3 Mayıs 2020 Pazar

AUSTIN'İN MANTIKÇI POZİTİVİZMİ ELEŞTİRİSİ

AUSTIN'İN MANTIKÇI POZİTİVİZMİ ELEŞTİRİSİ

Austin Frege, Russell ve Birinci Wittgenstein gibi mantıkçı filozoflara olduğu gibi mantıkçı pozitivizme; mantıkçı pozitiviz-min doğrulamacılığına karşıttır.
O, Mantıkçı Pozitivizm karşısında en kesin tavır takınan filozoflarından biridir. Austin bu tavrını şöyle açıklıyordu: “Ben, bir mantıkçı pozitivist değilim.”[1] O, mantıkçı filozoflara tepkiden dolayı söz edimlerini sistematik tarzda ele almıştı.
Bu karşıtlık onun ikinci dönemdeki görüşlerinin zorunlu bir sonucudur. Austin kariyerinin ileri döneminde şunu savunur: Bütün sözceler performatiftir; betimsel denen sözceler örtük bir performatif fiil içerir. Oysa mantıkçı pozitivizm ifadelerin sadece kognitif içeriklerini dikkate alır. Bu yüzden Austin mantıkçı pozitivizmi eleştirir. Onun eleştirisi felsefede çok etkili olmuştur. Bu eleştiriyle dil, kognitif alana hapis olmaktan kurtulmuştur; eylemleri gerçekleştirme, insanlarla iletişim kurma aracı olmuştur. Şimdi Austin’in mantıkçı pozitivizm eleştirisini görelim.
Yukarıda gördüğümüz gibi mantıkçılık dili mantıksal analizlerle aydınlatmak ister. Oysa Viyana Çevresi filozofları empirik analizlerle anlamlı olanı ve olmayanı belirlemeye ve dili arıtmaya çalışır.
Mantıkçı pozitivizmin amacı, anlamlı olanı betimlemektir; bir olgu durumunu anlatan ifadelerin anlamlılık ölçütlerini ortaya koymaktır. Bu pozitivizme göre anlamlı bir önerme doğru ya da yanlış olabilen bir iddiadır.
Austin mantıkçı pozitivizmi eleştirir. Bu eleştiri mantıkçı pozitivizmin en temel doktrinine yani anlamlılık konusundaki ölçütlerine yöneliktir; daha doğrusu anlamlılığı doğrulamadan ibaret görme yanlışlığını hedef alır.
Austin’e göre mantıkçı pozitivizmin anlamlılık ölçütü gündelik dilimizin pek çok sözcesini dışta bırakır. Oysa doğru da yanlış da olmayan yine de anlamlı pek çok önerme vardır. Bu nedenle anlamlılık doğru ya da yanlış olmayla özdeş değildir. Örneğin birine ad vermeyi, miras bırakmayı, vaat etmeyi ifade eden sözceler bunlardan sadece bazılarıdır.[2] Bu sözceler empirik tarzda ne doğrulanabilir ne de yanlışlanabilir, yine de onlar anlamlıdır. Onlar gerçeğin taşıyıcısı olmaktan çok yeni bir gerçeklik yaratan sözcelerdir.[3] Gündelik dil, önermelerimizi yönetir.[4] Ancak şu da kesindir: Gündelik dilde, tüm sorunlar ortaya konamaz ve çözülemez.
Austin açısından dil bir etkinliktir. Dilin, mantıkçı pozitivistlerin öne sürdükleri doğrulama koşulları yoktur; etkili olma koşulları vardır. Örneğin “Senden özür diliyorum.” ya da “Seni affediyorum.” Bu tür sözceler performatiftir yani dille bir şeyi yapmamızı sağlar. Mantıkçı pozitivist, olgu durumlarını betimleyen sözcelerle performatif sözceler arasına kesin bir çizgi çizerler; performatif sözcelerin anlamsız oldukları ileri sürerler. Oysa aşağıda göreceğimiz gibi betimleyici önermelerle performatif sözceler arasında kesin sınır yoktur; birçok betimsel önerme aynı zamanda performatif bir özellik de taşır. Kısaca söylersek dilin sadece epistemik bir araç olduğu fikri savunulamaz.
Mantıkçı pozitivistler gündelik dili iyileştirmeyi ve onu betimlemeyi düşünmediler. Oysa dilin gerçek doğasının ortaya çıkarılması ve sözcelerin realiteyle uyumluluklarının gösterilmesi gerekir.
Austin’in keşfi şundan ibarettir: Söz edimleri, dilin parçasıdır; söz edimlerinde kognitif ve coşkusal ayrımı yoktur. Onlar dilin bütünlüğünü temsil eder.
Bu nedenle söz edimlerinin sadece mantıkçı pozitivizme tep­ki olarak ortaya çıktığını söylemek doğru değildir. Austin söylenebilir ve söylenemez arasındaki sınırları yeniden düzenleyerek mantıkçı pozitivizmi eleştirmekle yetinmez; dil alanını genişletir; dili yeniden tanımlar.
Burada şöyle sormak uygundur: Austin’e göre mantıkçıların ve mantıkçı pozitivistlerin haklı oldukları noktalar hiç yok mudur? Onların felsefeye katkıları asla olmamış mıdır? Austin sorulara olumlu cevap verir. Söyledikleri şunlardır: Tıpkı mantıkçı filozoflar gibi mantıkçı pozitivizmin felsefeye üç önemli katkısı olmuştur.
1.    Felsefeyi tarihinden kurtarmak: Bu her iki akım, felsefede çok harika bir devrimi gerçekleştirdiler; felsefeyi tarihinden kurtardılar.[5]
2.    Anlamı psikolojiden arındırmak ve anlamın objektifliğini kabul etmek.
3.    Metafiziği elemek.[6]



[1]   Ryle, G., The Revolution in philosophy, Macmillan, London, 1956.
[2]   Austin, Quand dire, c’est faire, p. 39.
[3]   Ibid., p. 41.
[4]   Thomas-Fogiel Isabelle, Référence et autoréférence: étude sur la mort de la philosophie dans la philosophie contemporaine, Vrin, Paris, 2006, p. 78.
[5]   Ibid., p. 238.
[6]   Auatin, “Les énoncés performatifs”, traduction Bruno Ambroise, dans philosophie du langage, Vrin, Paris, 2011, p. 238.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder