Kuşkusuz
nesne ve canlı dünyasına ilişkin kesin
diye nitelediğimiz pek çok bilgimiz vardır. Postmodernizme[1] ve
epistemolojik anarşizme[2] rağmen kesin bilgi’ye sahibiz, çünkü fizik
dünyada ve insani dünyada göz ardı edilemez düzenlilikler vardır. Bu
düzenlilikler, özdeşlik ilkesine dayalı düşünceler ve bilgiler üretmemizi;
hesaplanabilir ve önceden görülebilir sonuçlar çıkarmamızı; bilimsel bir
rasyonalite ortaya koymamızı sağlar. Fakat düzenliliklerin yanında adına ne
dersek diyelim, düzensizliklerin varlığı da bir gerçektir. Mantığımızın ürünü
olan aksiyomlarımız sınırlıdır. Hesaplanamayan ve ölçülemeyen pek çok fenomen
vardır. Bilimsel rasyonalitemiz az veya çok problematiktir.[3] Bu durum
bilgimizin kimi zaman olası, kimi zaman göreceli, kimi zaman tarihsel olmasını
gerektirir. Kesin olmayan bilgiler insanı belirsizlik, bilinmezlikle karşı
karşıya getirir.
Kesinsizlik
sadece günümüz insanının sorunu değildir. Jean-François Malherbe’in dediği gibi
“kesinsizlik, insani durumun bir gerçeğidir.”[4] Tarihsel
olarak biliyoruz ki, döngüsel zamanı yaşayan uygarlıklar dâhil tüm
uygarlıklarda ve kültürlerde kesinsizlik hep vardır. Döngüsel bir zamanı
yaşayan geleneksel uygarlığın insanları büyük döngünün ne zaman olacağını
bilseler bile, yaşadıkları anda kendilerini kuşatan bir sürü kesinsizliğin
bilincindedir. Bu açıklamalarımız üzerine şöyle sorulabilir: Kesinsizlik tüm
uygarlıklarda olduğuna göre niçin yeni insanın ayırt edici özelliklerinden biri
sayılmaktadır? Buna cevap olarak diyebiliriz ki, günümüzde kesinsizlik kaygı verici kesinsizliktir. Kaygılandıran
kesinsizlik, kişileri ve toplumu her zaman örtülü ya da açık kaygıya
düşürmektedir.[5] O, çağdaş
insanın en temel boyutudur; yeni insanın özelliklerinden biridir. Bu
kesinsizlik, özel hayatta, kamu hayatında her yerdedir. Nerede ortaya çıkarsa
çıksın, her zaman şu özdeş sonuçlara yol açar: Varoluşun yıkımı, dünya, zaman
ve mekân ile ilişkilerimizin bozulması.
Günümüzde
kesinsizlik bireysel ve toplumsal hayatı her zamankinden daha çok ve doğrudan
etkilemektedir; en dayanıklı kurumların dengesini
bile bozmaktadır.[6] O, çağdaş insanın karşı karşıya kaldığı pek
çok fenomenin özelliklerinden biridir.[7]
Kesinsizlik, hiç beklemediğimiz yerde karşımıza çıkar; yargıya varmamızı ve davranışta
bulunmamızı engeller; önceden görmeyi, geleceğe umutla bakmayı yasaklar;
insanın kararlar almasını engeller veya güçleştirir; akla uygun bir tutum takınmasını
zorlaştırır hatta insanı hareket edemez hâle getirir; az veya çok sarsar, çünkü
bizi etkileyen durumların tüm sonuçlarına ilişkin bir liste yapamayız ve bir
olasılık belirleyemeyiz. Yaşadığımız topluma kesinsizlikler egemendir. Biz,
kuralların daha flu ve daha oynak hâle geldiği bir dünyada evrilmekteyiz.
Bir davranış
söz konusu olduğunda kesinsizlik, gelecekle ilişki içindedir, çünkü henüz
olmayan bir şeyle ilintilidir. Gelecek her zaman büyük ölçüde kesinsizliği ve
belirsizliği içerir. Gelecek ne kadar önem kazanırsa kesinsizlik o kadar çok
artar; bu yüzden bireyler ve toplum için problemdir. Gelecekte ne olacağı a priori ve önceden hiç
bilinmiyorsa, bu duruma radikal kesinsizlik denir.[8]
Hofstede’e
göre tarihte bazı kültürler kesinsizliği şu üç farklı yolla kontrol etmeye
çalışmışlardır: Teknoloji, hukuk ve din. Teknoloji toplumları, doğanın
tehlikelerinden; hukuk, başkalarından gelebilecek zararlarından; din ise, kendi
durumundan kaynaklanan belirsizlikten korur.[9] Ama
günümüzdeki kesinsizlikler geçmişteki gibi kolayca baş edilebilecek, rahatlıkla
yönetilebilecek kadar basit değildir, son derece karmaşıktır. Bu yüzden
kesinsizlik geleceği belirsiz hâle getirir; rasyonel bir öncelemeyi yasaklar;
özellikle geleceğe güveni ve umudu engeller.[10] Kesinsizlik, en azından formüle edilemeyen
kesinsizlik, süreye egemen olmayı önler.[11] Bu
yüzden kesinsizliğe toplu olarak karşı çıkmak zorlaşır.
Tüm
kesinsizlikler değişmez yapıda değildir, değişebilir ve hareketlidir; bazen çok
yoğundur bazen yoğun değildir.
Kesinsizlikte,
iç içe geçmiş iki süreç vardır:
1.
Değişikliğin yarattığı düş kırıklığı.[12]
2. Bireyi
etkileyen faktörlerin ortadan kaldırılamaması.
Kesinsizlik
dünya ve toplum ile ilişkilerimizde bir mod olarak ortaya çıkar, her zaman bir
simülasyona başvurur.
Kesinsizlik,
bizi septik ve ironik bir belirsizliği onaylamak zorunda bırakır, çünkü o,
mümkün bir geleceği betimlemeye izin vermez. Normlarımız ne kadar rasyonel
olursa olsun, kesinsizlikten dolayı, geleceği algılayamayız ve düzenleyemeyiz.[13]
4.1.Kesinsizliklerin Nedenleri
Günümüzde
kesinsizliğin başlıca nedenleri şunlardır.
1. İnsan
beyninin durumu: Bilgi asla reelin bir yansıması değildir, fakat onun
çevirisidir ve yeniden oluşturulmasıdır. O nedenle bilgimizde hata riski her
zaman vardır.
2. Psişik
durumumuz: Olguların bilgisi hep yoruma bağlıdır.
3.
Epistemolojik durumumuz: Bilgilerimiz parçalıdır ve çok çeşitlidir. XVIII. yüzyıla
kadar bir kişi kendi dönemindeki temel bilgileri öğrenebilirdi. Oysa bugün bu,
imkânsızdır.
4. Sosyal
fenomenlerin karmaşıklığı.
5.
Olguların düzensizliği: Kesinsizlik ve düzensizlik aynı kumaştan dokunmuştur.
Onlar birbirini ortaya çıkarır; onların ortak noktaları güvensizlik kaynağı olmalarıdır.[14]
6.
Yanılmamız ve yanıltılmamız: Yanılmasaydık ve yanıltılmasaydık,
kesinsizliklerimiz çok az olurdu.
Kaygıya
düşüren kesinsizliği kabul etmek, her şeyin kaotik olduğunu ileri sürmek
değildir. Elbette doğada, bilim yapmamızı mümkün kılan determinizmler; toplumda
bir arada yaşamamıza izin veren normlar ve düzenlilikler; tarihte insan
eylemlerini motive eden evrensel değerler vardır. Aksi hâlde oluş ve yaşama mümkün
olmazdı. Kimse bunu inkâr edemez. Kesinsizlik daha çok determinizmlerin,
düzenliliklerin, normların, değerlerin içinde gittikçe büyüyen flu bir alan
olduğu anlamına gelir. Birey karşı koyamayacağı şekilde bu flu alan tarafından
çekildiği duygusunu yaşar.
Kesinsizlik
her zaman karmaşıklıkla bir aradadır. Bu nedenle şimdi kesinsizlik ve
karmaşıklık arasındaki ilişkiye değinmek istiyorum. Karmaşıklık ile kesinsizlik
arasında doğru orantı vardır. Toplumsal karmaşıklık ne kadar artarsa, kesinsizlik
de o oranda çoğalır. Günümüzde içinde hareket etmek zorunda olduğumuzu
toplumsal yapılar ve edindiğimiz bilgiler gittikte karmaşıklaşmaktadır. Bu yüzden
kesinsizlikler de artmaktadır. Artan kesinsizlik, toplumu gittikçe risk toplumu
hâline getirir.
Karmaşıklık
sadece kesinsizliğin nedenlerinde biri değildir, aynı zamanda tüm özelliğini
sonuca geçiren bir nedendir. Diğer deyişle karmaşıklık kesinsizliğin hem nedeni
hem de ayırt edici özelliğidir, çünkü kesinsizlik çeşitli derecelerde karmaşıklık
içerir.
Karmaşıklık
bir kelimeden ibaret değildir, bir meydan okumadır. O, bizim anlama ve kontrol
etme kapasitemize meydan okur. “Anlayamadığımız ve denetleyemediğimiz her
fenomen, karmaşıktır.”[15]
Karmaşıklığın
en önemli sonucu, gelecekteki olayları önceden görmemize engel olmasıdır.
Örneğin matematiği kullanmamıza rağmen ekonomik ön deyilerimiz başarısız
olabilmektedir. Daha somut örnekler vermek gerekirse, XX. yüzyılın büyük
olaylarını; örneğin Birinci Dünya Savaşı’nı, Bolşevik İhtilali’ni, komünizmin
ve faşizmin zaferlerini, 1939’daki Alman-Sovyet Anlaşması’nı, Moskova ve Stalingrad
direnişlerini; aynı şekilde Berlin Duvarı’nın yıkılmasını; Sovyet
İmparatorluğunun dağılmasını; Yugoslavya’daki iç savaşı; XXI. yüzyılın başında
Amerika’da İkiz Kulelerin yıkılmasını; Amerika’nın Irak’ı işgalini önceden
görmek pek mümkün değildi, çünkü bütün bunlar beklenmedik olaylardı. Bu
olaylar, sadece şimdiyi krizleştirmekle kalmadı; geleceği de büyük ölçüde
belirsizleştirdi, belirsizlik kurdunu her tarafa yaydı.
İnsan,
hayatının güvenli ve geleceğinin kesin olduğunu düşündüğü yani kesinsizliği göz
ardı ettiği anda bir maceraya atılır. Oysa gerçekte maceraya atılamayız, çünkü kesinsizliği
yok sayamayız. Öleceğimiz kesindir, ama ne zaman öleceğimizi bilemeyiz. Bu dâhil
ortadan kaldırılamaz kesinsizlikleri her an yaşıyoruz. Artık hızla bilinmeze
doğru yönelen hümanitenin macerasına katılıyoruz; bunun bilincine varmaktan
kendimizi alamıyoruz.[16]
Kesinsizliğin
pek çok boyutu veya biçimi vardır. Bunlar başlıca şunlardan ibarettir:
a) Zamana
İlişkin Kesinsizlik: Günümüz bireyinin yaşadığı dönem her zamankinden daha çok
belirsizdir ve ucu açık bir gelecektir. Her şey mümkündür; her şey olabilir. Bu
durum, zamanla ilişkimizi köklü biçimde değiştirmiştir. Bir zamanlar şimdi, gelecekte mümkün bir
özgürlüğü içeriyordu; günümüzdeki şimdi
kendi üzerine kıvrılır; gelecek ise, işsizlik, emeklilik, kamu hizmetleri,
sağlık, gibi konularda bir sürü tehdide; ekolojik tehditlere vs. gebedir.
b)
Normatif Kesinsizlik: Bireyselciliği mutlaklaştıran toplumların ayırt edici
özelliğidir. Bu toplumlar, normatif açıdan mutasyonu gerçekleştirmekten çok
ortak davranış sabitelerini ortadan kaldırır. Bunlarda itaate ve yasağa dayalı
modellerin yerine bağımsızlık ve kendini düşünme modeli geçmiştir.[17] Bu
toplumlarda birey, bağımsızlık peşinde koşar, kendini projelerine adar ve
riskler alır. Bu durum, bireyleri kırılgan hâle getirir.
c)
Hukuksal Kesinsizlik: Bu, hukuk metinlerinin ve yargılama biçimlerinin
kesinsizliği şeklinde ortaya çıkar; kamu hukukuna ve medeni hukuka nüfuz etmeyi
belirsiz hâle getirir; değerlendirilemez durumlara yol açar. [18]
d) Kamu
Politikalarının Kesinsizliği: Bu kesinsizliği yönetmesi ve okuması zordur. O,
pek çok kurumu ve aktörü dikkate almak zorundadır. Politik kesinsizliğin ayırt
edici özelliği, düzenlemelerin ve prosedürlerin karmaşıklığı şeklinde ortaya
çıkmasıdır.[19]
e)
Tarihsel Kesinsizlik: Bunun iki nedeni vardır. Tarihsel dönemlerin bize
uzaklığı ve tarihsel olguların karmaşık doğası. Birinci nedenle ilgili olarak
şunları söyleyebiliriz: Tarih aşağı yukarı on bin yıl önce başladı. Ancak
tarihin başlangıcına ilişkin bilgilerimiz, efsanelerden elde edilmiştir;
aydınlatılamayan yok oluşlarla doludur. Yok olmaz gibi görünen Mısırlılardan,
Asurlulardan, Babillilerden, İranlılardan ve Roma İmparatorluğundan günümüze
hiçbir şey kalmadı.[20]
İkinci
neden için denebilir ki, tarihin doğası, genellikle kaotiktir. Tarihte türbülanslar,
karışıklıklar, sapmalar, hareketsiz evreler, duraklamalar, yavaşlamalar,
sonraki dönemler için potansiyeller vardır. Orada rastlantılar kesinsizlikler,
istek dışı olaylar, ilerlemeler, gerilemeler ve kırılmalar yer alır.
Uygarlığın
ve ekonominin gerilemelerinin ardından geçici ilerlemeler kaydedilir. Tarihte
bazen büyük insan kitlelerinin ve uygarlıkların imhasına rastlanır.[21]
Tarih,
değerlerin sürekli değişmelerinin tanığıdır. Bu değişmelerin temelinde insanın hayati
durumlarının değişmesi vardır. İnsanın karşı karşıya kaldığı hayati problemler
sürekli değişir; bu değişiklikler de değerlerin değişmesine yol açar. Bir dönemin
başlangıcında egemen olan konular, çağın sona ermesiyle karşıt yöne doğru gider.[22]
Tarih bir
oluştur; oluş ise her zaman problematiktir ve hep öyle kalacaktır. Tarih, bir
ırmak gibi öne doğru değil, sağa sola sapmalarla ilerler. Tarihin bu türlü ilerlemesi
bazen iç yenilenmelerden bazen de dış ilineklerden yani olaylardan kaynaklanır.
İç değişiklik başlangıçta dar bir alanda birkaç kişiyle ortaya çıkar ve
normaliteye göre bir sapma gibi kabul edilir. Tarih doğrusal bir evrim oluşturmaz.
[23]
Kuşkusuz
tarihte olayları ortaya çıkaran sosyal ve ekonomik çok güçlü belirlenimler
vardır. Fakat önceden görülemeyen olaylar ve rastlantılar, tarihin akışını
değiştirir; bunlar da bir gerçektir. Tarihte yasa yoktur. Tarih dondurulamaz;
önceden görülemeyen ve rastlantısal olaylar tarihten elenemez; kısaca
söylersek, tarih ekonomik-sosyal determinizmlerle anlaşılamaz veya uzaktan
yönetilen bir ilerlemeye itaat ettirilemez. XXI. yüzyılın başında şunu
keşfettik: Çağdaş uygarlığı dikkate aldığımızda, tarihsel ilerlemenin kesin
olduğuna inanabiliriz hatta bunun pek çok somut kanıtını gösterebiliriz. Ama
tarihin bütününe baktığımızda şunu kesin olarak söyleyebiliriz: Geleceğimiz
lineer tarih tarafından önceden görülemez, çünkü insan eylemlerinin tüm
sonuçları kestirilemez. Buna örnek olarak Fransız İhtilali’ni verebiliriz.
Fransız İhtilali’nin sonuçlarını hiç kimse önceden göremezdi; bu ihtilal
sonunda ortaya çıkan terörü, thermidor’u*,
restorasyonu**
tahmin etmek asla mümkün değildi. XX. yüzyıldaki Sovyet İhtilali, henüz tüm sonuçları
ortaya çıkmamış olan Fransız İhtilali’nin dolaylı bir sonucudur.[24] Sonuç
olarak, fütürolojik ön deyi imkânsızdır; bu nedenle, güvenceli ilerleme
düşüncesini terk etmeliyiz. Bir ilerleme mümkündür, ama kesin değildir.[25]
Bütün
bunlar tarihle ilişkimizi belirsizleştirir. Tarihte gördüğümüz organizasyon ve
determinizm, ondaki kesinsizliğin kaynağı olan düzensizliği ve rastlantıyı
ortadan kaldırmaya yetmez. Yeni ortaya çıkan şey, önceden görülemez; aksi hâlde
yeni olmayacaktır. İnsanlığın başlangıcından beri, önceden görülemez maceraları
yaşadık. Bunun bilincine asla varmadık, ama varmamız gerekir.
Artık
bugün karanlığa ve sise bürünmüş durumdayız. Ertesi gün ne olacağını kestirmek
gerçekten zordur. Böylece tarihin bilgisi bize, insan kaderinin hem belirlenmiş
hem de geçici özelliklerini tanıtır; ayrıca geleceğin kesinsizliğini önümüze
koyar. Hiçbir şeyin kesin olmadığı bir dünyada yaşamaya alışmalıyız.
f)
Kozmolojik Kesinsizlik:
Foucault Les
mots et les choses’da (Kelimeler ve Şeyler) demektedir ki:
Gördüğümüz şekliyle reel
dünya, varlıkların birbirine bağlanmasıyla oluşan zincirin saf ve basit biçimde
ortaya çıkması değildir, gerçek dünya tekrar eden ve süreksiz parçalardan
oluşur. Bu yüzden reel dünya homojen değildir.[26]
Bu
homojen olmayan dünyada var olan her şey sadece kaostan ve türbülanstan doğar
ve son derece yıkıcı güçlerle mücadele etmek zorundadır. Kozmos bölünerek,
parçalanarak organize olur. Evrenin tarihi, yaratıcı ve yok edici bir maceradan
ibarettir. Maddenin ve karşı maddenin çatışması bu evren tarihini
belirlemiştir. Pek çok yıldız ve galaksi kendi kendilerine yok olur. Fizikte
termodinamiğin ve kuantum fiziğinin neden olduğu kesinsizlikler, evrendeki
genişlemenin daha ne kadar süreceğine ilişkin belirsizlik, bizi kozmolojik
kesinsizlikle karşı karşıya getirmektedir.
Bütün bu
açıklamalardan hareketle diyebiliriz ki, kozmolojik alandan, sosyal ve tarihsel
alana kadar elenmesi imkânsız pek çok kesinsizlik vardır. Bu kesinsizlikler o
kadar gerçektir ki, onları zihnimizin bir yenilgisi gibi düşünmeyiz.
4.2.Kesinsizlikler Karşısında Ne Yapmalı?
Kaygı
verici kesinsizliği açıkladıktan sonra bu konuda her şeye rağmen insanın
yapabileceği bir şeyler olup olmadığına değinelim.
Önce şunu
ortaya koyalım. Bilimsel bilgimizle davranışsal bilgimiz arasında bir mesafe
vardır. Bu mesafe bizi psikolojik kararsızlığa düşürür.[27] Biz
böyle bir dünyada yaşamak zorundayız. Önceden insanlar kesinsizlik karşısında
doğal diyebileceğimiz bir tutum takınmışlardır; genel bir septisizme hiçbir
zaman razı olmamışlardır; gelecekle diyaloga girmeye ve geleceğin sırlarını
ortaya çıkarmaya çalışmışlardır. Bu doğal tutum, bütün uygarlıklarda ve bütün
kültürlerde vardır. Kehanetler, fallar, projeksiyonlar, tahminler, gelecekle
diyaloga girmenin yollarından bazılarıdır.[28]
Oysa
günümüzde kesinsizliklerle ve bundan kaynaklanan güçsüzlüklerle mücadele
edebilmek bu kadar kolay ve basit değildir. Yukarıda söylediğimiz gibi karmaşık
bir yapısı olan kesinsizlikle baş edebilmek için insanın tek başına yetmediği
pek çok durum vardır.
Günümüzde
pek çok kesinsizliğimizin nedeni bilgisizliğimizden ya da deneyimsizliğimizden
kaynaklanan hatalarımızdır. Kişi, bu hatalara düşmemek için gerekli ve yeterli
temel bilgileri edinmelidir. Eylemin entelektüel, sosyal, kültürel bir
ekolojisi olduğunu göz ardı etmemelidir. Bu eylem ekolojisini iyi analiz
edebilmeli, buradaki kesinsizlikleri iyi okuyabilmeli, onlarla yüz yüze gelmeyi
göze almalı, kendisi için uygun bir strateji belirlemelidir.[29] Ama
stratejilerini belirlerken ön deyiden uzak durmalıdır. O, başkalarıyla
dayanışmalı, iş birliği yapmalı;[30] kolektif
çözümler üretmelidir;[31] var olabilmek
için bir strateji hazırlamalı ve bu stratejiyi uygulamalıdır.
Strateji,
programlanmış ögeler içerse de, programa benzemez. Program, amaçlı eylemlerin
bir sonucunu a priori belirlemedir.
Program, kesinlikle belirleyebildiğimiz dış şartlar değişmediği takdirde
etkilidir. Fakat bu şartlardaki en küçük değişiklik programın uygulanmasını
güçleştirir ve sonuçsuz kalma riski doğurur. Strateji tıpkı program gibi belli
bir amaç için belirlenir; eylem senaryolarını içerir; bu senaryolardan birini
seçmeyi gerektirir. Strateji sürekli olarak bilgileri toplamaya, toplanan
bilgileri doğrulamaya çalışır; eylemini toplanan bilgilere, yol boyunca
karşılaşılan rastlantılara bağlı olarak değiştirir. Her bilgimiz programa
eğilimlidir. Oysa hayat bizden strateji ister.[32]
Strateji
sahte bir kesinliğe kapılmamak için bahsin tam olarak bilincinde olmalıdır.
Sahte kesinlik askerlerin, politikacıların, girişimcilerin basiretlerini
bağlar; onları felakete sürükler. Birey günümüzde, yaşamanın bir bahse girmek
olduğunun bilincinde olmalıdır. Bahis, kesinsizliğin imana ya da umuda
entegrasyonudur. Bahis şans oyunlarıyla ya da tehlikeli girişimlerle sınırlı
değildir. O hayatımızın temel bağlanmalarını da ilgilendirir. Tanrı’nın
varlığını kanıtlamanın imkânsız oluşunun bilincinde olan Pascal, bahsin
kaçınılmaz olduğunu kabul ediyordu.[33]
Kesinsizliğin
sonuçlarından olabildiğince korunmak için toplumu geliştirmek bir
zorunluluktur. Bundan kuşku duyamayız; yine de toplumu biçimlendirme çabalarının,
sadece bir amacın dışavurumu olma riski taşıdığını da görmeliyiz.
[1] Krysinski, Wladirnir, “Voyages modernes ou postmodernes”, dans Travel Writing and cultural Memory, Éditions Rodopi
B. V, 2004, p. 23.
[2] Schotte,
Jean-Claude, La raison éclatée: Pour une dissection de la connaissance, De Boeck, Bruxelles, 1997,
p. 298.
[4] Jean-François Malherbe, L’incertitude en éthique, Montréal, Fides,
1996, p. 14.
[5] Bourdieu, Pierre, Contre-Feux, Raison d’agir, Paris, 2001.
p. 115.
[6] Rudolf,
Florence “Deux conceptions divergentes
de l’expertise dans l’école de la modernité réflexive”, Cahiers internationaux de
sociologie, 114, 2003/1, p. 37.
[7] Cadet, B., Foliot, G., Cognition, incertitude, prévisibilité,
Publibook, Paris, 2008, p. 125.
[8] Levasseur, Carol, Incertitude, pouvoir et résistance, PU,
Laval, 2007, p. 178.
[9] Hofstede, Geert, Vivre dans un monde multiculturel, Les
Éditions d’organisation, 1991, p. 109.
[10] Bourdieu, Contre-Feux, p. 117.
[11] Bourdieu, P., “Oh ! les beaux jours”, in Collectif La misère du monde,
Seuil, 2007, p. 929.
[12] Chauvel, L. Le Destin des générations. Structure
sociale et cohortes en France au XXe siècle, 2e éd. PUF, 2002.
[13] Comprendre Le Cerveau: Naissance D’une science de l’apprentissage,
EDP Sciences, 2007, p. 141.
[14] Levasseur, p. 179.
[15] Genelot, D., Manager dans la complexité: Réflexions
à l’usage des dirigeants, INCEP, Paris, 1992, p. 30.
[16] Loc. cit.
[17] Ehrenberg, A., La Fatigue d’être soi. Dépression
et société, Odile Jacob, 1998.
[18] Avenel, C., Sociologie des “quartiers sensibles”, Armand Colin, Paris, 2004.
[19] Berthelot,
Jean-Michel, Les vertus de l’incertitude, PUF, Paris, 1996.
[20] Morin, Edgar, Les sept savoirs nécessaires à l’éducation
de la future, édition numérisée Paris, 2008, p. 73.
[21] Miguel
Benasayag, Peut-On
Penser Le Monde? Éditions
Du Félin, Paris, 1997, p. 62.
[22]
Bertrand, Yves, Culture
organisationnelle, Pesses Universitaires du Québec, 1991, p. 41.
[23] Cadet;
Foliot, p. 88.
* Fransız İhtilali’nde 20 Temmuz’dan 18 Ağustos’a
kadar geçen ilk bir aylık süre.
** Fransa’da
Napolyon’dan hemen sonra gelen 1814–1830 yılları arasındaki dönem.
[24] Morin, La complexité humaine, p. 85.
[26] Foucault, Michele, Les mots et les choses, Gallimard,
Paris, 19990, p. 321.
[27] Cadet et Foliot, p. 93.
[28] Ibid., p. 115.
[29] Ibid., p. 23.
[30] Elias, Nobert, Pour une sociologie non-normative, Kimé,
Paris, 2000.
[31] De Swaan, Abram, Sous l’aile protectrice de l’État, traduit
de l’anglais par L. Bury, PUF, 1995, p. 15.
[32] Morin, E., La Méthode, Tome 2. La
vie de la vie, Paris, Seuil, 1980, p. 227,
[33] Pascal, Les pensées,
fragment 397; édition numérisée.
Elinize sağlık hocam.
YanıtlaSil