20 Ekim 2020 Salı

BELİRSİZLİK KARŞINDA ÇAĞDAŞ İNSAN: KAYGI YUMAĞI

 


Kuşkusuz nesne ve canlı dünyasına ilişkin kesin diye nitelediğimiz pek çok bilgimiz vardır. Postmodernizme[1] ve epistemolojik anarşizme[2] rağmen kesin bilgi’ye sahibiz, çünkü fizik dünyada ve insani dünyada göz ardı edilemez düzenlilikler vardır. Bu düzenlilikler, özdeşlik ilkesine dayalı düşünceler ve bilgiler üretmemizi; hesaplanabilir ve önceden görülebilir sonuçlar çıkarmamızı; bilimsel bir rasyonalite ortaya koymamızı sağlar. Fakat düzenliliklerin yanında adına ne dersek diyelim, düzensizliklerin varlığı da bir gerçektir. Mantığımızın ürünü olan aksiyomlarımız sınırlıdır. Hesaplanamayan ve ölçülemeyen pek çok fenomen vardır. Bilimsel rasyonalitemiz az veya çok problematiktir.[3] Bu durum bilgimizin kimi zaman olası, kimi zaman göreceli, kimi zaman tarihsel olmasını gerektirir. Kesin olmayan bilgiler insanı belirsizlik, bilinmezlikle karşı karşıya getirir.

Kesinsizlik sadece günümüz insanının sorunu değildir. Jean-François Malherbe’in dediği gibi “kesinsizlik, insani durumun bir gerçeğidir.”[4] Tarihsel olarak biliyoruz ki, döngüsel zamanı yaşayan uygarlıklar dâhil tüm uygarlıklarda ve kültürlerde kesinsizlik hep vardır. Döngüsel bir zamanı yaşayan geleneksel uygarlığın insanları büyük döngünün ne zaman olacağını bilseler bile, yaşadıkları anda kendilerini kuşatan bir sürü kesinsizliğin bilincindedir. Bu açıklamalarımız üzerine şöyle sorulabilir: Kesinsizlik tüm uygarlıklarda olduğuna göre niçin yeni insanın ayırt edici özelliklerinden biri sayılmaktadır? Buna cevap olarak diyebiliriz ki, günümüzde kesinsizlik kaygı verici kesinsizliktir. Kaygılandıran kesinsizlik, kişileri ve toplumu her zaman örtülü ya da açık kaygıya düşürmektedir.[5] O, çağdaş insanın en temel boyutudur; yeni insanın özelliklerinden biridir. Bu kesinsizlik, özel hayatta, kamu hayatında her yerdedir. Nerede ortaya çıkarsa çıksın, her zaman şu özdeş sonuçlara yol açar: Varoluşun yıkımı, dünya, zaman ve mekân ile ilişkilerimizin bozulması.

Günümüzde kesinsizlik bireysel ve toplumsal hayatı her zamankinden daha çok ve doğrudan etkilemektedir; en dayanıklı kurumların dengesini bile bozmaktadır.[6] O, çağdaş insanın karşı karşıya kaldığı pek çok fenomenin özelliklerinden biridir.[7] Kesinsizlik, hiç beklemediğimiz yerde karşımıza çıkar; yargıya varmamızı ve davranışta bulunmamızı engeller; önceden görmeyi, geleceğe umutla bakmayı yasaklar; insanın kararlar almasını engeller veya güçleştirir; akla uygun bir tutum takınmasını zorlaştırır hatta insanı hareket edemez hâle getirir; az veya çok sarsar, çünkü bizi etkileyen durumların tüm sonuçlarına ilişkin bir liste yapamayız ve bir olasılık belirleyemeyiz. Yaşadığımız topluma kesinsizlikler egemendir. Biz, kuralların daha flu ve daha oynak hâle geldiği bir dünyada evrilmekteyiz.

Bir davranış söz konusu olduğunda kesinsizlik, gelecekle ilişki içindedir, çünkü henüz olmayan bir şeyle ilintilidir. Gelecek her zaman büyük ölçüde kesinsizliği ve belirsizliği içerir. Gelecek ne kadar önem kazanırsa kesinsizlik o kadar çok artar; bu yüzden bireyler ve toplum için problemdir. Gelecekte ne olacağı a priori ve önceden hiç bilinmiyorsa, bu duruma radikal kesinsizlik denir.[8]

Hofstede’e göre tarihte bazı kültürler kesinsizliği şu üç farklı yolla kontrol etmeye çalışmışlardır: Teknoloji, hukuk ve din. Teknoloji toplumları, doğanın tehlikelerinden; hukuk, başkalarından gelebilecek zararlarından; din ise, kendi durumundan kaynaklanan belirsizlikten korur.[9] Ama günümüzdeki kesinsizlikler geçmişteki gibi kolayca baş edilebilecek, rahatlıkla yönetilebilecek kadar basit değildir, son derece karmaşıktır. Bu yüzden kesinsizlik geleceği belirsiz hâle getirir; rasyonel bir öncelemeyi yasaklar; özellikle geleceğe güveni ve umudu engeller.[10] Kesinsizlik, en azından formüle edilemeyen kesinsizlik, süreye egemen olmayı önler.[11] Bu yüzden kesinsizliğe toplu olarak karşı çıkmak zorlaşır.

Tüm kesinsizlikler değişmez yapıda değildir, değişebilir ve hareketlidir; bazen çok yoğundur bazen yoğun değildir.

Kesinsizlikte, iç içe geçmiş iki süreç vardır:

1. Değişikliğin yarattığı düş kırıklığı.[12]

2. Bireyi etkileyen faktörlerin ortadan kaldırılamaması.

Kesinsizlik dünya ve toplum ile ilişkilerimizde bir mod olarak ortaya çıkar, her zaman bir simülasyona başvurur.

Kesinsizlik, bizi septik ve ironik bir belirsizliği onaylamak zorunda bırakır, çünkü o, mümkün bir geleceği betimlemeye izin vermez. Normlarımız ne kadar rasyonel olursa olsun, kesinsizlikten dolayı, geleceği algılayamayız ve düzenleyemeyiz.[13]

4.1.Kesinsizliklerin Nedenleri

Günümüzde kesinsizliğin başlıca nedenleri şunlardır.

1. İnsan beyninin durumu: Bilgi asla reelin bir yansıması değildir, fakat onun çevirisidir ve yeniden oluşturulmasıdır. O nedenle bilgimizde hata riski her zaman vardır.

2. Psişik durumumuz: Olguların bilgisi hep yoruma bağlıdır.

3. Epistemolojik durumumuz: Bilgilerimiz parçalıdır ve çok çeşitlidir. XVIII. yüzyıla kadar bir kişi kendi dönemindeki temel bilgileri öğrenebilirdi. Oysa bugün bu, imkânsızdır.

4. Sosyal fenomenlerin karmaşıklığı.

5. Olguların düzensizliği: Kesinsizlik ve düzensizlik aynı kumaştan dokunmuştur. Onlar birbirini ortaya çıkarır; onların ortak noktaları güvensizlik kaynağı olmalarıdır.[14]

6. Yanılmamız ve yanıltılmamız: Yanılmasaydık ve yanıltılmasaydık, kesinsizliklerimiz çok az olurdu.

Kaygıya düşüren kesinsizliği kabul etmek, her şeyin kaotik olduğunu ileri sürmek değildir. Elbette doğada, bilim yapmamızı mümkün kılan determinizmler; toplumda bir arada yaşamamıza izin veren normlar ve düzenlilikler; tarihte insan eylemlerini motive eden evrensel değerler vardır. Aksi hâlde oluş ve yaşama mümkün olmazdı. Kimse bunu inkâr edemez. Kesinsizlik daha çok determinizmlerin, düzenliliklerin, normların, değerlerin içinde gittikçe büyüyen flu bir alan olduğu anlamına gelir. Birey karşı koyamayacağı şekilde bu flu alan tarafından çekildiği duygusunu yaşar.

Kesinsizlik her zaman karmaşıklıkla bir aradadır. Bu nedenle şimdi kesinsizlik ve karmaşıklık arasındaki ilişkiye değinmek istiyorum. Karmaşıklık ile kesinsizlik arasında doğru orantı vardır. Toplumsal karmaşıklık ne kadar artarsa, kesinsizlik de o oranda çoğalır. Günümüzde içinde hareket etmek zorunda olduğumuzu toplumsal yapılar ve edindiğimiz bilgiler gittikte karmaşıklaşmaktadır. Bu yüzden kesinsizlikler de artmaktadır. Artan kesinsizlik, toplumu gittikçe risk toplumu hâline getirir.

Karmaşıklık sadece kesinsizliğin nedenlerinde biri değildir, aynı zamanda tüm özelliğini sonuca geçiren bir nedendir. Diğer deyişle karmaşıklık kesinsizliğin hem nedeni hem de ayırt edici özelliğidir, çünkü kesinsizlik çeşitli derecelerde karmaşıklık içerir.

Karmaşıklık bir kelimeden ibaret değildir, bir meydan okumadır. O, bizim anlama ve kontrol etme kapasitemize meydan okur. “Anlayamadığımız ve denetleyemediğimiz her fenomen, karmaşıktır.”[15]

Karmaşıklığın en önemli sonucu, gelecekteki olayları önceden görmemize engel olmasıdır. Örneğin matematiği kullanmamıza rağmen ekonomik ön deyilerimiz başarısız olabilmektedir. Daha somut örnekler vermek gerekirse, XX. yüzyılın büyük olaylarını; örneğin Birinci Dünya Savaşı’nı, Bolşevik İhtilali’ni, komünizmin ve faşizmin zaferlerini, 1939’daki Alman-Sovyet Anlaşması’nı, Moskova ve Stalingrad direnişlerini; aynı şekilde Berlin Duvarı’nın yıkılmasını; Sovyet İmparatorluğunun dağılmasını; Yugoslavya’daki iç savaşı; XXI. yüzyılın başında Amerika’da İkiz Kulelerin yıkılmasını; Amerika’nın Irak’ı işgalini önceden görmek pek mümkün değildi, çünkü bütün bunlar beklenmedik olaylardı. Bu olaylar, sadece şimdiyi krizleştirmekle kalmadı; geleceği de büyük ölçüde belirsizleştirdi, belirsizlik kurdunu her tarafa yaydı.

İnsan, hayatının güvenli ve geleceğinin kesin olduğunu düşündüğü yani kesinsizliği göz ardı ettiği anda bir maceraya atılır. Oysa gerçekte maceraya atılamayız, çünkü kesinsizliği yok sayamayız. Öleceğimiz kesindir, ama ne zaman öleceğimizi bilemeyiz. Bu dâhil ortadan kaldırılamaz kesinsizlikleri her an yaşıyoruz. Artık hızla bilinmeze doğru yönelen hümanitenin macerasına katılıyoruz; bunun bilincine varmaktan kendimizi alamıyoruz.[16]

Kesinsizliğin pek çok boyutu veya biçimi vardır. Bunlar başlıca şunlardan ibarettir:

a) Zamana İlişkin Kesinsizlik: Günümüz bireyinin yaşadığı dönem her zamankinden daha çok belirsizdir ve ucu açık bir gelecektir. Her şey mümkündür; her şey olabilir. Bu durum, zamanla ilişkimizi köklü biçimde değiştirmiştir. Bir zamanlar şimdi, gelecekte mümkün bir özgürlüğü içeriyordu; günümüzdeki şimdi kendi üzerine kıvrılır; gelecek ise, işsizlik, emeklilik, kamu hizmetleri, sağlık, gibi konularda bir sürü tehdide; ekolojik tehditlere vs. gebedir.

b) Normatif Kesinsizlik: Bireyselciliği mutlaklaştıran toplumların ayırt edici özelliğidir. Bu toplumlar, normatif açıdan mutasyonu gerçekleştirmekten çok ortak davranış sabitelerini ortadan kaldırır. Bunlarda itaate ve yasağa dayalı modellerin yerine bağımsızlık ve kendini düşünme modeli geçmiştir.[17] Bu toplumlarda birey, bağımsızlık peşinde koşar, kendini projelerine adar ve riskler alır. Bu durum, bireyleri kırılgan hâle getirir.

c) Hukuksal Kesinsizlik: Bu, hukuk metinlerinin ve yargılama biçimlerinin kesinsizliği şeklinde ortaya çıkar; kamu hukukuna ve medeni hukuka nüfuz etmeyi belirsiz hâle getirir; değerlendirilemez durumlara yol açar. [18]

d) Kamu Politikalarının Kesinsizliği: Bu kesinsizliği yönetmesi ve okuması zordur. O, pek çok kurumu ve aktörü dikkate almak zorundadır. Politik kesinsizliğin ayırt edici özelliği, düzenlemelerin ve prosedürlerin karmaşıklığı şeklinde ortaya çıkmasıdır.[19]

e) Tarihsel Kesinsizlik: Bunun iki nedeni vardır. Tarihsel dönemlerin bize uzaklığı ve tarihsel olguların karmaşık doğası. Birinci nedenle ilgili olarak şunları söyleyebiliriz: Tarih aşağı yukarı on bin yıl önce başladı. Ancak tarihin başlangıcına ilişkin bilgilerimiz, efsanelerden elde edilmiştir; aydınlatılamayan yok oluşlarla doludur. Yok olmaz gibi görünen Mısırlılardan, Asurlulardan, Babillilerden, İranlılardan ve Roma İmparatorluğundan günümüze hiçbir şey kalmadı.[20]

İkinci neden için denebilir ki, tarihin doğası, genellikle kaotiktir. Tarihte türbülanslar, karışıklıklar, sapmalar, hareketsiz evreler, duraklamalar, yavaşlamalar, sonraki dönemler için potansiyeller vardır. Orada rastlantılar kesinsizlikler, istek dışı olaylar, ilerlemeler, gerilemeler ve kırılmalar yer alır.

Uygarlığın ve ekonominin gerilemelerinin ardından geçici ilerlemeler kaydedilir. Tarihte bazen büyük insan kitlelerinin ve uygarlıkların imhasına rastlanır.[21]

Tarih, değerlerin sürekli değişmelerinin tanığıdır. Bu değişmelerin temelinde insanın hayati durumlarının değişmesi vardır. İnsanın karşı karşıya kaldığı hayati problemler sürekli değişir; bu değişiklikler de değerlerin değişmesine yol açar. Bir dönemin başlangıcında egemen olan konular, çağın sona ermesiyle karşıt yöne doğru gider.[22]

Tarih bir oluştur; oluş ise her zaman problematiktir ve hep öyle kalacaktır. Tarih, bir ırmak gibi öne doğru değil, sağa sola sapmalarla ilerler. Tarihin bu türlü ilerlemesi bazen iç yenilenmelerden bazen de dış ilineklerden yani olaylardan kaynaklanır. İç değişiklik başlangıçta dar bir alanda birkaç kişiyle ortaya çıkar ve normaliteye göre bir sapma gibi kabul edilir. Tarih doğrusal bir evrim oluşturmaz. [23]

Kuşkusuz tarihte olayları ortaya çıkaran sosyal ve ekonomik çok güçlü belirlenimler vardır. Fakat önceden görülemeyen olaylar ve rastlantılar, tarihin akışını değiştirir; bunlar da bir gerçektir. Tarihte yasa yoktur. Tarih dondurulamaz; önceden görülemeyen ve rastlantısal olaylar tarihten elenemez; kısaca söylersek, tarih ekonomik-sosyal determinizmlerle anlaşılamaz veya uzaktan yönetilen bir ilerlemeye itaat ettirilemez. XXI. yüzyılın başında şunu keşfettik: Çağdaş uygarlığı dikkate aldığımızda, tarihsel ilerlemenin kesin olduğuna inanabiliriz hatta bunun pek çok somut kanıtını gösterebiliriz. Ama tarihin bütününe baktığımızda şunu kesin olarak söyleyebiliriz: Geleceğimiz lineer tarih tarafından önceden görülemez, çünkü insan eylemlerinin tüm sonuçları kestirilemez. Buna örnek olarak Fransız İhtilali’ni verebiliriz. Fransız İhtilali’nin sonuçlarını hiç kimse önceden göremezdi; bu ihtilal sonunda ortaya çıkan terörü, thermidor’u*, restorasyonu** tahmin etmek asla mümkün değildi. XX. yüzyıldaki Sovyet İhtilali, henüz tüm sonuçları ortaya çıkmamış olan Fransız İhtilali’nin dolaylı bir sonucudur.[24] Sonuç olarak, fütürolojik ön deyi imkânsızdır; bu nedenle, güvenceli ilerleme düşüncesini terk etmeliyiz. Bir ilerleme mümkündür, ama kesin değildir.[25]

Bütün bunlar tarihle ilişkimizi belirsizleştirir. Tarihte gördüğümüz organizasyon ve determinizm, ondaki kesinsizliğin kaynağı olan düzensizliği ve rastlantıyı ortadan kaldırmaya yetmez. Yeni ortaya çıkan şey, önceden görülemez; aksi hâlde yeni olmayacaktır. İnsanlığın başlangıcından beri, önceden görülemez maceraları yaşadık. Bunun bilincine asla varmadık, ama varmamız gerekir.

Artık bugün karanlığa ve sise bürünmüş durumdayız. Ertesi gün ne olacağını kestirmek gerçekten zordur. Böylece tarihin bilgisi bize, insan kaderinin hem belirlenmiş hem de geçici özelliklerini tanıtır; ayrıca geleceğin kesinsizliğini önümüze koyar. Hiçbir şeyin kesin olmadığı bir dünyada yaşamaya alışmalıyız.

f) Kozmolojik Kesinsizlik:

Foucault Les mots et les choses’da (Kelimeler ve Şeyler) demektedir ki:

Gördüğümüz şekliyle reel dünya, varlıkların birbirine bağlanmasıyla oluşan zincirin saf ve basit biçimde ortaya çıkması değildir, gerçek dünya tekrar eden ve süreksiz parçalardan oluşur. Bu yüzden reel dünya homojen değildir.[26]

Bu homojen olmayan dünyada var olan her şey sadece kaostan ve türbülanstan doğar ve son derece yıkıcı güçlerle mücadele etmek zorundadır. Kozmos bölünerek, parçalanarak organize olur. Evrenin tarihi, yaratıcı ve yok edici bir maceradan ibarettir. Maddenin ve karşı maddenin çatışması bu evren tarihini belirlemiştir. Pek çok yıldız ve galaksi kendi kendilerine yok olur. Fizikte termodinamiğin ve kuantum fiziğinin neden olduğu kesinsizlikler, evrendeki genişlemenin daha ne kadar süreceğine ilişkin belirsizlik, bizi kozmolojik kesinsizlikle karşı karşıya getirmektedir.

Bütün bu açıklamalardan hareketle diyebiliriz ki, kozmolojik alandan, sosyal ve tarihsel alana kadar elenmesi imkânsız pek çok kesinsizlik vardır. Bu kesinsizlikler o kadar gerçektir ki, onları zihnimizin bir yenilgisi gibi düşünmeyiz.

4.2.Kesinsizlikler Karşısında Ne Yapmalı?

 

Kaygı verici kesinsizliği açıkladıktan sonra bu konuda her şeye rağmen insanın yapabileceği bir şeyler olup olmadığına değinelim.

Önce şunu ortaya koyalım. Bilimsel bilgimizle davranışsal bilgimiz arasında bir mesafe vardır. Bu mesafe bizi psikolojik kararsızlığa düşürür.[27] Biz böyle bir dünyada yaşamak zorundayız. Önceden insanlar kesinsizlik karşısında doğal diyebileceğimiz bir tutum takınmışlardır; genel bir septisizme hiçbir zaman razı olmamışlardır; gelecekle diyaloga girmeye ve geleceğin sırlarını ortaya çıkarmaya çalışmışlardır. Bu doğal tutum, bütün uygarlıklarda ve bütün kültürlerde vardır. Kehanetler, fallar, projeksiyonlar, tahminler, gelecekle diyaloga girmenin yollarından bazılarıdır.[28]

Oysa günümüzde kesinsizliklerle ve bundan kaynaklanan güçsüzlüklerle mücadele edebilmek bu kadar kolay ve basit değildir. Yukarıda söylediğimiz gibi karmaşık bir yapısı olan kesinsizlikle baş edebilmek için insanın tek başına yetmediği pek çok durum vardır.

Günümüzde pek çok kesinsizliğimizin nedeni bilgisizliğimizden ya da deneyimsizliğimizden kaynaklanan hatalarımızdır. Kişi, bu hatalara düşmemek için gerekli ve yeterli temel bilgileri edinmelidir. Eylemin entelektüel, sosyal, kültürel bir ekolojisi olduğunu göz ardı etmemelidir. Bu eylem ekolojisini iyi analiz edebilmeli, buradaki kesinsizlikleri iyi okuyabilmeli, onlarla yüz yüze gelmeyi göze almalı, kendisi için uygun bir strateji belirlemelidir.[29] Ama stratejilerini belirlerken ön deyiden uzak durmalıdır. O, başkalarıyla dayanışmalı, iş birliği yapmalı;[30] kolektif çözümler üretmelidir;[31] var olabilmek için bir strateji hazırlamalı ve bu stratejiyi uygulamalıdır.

Strateji, programlanmış ögeler içerse de, programa benzemez. Program, amaçlı eylemlerin bir sonucunu a priori belirlemedir. Program, kesinlikle belirleyebildiğimiz dış şartlar değişmediği takdirde etkilidir. Fakat bu şartlardaki en küçük değişiklik programın uygulanmasını güçleştirir ve sonuçsuz kalma riski doğurur. Strateji tıpkı program gibi belli bir amaç için belirlenir; eylem senaryolarını içerir; bu senaryolardan birini seçmeyi gerektirir. Strateji sürekli olarak bilgileri toplamaya, toplanan bilgileri doğrulamaya çalışır; eylemini toplanan bilgilere, yol boyunca karşılaşılan rastlantılara bağlı olarak değiştirir. Her bilgimiz programa eğilimlidir. Oysa hayat bizden strateji ister.[32]

Strateji sahte bir kesinliğe kapılmamak için bahsin tam olarak bilincinde olmalıdır. Sahte kesinlik askerlerin, politikacıların, girişimcilerin basiretlerini bağlar; onları felakete sürükler. Birey günümüzde, yaşamanın bir bahse girmek olduğunun bilincinde olmalıdır. Bahis, kesinsizliğin imana ya da umuda entegrasyonudur. Bahis şans oyunlarıyla ya da tehlikeli girişimlerle sınırlı değildir. O hayatımızın temel bağlanmalarını da ilgilendirir. Tanrı’nın varlığını kanıtlamanın imkânsız oluşunun bilincinde olan Pascal, bahsin kaçınılmaz olduğunu kabul ediyordu.[33]

Kesinsizliğin sonuçlarından olabildiğince korunmak için toplumu geliştirmek bir zorunluluktur. Bundan kuşku duyamayız; yine de toplumu biçimlendirme çabalarının, sadece bir amacın dışavurumu olma riski taşıdığını da görmeliyiz.

 



[1] Krysinski, Wladirnir, “Voyages modernes ou postmodernes”, dans Travel Writing and cultural Memory, Éditions Rodopi B. V, 2004, p. 23.

[2] Schotte, Jean-Claude, La raison éclatée: Pour une dissection de la connaissance, De Boeck, Bruxelles, 1997, p. 298.

[3]166 Ullmo, La pensée scientifique, Flammarion, Paris, 1983, pp. 125-138.

[4] Jean-François Malherbe, L’incertitude en éthique, Montréal, Fides, 1996, p. 14.

[5] Bourdieu, Pierre, Contre-Feux, Raison d’agir, Paris, 2001. p. 115.

[6] Rudolf, Florence “Deux conceptions divergentes de l’expertise dans l’école de la modernité réflexive”, Cahiers internationaux de sociologie, 114, 2003/1, p. 37.

[7] Cadet, B., Foliot, G., Cognition, incertitude, prévisibilité, Publibook, Paris, 2008, p. 125.

[8] Levasseur, Carol, Incertitude, pouvoir et résistance, PU, Laval, 2007, p. 178.

[9] Hofstede, Geert, Vivre dans un monde multiculturel, Les Éditions d’organisation, 1991, p. 109.

[10] Bourdieu, Contre-Feux, p. 117.

[11] Bourdieu, P., “Oh ! les beaux jours”, in Collectif La misère du monde, Seuil, 2007, p. 929.

[12] Chauvel, L. Le Destin des générations. Structure sociale et cohortes en France au XXe siècle, 2e éd. PUF, 2002.

[13] Comprendre Le Cerveau: Naissance D’une science de l’apprentissage, EDP Sciences, 2007, p. 141.

[14] Levasseur, p. 179.

[15] Genelot, D., Manager dans la complexité: Réflexions à l’usage des dirigeants, INCEP, Paris, 1992, p. 30.

[16] Loc. cit.

[17] Ehrenberg, A., La Fatigue d’être soi. Dépression et société, Odile Jacob, 1998.

[18] Avenel, C., Sociologie des quartiers sensibles”, Armand Colin, Paris, 2004.

[19] Berthelot, Jean-Michel, Les vertus de l’incertitude, PUF, Paris, 1996.

[20] Morin, Edgar, Les sept savoirs nécessaires à l’éducation de la future, édition numérisée Paris, 2008, p. 73.

[21] Miguel Benasayag, Peut-On Penser Le Monde? Éditions Du Félin, Paris, 1997, p. 62.

[22] Bertrand, Yves, Culture organisationnelle, Pesses Universitaires du Québec, 1991, p. 41.

[23] Cadet; Foliot, p. 88.

* Fransız İhtilali’nde 20 Temmuz’dan 18 Ağustos’a kadar geçen ilk bir aylık süre.

** Fransa’da Napolyon’dan hemen sonra gelen 1814–1830 yılları arasındaki dönem.

[24] Morin, La complexité humaine, p. 85.

188 Naud, Didier, La stratégie face à la complexité, Éditions Demos, 2007, p. 83.

[26] Foucault, Michele, Les mots et les choses, Gallimard, Paris, 19990, p. 321.

[27] Cadet et Foliot, p. 93.

[28] Ibid., p. 115.

[29] Ibid., p. 23.

[30] Elias, Nobert, Pour une sociologie non-normative, Kimé, Paris, 2000.

[31] De Swaan, Abram, Sous l’aile protectrice de l’État, traduit de l’anglais par L. Bury, PUF, 1995, p. 15.

[32] Morin, E., La Méthode, Tome 2. La vie de la vie, Paris, Seuil, 1980, p. 227,

[33] Pascal, Les pensées, fragment 397; édition numérisée.

1 yorum: