5 Haziran 2016 Pazar

Hiper modernitenin özellikleri


Hipermodernite konusunda farklı anlayışlara rağmen yine de ortak tespitler vardır. Bunlara hipermodernitenin ayırt edici özellikleri diyebiliriz ve maddeler hâlinde şöyle sıralayabiliriz:

1. Risk kaynağının değişmesi: Önceden risk kasırga, fırtına, deprem gibi felaketlerle, doğadan yani dışarıdan geliyordu. Fakat şimdi riskin kaynağı toplumdur. Tchernobyl faciası, genleriyle oynanmış organizma, deli dana hastalığı, domuz gribi, vs. insan eyleminin ürünü olan tehlikelerdir.

Bilim ne kadar çok ilerlerse, karmaşık tehlikeler de o kadar artar. Örneğin genleriyle oynanmış organizmaları ele alalım. Genlerle oynamanın gerçek ya da varsayımsal tehlikeleri üzerinde bilim adamları uzlaşmış değillerdir. Herkesin kendi görüşüyle katıldığı tartışmalarda medya ve kamuoyu, her şeyi daha karmaşık hâle getirmiştir.

2. Hipermodern toplumla birlikte zenginliklerin paylaşılmasından risklerin paylaşılmasına geçilmiştir. Gerçekte işsizliğin artması, evliliklerin azalması, boşanma oranının yükselmesi, hayatı önce olduğundan daha çok riskli hâle getirmiştir. Bütün bunlar, hayatın bireyselleştirilmesine yol açar.[1]

3. Gelenekten arındırma (détraditionalisation): Meslek seçiminden eş seçimine kadar her şey, bireyin kararına bağlıdır.

Toplumda artan bireyleşme, çelişkili biçimde, kendini gerçekleştirmeyi zorunlu kılar. Önceden kişi hayatın şanslarını, tehlikelerini ve belirsizliklerini görebilmek için, aileye, topluma, iş birliği kurallarına ya da sosyal sınıflara güvenebilirdi. Şimdi birey, alınacak karar konusunda etkili olan sosyal etkileşimlerin aşırı karmaşıklığıyla baş başadır.[2]

4. Düşünümsellik (réflexivité): Düşünümsellik, sosyal davranışların yeni bilgiler ışığında sürekli olarak gözden geçirilmesidir. Küreselleşme, iletişim sistemlerinin ya da insan ve toplum bilimlerinin gelişmesi sayesinde insanlar kendilerini her gün daha iyi anlar. Bu da kendi’nin bilincini güçlendirir; söz konusu bilinç ise davranışları değiştirmeye yardım eder. Düşünümsellikle yine de daha çok rasyonaliteye ulaşılmış değildir. Gerçekte bilgilerin çokluğu onları değerlendirmeyi imkânsız kılmaktadır.[3]

5. Kitle kültürünün egemenliği: Bu kültürün egemen olmasında medyanın (yazılı basın, sinema, televizyon ve reklam), tüketim endüstrisinin gelişmesinin, kültürel araçların yaygınlığının (zorunlu eğitim, sosyal güvenlik vs.) etkisi büyüktür. Kütle kültürüyle birlikte hayat biçimleri de homojen hâle getirmiştir; artık öncü kişilere ihtiyaç kalmamıştır. Oysa öncü kişiler, modernitede toplumun sürekli yenilenmesinde önemli bir rol oynamıştır.[4]

6. İlerleme fikrinin terk edilmesi: Hipermodernite, modernitenin alternatifidir. Modernite ilerleme fikrini benimser. Oysa hipermodernite ilerleme fikrini reddeder. O, “değişme için değişme” ilkesini kabul eder. Ona göre her şey geçicidir, oynaktır, hareketlidir, çelişkilidir ve biçimseldir. Modern ve geleneksel olan, yerini aktüel olana bırakmıştır. Hipermodernite kütlenin oluşturulması ve yönlendirilmesi çağına giriştir.

7. Ekonominin ve niceliğin egemenliği: 1980–2003 yılları arasında, mantığa, ekonomik zorunluluklara başvuru egemendi. Bütün alanlarda nicel değerlendirmeler ön plana çıktı; her şey rakamla ifade edildi, niteliksel olan ikinci plana atıldı.

Toplumla ve insanla ilgili her şey, ilerlemeyle birlikte bulunan “pazar”a endekslendi. Pazar ve teknolojik yenilenmenin baskısı, tüketici tarafından kolayca kabul edildi. “Teknoloji” resmi bir ideoloji oldu; medya, reklâmcılık sektörü, tanıtım fuarları, promosyonlar bu ideolojinin propagandasını yaptı. İnsanlar en son teknolojiyi tüketmek zorunda olduklarına inandırıldı, işte ve iş dışında sürekli etki altında bırakıldı.

8. Psikolojik problemlerin artışı: Hipermoderniteyle birlikte korku, can sıkıntısı, her tür güvensizlik ve yalnızlık duyguları daha çok yaşandı.

9. Her şeyin satılabileceği, satın alınabileceği, çıkara dönüştürülebileceği düşüncesi topluma egemen oldu.

10. Toplumun “ben” tarafından istilası: Hipermodern dönemde bireyler, her şeyi kişiselleştirir. Kişiselleştirme, genel sosyolojik bir mutasyona karşılık gelir.

11. Yeni bir ahlâk arayışı: Hipermodernite Batı’nın başta Kilise olmak üzere, diğer kurumlarına bir alternatif arayışıdır. Yahudi-Hristiyan değerlere göre oluşturulmuş Batı Uygarlığı, özel bir ahlâka sahiptir. Bu ahlâk, suçluluk üzerine dayanır. Hipermodernite, suçluluk psikoloji içermeyen bir ahlâk arar. Sendikalar, partiler, dernekler gibi kurumlarla ve topluluklarla suçluluk ahlâkının alternatifini arar.[5]

Caillé gibi sosyologlar, hipermodernitenin yeni iddialarla ortaya çıkmasının olası sonuçlarına işaret ederler. Bu sonuçları şöyle sıralayabiliriz:

A. Postmodernizm konusundaki tartışmanın geçici de olsa son bulması.

B. Yeni pazarların küreselleştirilmesi.

C. Ekonominin daha çok rasyonelleşmesi.

D. Yeni sosyal bölünmelerin gündeme gelmesi.

E. İnisiyatif sahibi politik aktörlere daha çok ihtiyaç duyulması.

F. İnsan eylemini son derece indirgeyen yeni bir kavramın ve yeni bir sosyal teorinin doğması.[6]

G. Bireyselci yaklaşımların güç kazanması. Bireyselci yaklaşımların en önemlilerinden biri yöntemsel bireyselciliktir. Bu yöntem, neo-klasik ekonomideki rasyonel seçimler ve sosyolojideki sosyal değişmeler teorilerinin temelidir. Postmodernizm belki yöntemsel bireyselciliğin doğuşuna neden olmadı, ama kesinlikle güçlenmesini sağladı.
H. Çoğulcu yaklaşımları etkilemesi: Hipermodernite sistemik ve fonksiyonalist teorileri de etkiledi. Bu etkiyle fonksiyonalizm, yeni fonksiyonalizm denecek biçimde varlığını sürdürür. Yeni fonksiyonalizm, daha eski hipotezleri tartışmaz, kendi kendini düzenleme teorisi olmayı ister



1 yorum:

  1. Analizler çok güzel Zeki Hocam, elbette ortada belirgin olarak görünen kimi nitelikler aslında kapitalizmin işleyişine içkin (her şeyin hesaplanması, ölçülmesi, çıkar ilişkileri vb). Bu kavramın sosyolojik analizlerde yer bulmaması bir eksiklik.

    YanıtlaSil