21 Mayıs 2020 Perşembe

NEURATH'IN PROTOKOL SÖZCELERE DAİR AÇIKILAMALARI






IX. PROTOKOL SÖZCELER

Otto Neurath*

Araştırmanın yararı, birleşik bilimi, birleşik dilde formüle edilmiş sözcelerden yararlanarak artan bir kesinlikle zenginleştirmektir. Oysa birleşik bilimin hiçbir terimi yoktur ki, belirsizlik bulaşmamış olsun, çünkü birleşik bilimin bütün terimleri protokol sözceler’in özsel terimlerine indirgenir. Bu protokol sözceler’deki kesinsizlik, herkes tarafından hemen kolayca fark edilmez.
Saf atomik sözceler’den hareketle oluşturulan bir ideal dil  kurgusu (fiction), Laplace’ın Sonsuz nedenleri bilen Zihni kadar metafiziktir. Böylece sembolik ve sistemik konstrüksiyonların, böyle bir dilin kestirimi olarak her zaman daha büyük bir yer tuttuğu bilimsel bir dili kabul etmek mümkün değildir. “Otto öfkeli bir adamı gözlemliyor” ve “Otto termometrenin 24oC’yi gösterdiğini gözlemliyor” sözcelerini alalım. Bunlardan birincisi, ikincisinden daha belirsizdir, çünkü “öfkeli insan”ı, “termometrenin 24oC’lik durumu” kadar kesin biçimde belirlemek mümkün değildir. Halbuki,  “Otto”nun kendisi pek çok açıdan kesin olmayan bir terimdir. Ve “Otto gözlemliyor” sözcesinin yerine “özenle çekilmiş fotoğrafı 16. sıradaki kutuda bulunan adam, gözlemliyor” sözcesi konabilir. Oysa “16. sıradaki kutuda bulunan fotoğraf” ifadesinin yerini, matematik formüllerin, başka matematik formüller sistemiyle iki taraflı uyuşan bir sistemi, örneğin Otto”, “öfkeli “Otto”, “sevgi dolu Otto” vd. sistemi alamaz.
Her şeyden önce bize verilen şey, tarihiyle birlikte bu gündelik dilimizdir; belirsizliklerle, analiz edilemeyen terimlerle dolu bir dilimizdir. Başlangıçta bu gündelik dili, metafizik içeriklerinden arıtmalıyız; fizikalist gündelik bir dil’e ulaşmalıyız. Yasaklanan kelimelerin bir listesi ayrıca pratikte bize çok yararlı olabilir.
Üstelik metafizik hiçbir şey katmaksızın düzenleyebildiğimiz iyi düzenlenmiş fizikalist bir dil vardır. Tikel bilimlerde ve hatta bu bilimlerin bazı alanlarında sadece bu dile sahibiz.
Zamanımızın birleşik bilimini kuşatmak isteyelim; o zaman bilim dilinin terimleriyle gündelik dilin terimlerini birleştirmemiz gerekir, çünkü pratikte bu dillerinin her birimlerinin terimleri birbiriyle kesişir. Sadece gündelik dilde kullanılan terimler vardır ve sadece bilimsel dilde kullanılan terimler vardır ve bunlardan başka sadece ikisinde ortaya çıkan diğer terimler vardır. Bütünlüğü içinde birleşik bilim alanı’nı ilgilendiren bilimsel bir hafızada sonuç olarak sadece iki dilin terimlerini kuşatan “slang” (jargon) kullanabiliriz.
Fizikalist, gündelik dilin kelimelerinin yerine bilim dilinin kelimelerini koymak, aynı şekilde bilim dilinin terimlerini gündelik dilin terimleriyle formüle etmek uygundur. Sadece bu sonuncu prosedürü (bilim dilini) formüle etmeyi pek bilmiyoruz. Bu prosedürü gerçekleştirmek zordur.  Bantu dilinin araçlarıyla, şu veya bu biçimde, Heidegger’i değil; fakat Einstein’i iyi ifade edebiliriz. Yeter ki Bantu diline Almancadaki kullanım tartışmalarını sokmayalım. Bir fizikçi ilke olarak, büyük bir kişinin, bir gün ifade ettiği şu şartı yerine getirmelidir: “Bilimsel açıdan kesin bir doktrinin özünü bir arabacıya anlatabilmeliyiz ve onun diline aktarabilmeliyiz.”
Günümüzde özellikle sayısal hesaplama alanında bilim dili ve gündelik dil uyuşmayı başardı. Fakat radikal fizikalizm sisteminde “2X2=4” formülasyonu—bir totoloji—bile protokol sözcelere bağlanmıştır. Totolojiler, sözceler yardımıyla belirlenirler: Sözcelerin görevi şudur: Totolojiler, etkili olmaları için ek uyaranlar sıfatıyla bazı buyruklara hangi şartlarda eklemlenmelidir? Şu örneğe bakalım: “Otto, Karl’a demektedir ki, bayrak dalgalandığında ve “2X2=4” ettiğinde dışarı çık.” Bu örnekte totolojinin (2X2=4) eklenmesi, buyruğun yerine getirilmesine hiçbir bakımdan katkıda bulunmaz.
Bilimselliğin en kesin sınırlarında bile, birleşik bilimde kullanılabilen, sadece bir “evrensel slang (jargon)” vardır. Fakat bugün de evrensel slang  konusunda hiçbir uzlaşma olmadığından, bu problemlerle ilgilenen her bilim adamı, bu slanglardan birini  kullanmak için çoğunlukla belli sayıda yeni terimler oluşturmak zorundadır.
Açıklıklarından kesinlikle emin olduğumuz protokol sözceleri, bilimlerin hareket noktası yapmaya izin veren herhangi bir araç yoktur. Boş levha yoktur. Bir dokta asla söküp takamadıkları ve en iyi parçalarla yepyeni şekilde inşa edemedikleri gemilerini açık denizde yapmak zorunda kalan gemicilere benziyoruz. Sadece metafizik, iz bırakmaksızın yok olabilir. Belirgin olmayan üst üste “yığılmış” parçalar, belli bir biçimde, her zaman geminin bütünleyici parçasıdır. Burada küçültülen kesinsizlik, şurada daha büyük olarak yeniden doğabilir.
Baştan beri çocuklara, tarihsel olarak verilmiş birleşik bilim dili olarak metafizikten arındırılmış evrensel bir slang’ı öğretiriz. Her çocuk, yetişkinlerin evrensel slangına doğru tedrici olarak gidecek şekilde eğitilebilir. Çocuğun dilini ayrı bir dil saymanın bizim açımızdan herhangi bir anlamı yoktur, çünkü o zaman pek çok  slangın varlığını kabul etmemiz gerekir. Çocuk, ilk “evrensel” bir slangı, yetişkinlerin evrensel slangının temeli olacak şekilde öğrenmez. O, giderek zenginleşen “daha fakir” evrensel bir slangını öğrenir. “Metal bilye” terimi hem çocuğun hem de yetişkinin dilinde kullanılır; yetişkinlerin dilinde terim, “çap” ve “pi” gibi terimleri içeren sözce yardımıyla tanımlanır; oysa çocuğun tanımında “bilye oyunu”, “Rudi Amca’nın hediyesi” vs. gibi kelimeler bulunur.
Oysa fizik bilye, “Rudi Amaca”nın” bir bilyeyi “algılayan” “gözlemci” olarak yer aldığı protokol sözceleri yardımıyla tanımlandığında “Rudi Amca” kesin bilimin dilinde bulunabilir.
Buna karşın, Carnap bir ilk protokol dilden söz eder (Carnap art. cité, en note 1, p. 437ve 453). Carnap’ın ilk protokol dil hakkında formüle ettiği açıklamalar, “hiçbir tasdike ihtiyacı olmayan” protokol sözceler metafizik karşıtı büyük gelişmeler’iyle karşılaştırıldığında marjinaldir ve rezervlerimiz, protokol sözcelerin içerdikleri temel düşünceye zarar vermez. Carnap bir “ilk dil”den, “yaşanmışın dili” ya da “fenomenal dil” de denen bir dilden söz eder. O, sözünün bir yerinde şunu belirtir: “Bu dilin daha doğru biçimde nitelenmesi sorunu, araştırmanın şimdiki durumunda çözülemez.”
Bu düşünceler gençleri benzer protokol bir dil araştırmaya yöneltebilirdi. Bu durum, gençlerin yollarını metafizikte kolayca kaybetmelerine yol açabilirdi. Metafiziği kanıtlamalar yardımıyla anlamlı biçimde reddedemesek de bazılarının (metafizik düşünceyi savunmasını ç.n.) ertelemek için fizikalizm’i en radikal biçimiyle savunmak önemlidir.
Totolojilerden soyutlanmış birleşik bilim, reel üzerine sözcelerden ibarettir. Bu sözceler,
a) Protokol sözceler;
b) Protokol olmayan sözceler
diye ikiye ayrılır.
Protokol sözceler, reel üzerine sözcelerdir ve reel üzerine diğer sözcelerle aynı lengüistik biçime sahiptir. Yine de her zaman bir kişi adı vardır ve bu ad pek çok defa anılır. Tam bir protokol sözce, örneğin şöyle düzenlenir: “Saat 3.17’de Otto’nun protokolü: 3.16’da Otto’nun [sözel düşüncesi] şu idi: (Saat 3.15’te odada Otto tarafından algılanan bir tablo bulunuyordu.)” Reel üzerine bu sözce öyle oluşturulmuştur ki, reel sözceler, parantezlerin kaldırılmasından sonra protokol sözceler olmasalar da diğer sözcelerden türetilebilirler: “3.16’da Otto’nun sözel düşüncesi şuydu: (3.15’te odada Otto tarafından algılanan bir tablo bulunuyordu)” sonra ardından “3.15’te odada Otto tarafından algılanan bir tablo bulunuyordu.”
Bu sözcelerdeki terimlerin her birinin yerine belli ölçüde hemen bilim diline ait başka terimler gurubu koyabiliriz. Otto’nun yerine fizikalist belirlenimlerin bir sistemini koyabiliriz; ardından bu sistemi “Karl”, “Heinrich” vs. adlarından oluşturduğumuz bir grupta “Otto” adı yardımıyla tanımlayabiliriz. Yukarıdaki protokol sözcelerde kullanılan bütün kelimeler ya evrensel slangın kelimeleridir ya da yerlerine kelimelerin evrensel slangının problem çıkarmadan hemen kullanılabileceği kelimelerdir.
Kendinde bir kişi adının bulunması, tam bir protokol sözcesinin ayırt edici özelliğidir. “Şimdi sevinç” ya da “şimdi kırmızı daire” veya “masada kırmızı bir küp bulunuyor” (Kşz. Carnap art. cit. Not 4, p. 438) tam protokol sözceler değildir. Onları en iç parantezlerde yer alabilen ifadeler gibi de kabul edemeyiz; çünkü bizim (tam protokol sözce ç.n.) anlayışımıza göre, onların en azından aşağı yukarı çocuğun diline uygun biçimde göre şöyle ifade edilmeleri gerekiyordu: “Otto şimdi sevinçlidir” “Otto şimdi kırmızı küpü görüyor”. Bu ise demektir ki, en içteki parantezlerde yer alan ifade, ister bir kişi adının ortaya çıkmasına izin veren bir sözce olsun; isterse algı terimleri alanından elde edilen bir terim olsun; tam bir protokol sözcedir. Gündelik terimlerin ya da bilim terimlerinin kullanılmasının nereye kadar yayılabildiğini bilmenin pek önemi yoktur; çünkü evrensel slangın içinde, dil alışkanlıkları konusunda önemli bir özgürlüğe sahibiz.
İlk köşeli parantezden sonra başlayan “sözel düşünce” ifadesi, gördüğümüz gibi, sözcelerin farklı gruplarını; örneğin, reele ilişkin terimlerle, halüsinasyon terimleriyle, düş terimleriyle oluşturduğumuz sözceleri oluşturmaya çalıştığımız durumda; özellikle bu “sözel düşünce” ifadesi “gerçek olmayan”ı ayrıca belirlemek istediğimiz durumda bulunur. Örneğin diyebiliriz ki, “Otto’nun sözel düşüncesi gerçekte şuydu: Odada sadece Otto tarafından algılanan bir kuş vardı; fakat o, eğlenmek için şöyle yazdı: Odada sadece Otto tarafından algılanan bir tablo bulunuyordu.” Protokol sözceler “doğrulanmaya ihtiyaçları olmayan” sözcelerdir, tezini savunan Carnap’ı reddetmeye ayrılan sonraki bölümde yapılacak açıklamalar için bu nokta özellikle önemlidir.
Bilimlerin değişim süreci, belli bir dönemde kullanılan sözcelerin, genellikle yerlerine başkalarının konulması için sonradan dışlanmalarından ibarettir. Çoğunlukla tanım pek çok defa değiştiği halde, tanımın ruhu korunur. Buna örnek şudur: Her yasa ve birleşik bilimin ya da bilimlerden birinin reel üzerine fizikalist her sözcesi aynı şekilde her sözce bu değişikliklerden etkilenebilir.
Birleşik bilimde, protokol sözcelerden ve protokol olmayan sözcelerden (yasalar dâhil) ibaret, çelişkiden yoksun bir sistem kurmaya çalışırız (Kşz. Carnap op. cit., p. 439). Şimdi bize yeni bir sözce önerilirse, onu kullandığımız sistemle karşılaştırırız ve o zaman bu yeni sözcenin sistemle çelişik olup olmadığını bilmek için bir kontrolden geçiririz. Bu yeni sözcenin sistemle çelişik olması durumunda onu örneğin “Afrika’da aslanlar sadece majör perdesine göre şarkı söyler” sözcesi gibi kullanılamayan sözceyi (“yanlış”) olduğundan terk edebiliriz. Ya da yeni sözceyi kabul edebiliriz ve sistem o zaman genişletilecek bu sözceden  geriye çelişkisizlik kalacak şekilde değiştirilebilir. O zaman onun “hakiki” olduğunu söyleriz.
Sonunda terk edilmek protokol bir sözcenin kaderidir. Carnap’ın protokol sözceler için gerekli gördüğü kurala karşıt olarak hiçbir sözce noli me tangere’i* tanımaz. Şu örnek özellikle dikkat çekicidir. Varsayalım ki hem sol hem de sağ eliyle aynı anda yazabilen Kalon adında bir bilgin tanıyoruz. O, şimdi sol eliyle şöyle yazsın. “Kalon’un 3.17’de protokolü [Kalon’un sözel düşüncesi 3’ü 16 dakika 30 saniye geçe şöyleydi: (3.16’da odada Kalon tarafından algılanan sadece bir masa vardı.)]” Oysa sağ eliyle şöyle yazsın: “Kalon’un 3.17’deki protokolü: [3’ü 16 30 saniye geçe protokol: Saat 3.16’da odada Kalon tarafından algılanan sadece bir kuş vardı.)]” Bu iki protokol sözcenin gücü neye yeter? Onlardan hangi sonucu çıkarabiliriz? Kuşkusuz şu tür iddiaları formüle edebiliriz: “Kimi zaman şu kimi zaman da bu tarzda biçimlendirilmiş sözceler kâğıt üzerinde bulunur.”
Kâğıttaki göstergeleri ilgilendiren şey konusunda Carnap’ın kullandığı “doğrulama” (confirmation) kelimesinin uygulaması yoktur. “Doğrulama” kelimesini sadece sözcelere başvurarak sonuçta bir reaksiyon testi çerçevesinde kullanılabilir ve yerlerine sistematik biçimde başkaları konulabilir göstergeler serisine başvurarak kullanabiliriz (Kşz. Neurath, Scientia, p. 302). “Eşdeğer sözceler”, çok iyi belirlenmiş reaksiyon testleri yardımıyla eşit reaksiyonlar türeten uyaranlar gibi tanımlanmalıdır. Hem çok iyi belirlenmeleri şartıyla, eşdeğer olarak kabul edilebilen “hava titreşimleri”nin hem de “mürekkep yığını”nın şekillerini anlatan ifadelere sözceler diyoruz.
Birleşik bilim sisteminde, birbiriyle çelişen iki sözce kullanılamaz. Onlardan şunu mu ya da bunu mu yoksa her ikisini mi dışlamalıyız? Bunu söyleyemesek de şu kesindir ki, her ikisi “doğrulama”ya yani sisteme yerleştirmeye izin vermez.
Böyle bir durumda, bir protokol sözceden vazgeçmemiz gerekirse, mantıktaki belli sayıda orta terimler yardımıyla bir yandan protokol sözceler arasında ve diğer yandan protokol sözcelerin  ve protokol olmayan sözcelerin (yasalar vs.) sistemleri arasındaki çelişkiler rastgele ortaya çıktıklarında protokol sözceden haydi haydi vazgeçmeliyiz. Carnap’a göre protokol olmayan sözceleri ve yasaları değiştirmek zorunda olmak yeterlidir. Fakat bize göre protokol sözceleri de terk edebilmek de söz konusudur.  Ayrıca bir sözce doğrulamayı gerektirmesiyle ve terk edilebilmesiyle tanımlanır.
Carnap’ın protokol sözcelerin, “herhangi bir doğrulanmaya ihtiyaçları yoktur” şeklindeki tezi, ona verdiğimiz anlam ne olursa olsun, Skolâstik felsefedeki doğrudan yaşantılara olan inanca kolayca yaklaştırılabilir. Skolâstik felsefeye göre, “dünya imgesi”ni oluşturmamızı sağlayan bazı “nihaî çok açık ögeler” vardır. Bu, “nihai yaşantılar” kuşkusuz, Skolâstik felsefe açısından her eleştirinin üstündedir. Onlar, hiçbir doğrulama gerektirmezler.
Carnap bir tür “atomik protokolü” koymaya çalışır; bu bir zorunluluktur. Bu zorunluluğa göre “bilimsel bir prosedür kesinlikle ayrı iki işlemi içermelidir: Bir yandan protokolleri içermelidir; diğer yandan protokol sözceleri incelenmelidir; “dolaylı olarak elde edilen hiçbir sözce protokolde kabul edilmediğinden, protokol sözcelere ulaşmanın yolu gösterilmelidir (Kşz. Op. Cit. P. 437). Tam bir protokol sözcenin yukarıda verdiğimiz formülasyonu gösteriyor ki, protokol bir sözcedeki kişi adlarına ilişkin her durum için, “işlemler” bu şekilde gerçekleştirilmelidir. Bilimsel protokollerde mümkün, en basit formülasyonları en iç parantezlere yerleştirmek yararlı olabilir. Örneğin “saat 3’te Otto, kırmızıyı görendi” ve bir başka protokol “saat 3’te Otto, do diyez’i dinleyendi vs.” Fakat böyle bir protokol Carnapçı anlamda “asli” değildir; çünkü “Otto” ve “algılamak” gibi ifadelerin üstesinden gelemeyiz. Evrensel slang (jargon) , “daha temel” diye belirtilebilen sözceler içermez. “Asli sözceler” reel üzerine sözcelerdir ve sonuçta onların hepsi ilktir. Reele ilişkin tüm sözcelerde “insanlar”, “algısal süreçler” gibi kelimeler bulunur ve en azından bu kelimelerin türetildikleri önvarsayımlarda daha az asli bir türde başka kelimeler bulunur. Bu demektir ki, ne “asli protokol sözceler” ne de “doğrulanmayı gerektirmeyen sözceler” vardır.
Yukarıda açıklanan anlamdaki evrensel slang (jargon)  yetişkin için de çocuk için de aynıdır. Evrensel slang bir insan topluluğu için de Robinson için de aynıdır.
Robinson, dün gözlemlediği şeyi, bugün gözlemlediği şeyle birleştirmek isterse, bunun anlamı şudur: O, bir dilden yararlanmayı hep istediğinde, “öznellerarası” bir dilden yararlanmalıdır. Dünkü Robinson ve bugünkü Robinson tıpkı Cuma’nın* karşısındaki Robinson gibi birbirinin karşısındadır. Varsayalım ki, hem hafızasını hem de görme yeteneğini kaybeden bir insan, okumayı ve yazmayı yeniden öğrensin. Geçmişten kalan ve özel bir araç yardımıyla deşifre edebildiği notlar ona göre, sanki bir başkasının notları gibi olacaktır. O, sonradan hayatının devam ettiğini tespit ete ve kendi biyografisini yazsa bile, durum aynı olacaktır.
Bu demektir ki, her dil, dil olarak “öznellerarası”dır; tıpkı A’nın protokollerinin B’nin protokollerine konulduğu gibi, belirli bir ânın protokolleri sonraki ânın protokollerine konulmalıdır. Carnap’ın yaptığı gibi, monologlaştıran  dillerden söz etmenin hiçbir anlamı yoktur. Aynı şekilde sonradan birleştirilmiş, farklı protokol dillerden de söz edemeyiz. Dünkü Robinson’ın ve bugünkü Robinson’ın protokol dilleri, birbirine Robinson’ın ve Cuma’nın protokol dilleri kadar hem yakındır hem de uzaktır. Dünkü Robinson’ın ve bugünkü Robinson’ın protokol dili belirli şartlarda aynı dili oluşturur denirse, o zaman aynı şartlarda diyebiliriz ki, Robinson’ın dili ve Cuma’nın dili aynı dildir.
İdealist felsefenin bize tanıttığı “Ben”in, Carnap’ta da vurgulandığını görüyoruz. Evrensel slang, “şimi”den ya da “burada”dan anlamlı biçimde söz ettiğim kadar “benim” protokolümden söz etmeye izin vermez. Fizkalist dilde kişi adlarının yerine, kesinlikle, durumları ölçen koordinatlar ve büyüklükler konur. Bir “protokol-Otto”, sadece bir “protokol-Karl”dan ayrılabilir. Fakat evrensel bir slangda, “benim protokolüm”ü bir “başkasının protokolü”nden ayıramayız. Evrensel slangda, “Otto-psişik”in ve “hetero-psişik”in her problemi ortadan kalkar.
“Yöntemsel solipsizm, “yöntemsel” pozitivizm (Kşz. Carnap, art. Cité, p. 461.) bunlara “yöntemsel” sözcüğünü eklenmekle daha çok yararlı olmazlar (Bkz. Otto Neurath, Erkenntnis, p. 401).
Yukarıda demiştim ki, “Bugün 27 Temmuz, kendi protokollerimi ve başkalarının protokollerini inceliyorum”; bu ifade “27 Temmuz 1932, sabah saat 10’da Otto Neurath’ın protokolü: [Otto Neurath’ın sözel düşüncesi 9.55’te şuydu: 9.40 ve 9.54 arasında Otto Neurath, her ikisi de …sözcelerini içeren Neurath’ın bir protokolüyle ve Kalon’un bir protokolüyle ilgileniyordu)]. “Otto Neurath, protokolün kullanımına dayanan protokolü yazsa bile, birleşik bilim sistemine Kalon’un protokolünü nasıl koyarsa, kendi protokolünü de öyle doğru olarak koyar. Neurath, Neurath’ın bir protokolü sözcesinden vazgeçebilir ve Kalon’un bir protokolü sözcesini kabul edebilir. Genel olarak daha inatla, bir başkalarının sözcelerinden çok, kendimizin protokol sözcelerine bağlanmamızın nedeni tarihsel olumsallıktır. Carnap şunu ileri sürer: “Her süje temel sıfatıyla sadece kendi protokolünü kabul edebilir.” Bu düşünce kabul edilemez; çünkü temelsizdir. “Doğrusu S1, kendi sırasında S2 protokolünden yararlanabilir ve S1’in S2’yi kullanması o zaman özellikle basitleştirilir; çünkü iki dil, fizikalist dilde yer alır. Bu, dolaylı biçimde şöyle denebilir: S1, şu ya da bu biçimdeki bir yazı parçasını karşısında gördüğü kendi protokolünde betimlemelidir. Fakat Neurath, Kalon’un protokolü hakkındaki betiminin aynısını Neurath’ın protokolü hakkında da vermelidir! Neurath, protokol-Neurath’ı nasıl gördüğünü ve aynı şekilde protokol-Kalon’u nasıl gördüğünü betimler.
Ve herkesin protokol sözceleri hakkında aynı şey geçerlidir. Kalon’un Kalon protokollerini ya da Neurath’ın Neurath protokollerini incelemesi, Neurath’ın Neurath’ın protokolleriyle ve Kalon’un protokolleriyle ilgilenmesi temelde aynı şeydir. Durumu en somut hale getirmek için, protokol sözceleri koyduğumuz, bilimsel arıtma makinesi düşünün. Makinenin çarklarının düzenlenmesinin oluşturduğu “yasalar” ve “protokol sözceler” dahil, “reel üzerine diğer sözceler”, makinedeki sözceler stokunu arıtır ve bir çelişki ortaya çıktığında bir zil çalarlar; bir protokol sözcenin yerine bir başkasını koymayı ya da bir makine yapmayı, bu duruma borçluyuz. Fakat makineyi kimin yapacağını veya oraya giren protokol sözceleri kimin formüle ettiğini bilmek sorunu, kesinlikle önemli değildir. Herkesin, bir “başkası”nın protokol sözceleri kadar “kendi” protokol sözcelerini test etmesi gerekir.


* Bu yazı Manifeste du cercle de Vienne et autres écrits sous la direction de Antonia Soulez PUF, Paris, 1985, adlı kitapta pp. 221-230. sayfalar arasında yayınlanmıştır.

*Noli me tangere (“Bana dokunma”) yeniden dirilen İsa’nın Paskalya Pazar’ında Marie-Madeleine’e söylediği sözler. Latince deyim günümüzde pek çok alanda kullanılır. Örneğin botanikte en küçük dokunuşta solan ya da çok dikenli veya tohumları dokunulduğunda hafifi acı veren bitkiler için kullanılır.
* Robinson’un adadaki arkadaşı. Robinson Cuma günü bulduğu için arkadaşına bu adı vermiştir (ç.n.).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder