına şu önermelerle başlar: "Dünya, vuku bulan her şeydir. Dünya, nesnelerin değil, olguların toplamıdır." Wittgenstein'ın tüm felsefesi bu iki önerme üzerine kuruludur. Dil, bu olguları resmeden bir "mantıksal resim"dir. Atomik önermeler, dünyadaki atomik olguların mantıksal resimleridir ve bu önermeler bir araya gelerek daha karmaşık önermeler oluşturur, böylece dil dünyanın toplam resmini ortaya koyar.

Anlamlı önermeler dünyadaki bir durumu betimler; mantık, düşünceyi ve dili sınırlar. Düşüncenin ifade edebildiği alan söylenebilirdir,  Dilin sınırlarının ötesindeki alan mistiktir, etik, estetik ve din dilin ötesinde oldukları için bunların anlamları dünyanın da ötesindedir.  Felsefenin amacı, dünyadaki olgu durumlarını anlatan önermelerin mantıksal analizidir.

Wittgenstein’a göre gündelik dil ne kadar mükemmel olursa olsun felsefenin dili olamaz; çünkü kapalıdır, belirsizdir ve yetersizdir.  Felsefenin dili olguları betimlemeye ve mantıksal analize uygun özel bir dildir, kuralları mantıksal sentaksla oluşturulmuş semboller arası ilişkilere dayanan sembolik bir dildir.  Ancak Wittgenstein 1920'lerin sonlarına doğru aşağıda göreceğimiz eleştirilerin sonunda Wittgenstein şunu fark etti: Mantıkçılığın dil anlayışı sınırlıdır. Çünkü dilde, emir vermek, ricada bulunmak, soru sormak, şaka yapmak  gibi  çok zengin ve çeşitli kullanımlar da vardır. Bunlar olgu sözceleri değildir; mantıksal açıdan analiz  edileme. Bu nedenle Wittgenstein dil ve önerme anlayışında değişiklik yaptı; sembolik, mantıksal dilin yerine gündelik dili  mantığa uygunluğun yerine gramere uygunluğu koydu. Anlamlı sözcelerin dilin gramerine uygun olması idealini getirdi. Buna göre gündelik dilin sentaksına ve gramerine uygun her sözce anlamlıdır. Dilin kelimeleri çok anlamlıdır; ama cümleden anlamlardan sadece biri kastedilir. Konuşmak dil oyunu oynamaktır; konuşmayı anlamak hangi dil oyununun oynandığı bilmektir.  Dil mantıksal uzayda değil bir hayat biçiminde etkindir.

Wittgenstein’ın gündelik dili bir analiz aracı kabul etmesi felsefede bir dönüm noktasıdır; gündelik dil felsefesi  denen yeni bir felsefe yapma tazının doğuşudur. Dil felsefesi böylece yeni bir evreye geçmiştir.

 

cambridge’e gönüş nedenleri

 

İlk bölümde Birinci Wittgenstein’a dair açıklamalarımızdan sonra şimdi Wittgenstein’ın son dönem felsefesini ele alalım.

Biyografisinde söylediğimiz gibi Wittgenstein Tractatus’ta felsefenin bütün problemlerini çözdüğüne inandığı için artık felsefeyle ilişkisini kesti; 20’li yıllar boyunca Avusturya’da kaldı. Ancak bu sırada felsefi sorunlar hakkındaki görüşlerini ve Tractatus'ta yazdıklarını değiştirdi. Felsefe ve sorunları üzerinde çalışmaya devam etmeye ve 1929 yılında akademik hayata dönmeye karar verdi. Burada haklı olarak şu sorulacaktır: Wittgenstein niye Cambridge'e geri dönme kararı verdi:

1. Ramsey'in 1923 ve 1924'te Puchberg'de Wittgenstein'ı ziyaret etmesi.

2. 1925'te Ramsey ve Wittgenstein'ın Keynes ailesiyle bir araya gelmesi.

3. Keynes'in 1925'te Wittgenstein'a Cambridge'e dönmesi için teklifte bulunması ve Ramsey ile Keynes arasındaki Wittgenstein'ı geri döndürme konusundaki yazışmalar.

4. Wittgenstein’ın Mart 1928'de Brouwer'ın matematiğin temelleri üzerine verdiği dersi dinlemesi

5. 1927-28 yıllarında Moritz Schlick ile yapılan toplantılar ve tartışmalar.

Bu olaylar, Wittgenstein'ın düşünce yapısında bir dönüşüm yaratmasına ve felsefeye yeniden dönerek Tractatus'taki görüşlerini revize etmesine yol açan başlıca faktörler olarak görülmektedir.

Wittgenstein’ın  Cambridge’e dönüşünü sağlayan faktörlere kısaca işaret ettikten sonra şimdi bu dönüşün sonuçlarına yani Wittgenstein felsefesindeki köklü değişikliği görelim.  Bu değişikliğin nedeni Ramsey’in ve Sraffa’nın Wittgenstein’a yönelttiği eleştirilerdir: Her ne kadar Tractatus  felsefe kamu oyu tarafından ilgiyle ve hayranlıkla karşılanmışsa da bazılarınca çeşitli açılardan eleştirildi. Wittgenstein bu eleştirileri görmezden gelmedi, dikkate aldı ve önemsedi. Eleştirileri yapanlarla yüz yüze konuşup tartıştı. Sonunda eleştirilerin haklı olduğunu kabul etti ve Tractatus’taki görüşlerini tümüyle terk ederek yeni bir felsefe tarzı, gündelik dil felsefesi kabul etti

Şimdi bunları sırasıyla görelim.

 

1.Ramsey'in eleştitileri

Wittgenstein, Felsefi Soruşturmalar’ın önsözünde demektedir ki,  “Tractatus'ta "ciddi hatalar yaptım.  Bu hatalarımı Ramsey’in, kendisi ölmeden iki yıl önce yaptığım sayısız sohbetteki eleştirileriyle fark ettim. Bu eleştiriler bana tahmin edemeyeceğim kadar yardımcı olmuştur.

Ramsey, Tractatus dönemindeki Wittgenstein'ın pek çok fikrini reddetmiştir.

Felsefe, dilimizin mantığını anlamamaktan gelir; ancak dilimizin mantığı Wittgenstein'ın düşündüğü gibi değildir. Kendimize yaptığımız resimler, olguların resimleri değildir. [1]

Ramsey eleştirilerini şöyle sürdürür:

Tractatus'un resmettiği dünya, inanç ve hakikat kavramlarını anlamaya çalışan ve inançları değerlendirmeye çalışan gerçek insanlar için iflas etmiştir. Tüm inançlarımız, hipotezlerimiz ve teorilerimiz, gelecekle başa çıkmak için edindiğimiz eylem alışkanlıkları veya kurallarıdır.[2] Wittgenstein, Tractatus'ta tüm zorunlulukların sadece mantıksal olabileceğini savunur.

Tek zorunluluk totolojinin zorunluluğu, tek imkânsızlık da çelişkinin imkânsızlığıdır.[3]

Ancak Ramsey, bu iddiayı görsel algı örneğiyle çürütür:

Görsel alandaki bir nokta aynı anda hem kırmızı hem de mavi olamaz. [4]

Ramsey’in bu önermesi göstermektedir ki,  çelişkili olmadığı halde (yani "kırmızı ve mavi" mantıksal çelişki değildir), fiziksel olarak imkânsızdır. Wittgenstein'ın sisteminde bunun açıklanamaması ciddi bir açıktır.

Bu eleştirinin etkisiyle Wittgenstein felsefesinde Ekim 1929’da ciddi ve tarihsel bir kırılma oldu.  Bu kırılmanın etkisiyle  Wittgenstein

 

  1. Temel önerme ve Genel önerme biçimi" iddiasından vazgeçti.
  2. Anlamlı/anlamsız ayrımı için kesin kurallar arayışını bıraktı.
  3. Tractatus projesinin uygulanabilirliğine olan inancını yitirdi
  4. Dilin grameri altında "mantıksal sözdizimi" keşfetme fikrini terk etti. 

Yerine şunları getirdi:

A "Aile benzerliği" kavramı: Buna göre  dilin kuralları katı mantıksal formüllerle değil, esnek benzerlik ağlarıyla işler.

 B Dil oyunları teorisi: Anlam, pratik bağlamlardaki kullanıma bağlıdır; evrensel mantıksal formüller yoktur.

 

Sonunda, ractatus'u düzeltme çabasını tamamen bırakarak, ömrünün geri kalanını adayacağı yeni bir kitaba (Felsefi Araştırmalar) yöneldi:

2. sraffa’nın eleştirileri

Şimdi İkinci Wittgenstein’a giden süreç bir başka kilometre taşımı Sraffa’nın eleştirilerini görelim. Sraffa’nın Wittgenstein üzerindeki etkisinin boyutları konusunda çeşitli tartışmalar vardır. Ama Wittgenstein bu konuda açık bir itirafta bulunur.

Piero Sraffa'nın Wittgenstein üzerindeki etkisi, belirleyici bir role sahiptir. Bunu Wittgenstein’ın şu cümlesinde  görebiliriz: Sraffa beynimde fırtınalar estirdi.

Sraffa ile tartışmalar sırasında Wittgenstein hangi psikolojiyi yaşadı? Cevabı Georg Henrik von Rigth’ta buluyoruz. Von Rigth, demektedir ki, Wittgenstein’ın şöyle dediğini kulaklarımla duydum: “Sraffa ile tartışmalarımdan sonra kendimi, dalları budanmış bir ağaç gövdesi gibi hissediyorum.” [5]

Wittenstein’ın bu itirafının varyantı olan bazı anekdotlar vardır. Anlatılanlara göre Sraffa tartışmaları sırasında Wittgenstein’a Napoliten bir jest yapar.*[6] Sraffa, bu jestle Wittgenstein'a, bir önermenin ve onun tanımladığı şeyin aynı mantıksal biçime sahip olması gerekmediğini ikna etmiştir. Onun bu jesti bir "önerme" değildir. Bir önerme, bir durum hakkında doğru veya yanlış olabilen bir iddia içerir. Jest ise bir sözcük, sembol veya cümlenin aksine, doğrudan bir düşünceyi veya duyguyu ifade eden bir eylemdir. Sraffa tam da bunu vurgulamak için o jesti kullanmıştır. Onun niyeti, jestin kendisinin bir "önerme" olduğunu iddia etmek değil, tam tersine, dilin tüm anlamlarının Tractatus'un katı mantıksal yapısına sığdırılamayacağını göstermekti. Jest, dilin mantıksal bir resim olmadığına, aksine sosyal, kültürel ve kullanım bağlamına bağlı bir şey olduğuna dair bir örnek teşkil ediyordu.

Wittgenstein, dilin dünyayı bir resim gibi yansıttığı tezini savunurken, Sraffa bu tezin anlamsız ve değersiz olduğunu düşünüyordu. Sözlü bir argüman yerine, bu güçlü ve kültürel jesti kullanarak Wittgenstein'ın felsefi dogmasını küçümsediğini ve onun teorisini "hiç" saydığını ifade etmiştir. Bu jest, bir sözden çok daha etkili bir meydan okuma olmuştur ve Wittgenstein'ın düşünce sistemini sorgulamasına neden olmuştur.

Sraffa etkisi olmasaydı, Wittgenstein'ın "geç dönem felsefesi" bu derece radikal olamazdı.[7]

Ramsey ise Tractatus'taki çatlakları gösteren mikroskop ise Sraffa, Wittgenstein'ı "dilin mantıksal bir sistem değil, insani bir pratik olduğu" fikrine zorlayan “çekiç”tir. İkisinin bileşik etkisi XX. yüzyıl felsefesinin en büyük dönüşümünü yarattı.

 



[1] 1991b. On Truth, edited by Nicholas Rescher and Ulrich Majer. Dordrecht: Kluwer p. 51.

[2] Ramsey, F. P., The Foundations of Mathematics and Other Logical Essays, Bölüm 9: "General Propositions and Causality".1931. 

[3] Tractatus, 6.375.

[4] Ramsey, “Critical Notices”Mind 1923, 473.

[5]   Rigth, Gerog Henrik Von, “Notice bibliographique”, De la certitude, Gallimard, Paris, 1976, p. 23.

* Napoliten jestin görseli

taslak, çizgi sanatı, çizim, Sanat çalışması içeren bir resim

Yapay zeka tarafından oluşturulmuş içerik yanlış olabilir.

 

Bu jestin temel anlamı küçümseme, umursamama, reddetme veya "beni ilgilendirmiyor" demektir. Kullanıldığı bağlama göre şu anlamlara gelebilir:"Umurumda değil," "Aldırmıyorum." "Git başımdan," "Rahat bırak beni." "Hiçbir şey," "Değersiz bir şey."

Sraffa anekdotunda ise Sraffa, bu jesti tam da bu anlamda kullanmıştır.

 [6] Bu konuda bkz. Malcolm, Norman Ludwig Wittgenstein A Memoir Oxford University Press 1958:

[7] Loc. cit.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder