16 Kasım 2020 Pazartesi

AKLIN GÜNDELİK DİL DIŞINDAKİ KULLANIMLARI MEŞRU DEĞİLDİR.

 

Logos hem Platon’da hem de Aristoteles’te çok anlamlıdır; bu nedenle felsefede aklın ilk defa bu filozoflarda tek anlamlı biçimde kullanılmaya başladığını söylemek tarihsel realitelere aykırıdır.

Şimdi kitabımızın son problematiğini şu soruyla ortaya koyup cevabını araştıralım: Logos Antik dünyada değilse, ne zaman mitosa karşıt kabul edildi.

Bu karşıtlık pek çok araştırmacıya göre XVII. yüzyıldan sonra yani Aydınlanma’yla birlikte ortaya çıkmıştır. Bu teze ilişkin pek çok kaynak vardır. Bunların burada sayımını dökümünü yapmak gereksizdir. Her araştırmacı batı dillerinden sadece bi­risinde yazılmış kaynaklara başvurarak bu yargının doğruluğunu tespit edebilir. Logos-mitos karşıtlığının ortaya çıkışına ilişkin bir farklı tezi İspanyol Antik felsefe tarihçisi Iñaki Yarza’da görüyoruz. O demektedir ki,

Bu karşıtlık günümüzde bize biraz zorlama gibi, olguların realitesinden çok XIX. yüzyılın rasyonalist zihniyetinden doğan bir anlayış gibi görünmektedir. [1]

Bu görüşlerden hangisini kabul edersek edelim, sonuç şudur: Modern dönemlere kadar logosla mitos karşıt değildi. Bu karşıtlık, tarihsel realiteye rağmen oluşturulmaya çalışılan im­kânsız bir karşıtlıktır. Burada tezimizin dayanağı şudur: Akıl X. yüzyılın sonuna kadar “söz, dil, hikâye” anlamına geliyordu ve dilin anlamlı bir göstergesiydi. Gösterge olarak belli bağlamlarda ve olgusal durumları anlatmak için bir dil oyununda kullanılıyordu. XI. yüzyıldan itibaren filozoflar akıl kelimesini bir gösterge olmaktan çıkardılar ve kendilerine göre birer anlam verdiler. Böylece akıl sadece filozofun kendi zihninin sübjektif bir tasavvurundan ibaret oldu ve anlamlı bir referans olma özelliğini kazanmadı. Sonuç olarak bir kavram olarak alındığı takdirde akıl bir kurgudur ve bir mittir. Bu nedenle neliğinden açık terimlerle söz edemediğimiz aklın dilin anlamlı bir kelimesi olan mitosla karşıtlığından söz edilemez.

Akıl konusunda son söz olarak şunu söyleyeceğiz: Aklın tek meşru kullanımı, gündelik dile aittir. Gündelik dilde akıl, çok an­lamlı bir kelimedir. Akıl kelimesinin “aklını kullanmak”, “aklı er/me/mek” “aklına gel/me/mek”, “aklını kaybetmek”, “aklı ba­şına gelmek”, “akıl akıldan üstün olmak”, “aklından zoru olmak”, “akıl almak”, “akıl vermek”, “aklını başına toplamak”, “aklını peynir ekmekle yemek”, vs. gibi onlarca farklı kullanımları vardır. Bu kullanımlar uylaşımsaldır; objektiftir; göreceli değildir. Oysa felsefede bu kelime çok anlamlı bile değildir. Filozofların anladığı akıl, uylaşımsal bir anlam taşımaz; sadece filozofun zihninin, gündelik dilde kullanımı olmayan ve referans özelliği taşımayan bir kelimesidir. Filozofların hiçbirinin akıl anlayışları bilimdeki yerçekimi, gen, ergime vs. gibi tek anlamlı teknik bir terim değildir. Akıl düşünme, çıkarım yapma, karar verme gibi çeşitli yetilerimizin arkasındaki görünmez bir yönetici değildir. Bütün filozofların hepsinde ortak bir akıldan söz edilemez; bu kelime tek anlamlı şekilde ve büyük harfle Akıl şeklinde yazılamaz. Öte yandan etkin, edilgin, kazanılmış, saf, pratik, sezgisel sıfatlarından biriyle yaptığımız tamlamaların her biri Ryle’ın diliyle söylersek, kategori karıştırmasıdır; her kategori karıştırması gibi uylaşımsal olmayıp dilimizin psikolojileştirilmesidir. Kısaca Akıl eter gibi bir kelimedir.

Son Sözüm: Austin demektedir ki, dil, betim yapmak için icat edilmemiştir. Ben de şunu ekliyorum: Dil, metafizik yapmak için de icat edilmemiştir. Eğer metafizik dil, gündelik dilin doğal bir uygulama biçimi olsaydı, günümüz dünyasındaki ve tarihteki bütün dillerde, tıpkı yazılı-sözlü edebiyat, sanat ve bilim gibi, metafizik de olurdu. Oysa dillerin büyük çoğunluğunda metafizik yoktur. Öte yandan metafizik terminolojiyi içeren dillerde de sınırlı sayıda kişi ve sadece kendilerinin metafizik saydıkları ifadeleri kullanmaktadır. Metafizikle uygarlık arasında kurulacak doğru orantının, bir inancın ifadesi olmanın ötesinde temeli yoktur. Sonuçta dilin metafizikte kullanımı amaç dışıdır.



[1]    Yarza, Iñaki, Historia de la filosofía antigua 2010, Introduction.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder