23 Nisan 2022 Cumartesi

METAFİZİĞİN İLK DÖNEMİNE DİL FELSEFESİ AÇISINDAN BİR YAKLAŞIM DENEMESİ

       METAFİZİĞİN İLK DÖNEMİNE DİL FELSEFESİ AÇISINDAN BİR YAKLAŞIM DENEMESİ     

      Metafiziğin ortaya çıkış koşullarına ilişkin kuşkularımız şöyledir. Burada önce şu konuyu açıklığa kavuşturalım: Bu kuşku gerçekten kuşku mudur? Daha doğrusu haklı kuşku mudur? Metafiziğin ortaya çıkmasından kuşkumuz haklı değilse o zaman söyleyeceklerimizin temeli yok demektir. Peki hangi kuşku haklıdır? Gerekli koşullara sahip olan kuşku. Eğer gerekli koşullara sahip değilse hiçbir kuşku haklı değildir. Bunu bir kişinin “Aya gittim.” sözcesinden kuşku örneğiyle açıklayalım. Bir kişi 1900 yılında “Aya gittim.” deseydi bundan kuşku duyardım. Çünkü o dönemin koşullarında bu imkansız bir şeydi. Çünkü uzay teknolojisi yoktu. Ona şöyle derdim” Bu imkansız.”  Fakat aynı sözü 2000’li yıllarda söyleseydi bu mümkün olurdu; ama yine de söyleyenin durumu kuşku ortaya çıkarabilirdi. Burada kuşkulu ile imkansız arasında bir ayrım yapmalıyız. İmkansız koşulların değişmesiyle mümkün olabilir; ama kuşkulu da
Sözü uzatmadan söylersek metafiziğin başlangıç dönemine ilişkin söylenenler kuşkuludur. Kuşkumuzun nedenleri şunlardır:
A Bu konuda söylenenlerin bilgi değeri taşımaması: Çünkü söylenenler bir diyalog ortamında duyulan sözlerin aktarımı değildir; yüzyıllar sonra duyulan sözleri nakletmekten ibarettir. Daha somut konuşursa, Thales’in “Her şeyin aslı Şudur.”dediğini söyleyen kişi ister filozof isterse doksograf olsun bunu kendisi doğrudan Thales’in ağzından kendisi duymadı; sadece başkalarından duyduklarını söyledi veya yazdı.  Tanıklığın prototipi mahkemelerdeki tanıklıktır. Mahkemede tanık olan kişi “Bunu duydum” derse bu tanıklık kabul edilmez. Tanıktan bizzat şahitten olayı gözleriyle görüp görmediğini söylemesi istenir. Felsefenin başlangıcına dair ifadeler de böyledir. Eğer bunlar bir tanıklık ise söyleyenlerin “Böyle dedi.” denen sözlerin örneğİn “Her şeyin aslı sudur, aperiondur, havadır.” Diye söylenen sözlerin  söylendiği ortamda bulunmaları gerekirdi. Oysa böyle bir durum yoktur. Kısaca aktarılanlar duyumlamalardan ibarettir. Aktaranlar da tanık konumunda olamazlar.
2. Bir an aktarılanların doğru olduklarını kabul etsek bile son aktarıcıların doğru aktardıklarının ölçütü de yoktur. Aktarılan sözün aktarıldığı  gibi olduğunun aktara güvenmekten başka kanıtı yoktur. Oysa güven bir kanıt değildir.
3. Eğer söz konusu filozoflar söylendiği gibi konuşmuşlarsa bunu hangi diyalog ortamında ve hangi bağlamda söylemişlerdir? Bu belli değildir. Bağlam belli olmadığından bu sözleri rasyonalize etmek için sürekli yorumlama ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Burada temel problem şudur: Verilmeyen bağlam yorumla ortaya çıkarılamaz; sonradan belirlenemez. Bağlamlarının belirsiz oluşu bu filozofların sözlerinin anlamını anlamayı sonsuza kadar imkansız kılar.
4 Anlatıldığı şekliyle ilk filozofların söyledikleri gündelik hayat deneyimine aykırıdır. Greklerin deneyimlerine aykırı olan bu sözleri zihinlerinde nasıl imgeleyebildiklerini anlamak mümkün değildir. Örneğin “Her şeyi aslı “apeiron’dur” “havadır.” sözünün anlamı öğrenilmiş değildir. Bunlara ilişkin hiçbir deneyim yoktur. “Her şeyin aslı” ifadesi bir inanç olmanın anlamsızdır. “Her şeyin aslı, kaynağı” ifadesi empirik nesneler için kullanılamaz. Dünyanın bütün dillerinde böyle bir bildirim için kullanım yoktur.
5. “Her şeyin aslına ilişkin bu söz  bir Grek için olgu durumu değildir. Bir Grek mobilyanın aslının ağaç, bir heykelin ham maddesinin mermer; elbisenin hammaddesinin yün olduğunu bilir; bunlara ilişkin gözlemle doğruladığı bilgisi vardır. Bir şey bir şeyden çıkar. Bir şey sadece bir şeyden çıkar. Bu sözceler deneyimle doğrulanan veya yanlışlanan olgu sözceleridir. Oysa “her şeyin aslı” ifadesi  dilin yanlış kullanımıdır. Bu nedenle olgu sözcesi değildir. Grek bunu olgu sözcesi olmadığı için imgeleyemez. Sonuçta Bu sözceler anlamsızdır.
6. Bu sözceler belli bir dinleyici huzurunda söylenmedikleri için onaylanma koşulunu da içermez. İletişim ortamında bir bildirim sözcesi dinleyen tarafından onaylanır ya da onaylanmaz. Oysa metafizik bu sözcelerin onaylayan ya da onaylamayan muhatapları olmadığından bildirim değildir.
7.  Bir ve aynı konuda üç farklı ifadenin olması kimin doğru söylediği problemini ortaya çıkarır. Fakat bu üç tezden hangisinin doğru olduğunu belirleme imkanımız yoktur. Çünkü bunlar bildirim değildir. O nedenle içlerinden hangisi doğrudur? sorusu da anlamsızdır.
Kuşkusuz nesnelerin kaynağına ilişkin inanç sözceleri vardır. Başka bir deyişle çeşitli kültürlerde her şeyi tek bir kaynaktan geldiğine inanılabilir. Örneğin bir ilkel atasının engerek yılanı olduğuna bir ilkel Afrikalı her şeyin yaratıcı ruhun eseri olduğuna inanabilir. Ancak bize anlatıldığına göre ilk filozofların evrenin tek bir ilkesi olduğuna inandıkları söylemez. Onlar inanıyorum ki, her şey …den türemiştir.” diye bir önermesel tutum ortaya koymazlar.
Mitolojik bir rasyonalite adına örtük biçimde onların empirik bir bildirimde bulundukları ve böylece insanlığın mitolojiden bir tür bilim çağına geçtikleri iddia edilir. Oysa bu sözceler Greklerin onaylayacakları bildirim değildir. Bir Grek’in her şeyin bir ana maddeden türemesini imgelemesi imkansızdır. Onun dilinde bu sözce anlamsızdır. Gözlemlenebilir bir olgu durumuna dair bir şey söylemez. Filozof her şeyim sudan, apeirondan veya havadan nasıl çıktığını doğrudan gözlemlememiştir.
Kısaca söylersek bu sözceler ne inançtır, ne bildirimdir ne tahmindir. Hiçbir kategoriye girmez. 
I Metafiziğin ortaya çıkış koşullarına ilişkin kuşkularımız şöyledir. Burada önce şu konuyu açıklığa kavuşturalım: Bu kuşku gerçekten kuşku mudur? Daha doğrusu haklı kuşku mudur? Metafiziğin ortaya çıkmasından kuşkumuz haklı değilse o zaman söyleyeceklerimizin temeli yok demektir. Peki hangi kuşku haklıdır? Gerekli koşullara sahip olan kuşku. Eğer gerekli koşullara sahip değilse hiçbir kuşku haklı değildir. Bunu bir kişinin “Aya gittim.” sözcesinden kuşku örneğiyle açıklayalım. Bir kişi 1900 yılında “Aya gittim.” deseydi bundan kuşku duyardım. Çünkü o dönemin koşullarında bu imkansız bir şeydi. Çünkü uzay teknolojisi yoktu. Ona şöyle derdim” Bu imkansız.”  Fakat aynı sözü 2000’li yıllarda söyleseydi bu mümkün olurdu; ama yine de söyleyenin durumu kuşku ortaya çıkarabilirdi. Burada kuşkulu ile imkansız arasında bir ayrım yapmalıyız. İmkansız koşulların değişmesiyle mümkün olabilir; ama kuşkulu da
Sözü uzatmadan söylersek metafiziğin başlangıç dönemine ilişkin söylenenler kuşkuludur. Kuşkumuzun nedenleri şunlardır:
A Bu konuda söylenenlerin bilgi değeri taşımaması: Çünkü söylenenler bir diyalog ortamında duyulan sözlerin aktarımı değildir; yüzyıllar sonra duyulan sözleri nakletmekten ibarettir. Daha somut konuşursa, Thales’in “Her şeyin aslı sudur.”dediğini söyleyen kişi ister filozof isterse doksograf olsun bunu kendisi doğrudan Thales’in ağzından kendisi duymadı; sadece başkalarından duyduklarını söyledi veya yazdı.  Tanıklığın prototipi mahkemelerdeki tanıklıktır. Mahkemede tanık olan kişi “Bunu duydum” derse bu tanıklık kabul edilmez. Tanıktan bizzat şahitten olayı gözleriyle görüp görmediğini söylemesi istenir. Felsefenin başlangıcına dair ifadeler de böyledir. Eğer bunlar bir tanıklık ise söyleyenlerin “Böyle dedi.” denen sözlerin örneğn “Herşeyin aslı sudur, aperiondur, havadır.” Diye söylenen sözlerin  söylendiği ortamda bulunmaları gerekirdi. Oysa böyle bir durum yoktur. Kısaca aktarılanlar duyumlamalardan ibarettir. Aktaranlar da tanık konumunda olamazlar.
2. Bir an aktarılanların doğru olduklarını kabul etsek bile son aktarıcıların doğru aktardıklarının ölçütü de yoktur. Aktarılan sözün aktarıldığı  gibi olduğunun aktara güvenmekten başka kanıtı yoktur. Oysa güven bir kanıt değildir.
3. Eğer söz konusu filozoflar söylendiği gibi konuşmuşlarsa bunu hangi diyalog ortamında ve hangi bağlamda söylemişlerdir? Bu belli değildir. Bağlam belli olmadığından bu sözleri rasyonalize etmek için sürekli yorumlama ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Burada temel problem şudur: Verilmeyen bağlam yorumla ortaya çıkarılamaz; sonradan belirlenemez. Bağlamlarının belirsiz oluşu bu filozofların sözlerinin anlamını anlamayı sonsuza kadar imkansız kılar.
4 Anlatıldığı şekliyle ilk filozofların söyledikleri gündelik hayat deneyimine aykırıdır. Greklerin deneyimlerine aykırı olan bu sözleri zihinlerinde nasıl imgeleyebildiklerini anlamak mümkün değildir. Örneğin “Her şeyi aslı “apeiron’dur” “havadır.” sözünün anlamı öğrenilmiş değildir. Bunlara ilişkin hiçbir deneyim yoktur. “Her şeyin aslı” ifadesi bir inanç olmanın anlamsızdır. “Her şeyin aslı, kaynağı” ifadesi empirik nesneler için kullanılamaz. Dünyanın bütün dillerinde böyle bir bildirim için kullanım yoktur.
5. “Her şeyin aslına ilişkin bu söz  bir Grek için olgu durumu değildir. Bir Grek mobilyanın aslının ağaç, bir heykelin ham maddesinin mermer; elbisenin hammaddesinin yün olduğunu bilir; bunlara ilişkin gözlemle doğruladığı bilgisi vardır. Bir şey bir şeyden çıkar. Bir şey sadece bir şeyden çıkar. Bu sözceler deneyimle doğrulanan veya yanlışlanan olgu sözceleridir. Oysa “her şeyin aslı” ifadesi  dilin yanlış kullanımıdır. Bu nedenle olgu sözcesi değildir. Grek bunu olgu sözcesi olmadığı için imgeleyemez. Sonuçta Bu sözceler anlamsızdır.
6. Bu sözceler belli bir dinleyici huzurunda söylenmedikleri için onaylanma koşulunu da içermez. İletişim ortamında bir bildirim sözcesi dinleyen tarafından onaylanır ya da onaylanmaz. Oysa metafizik bu sözcelerin onaylayan ya da onaylamayan muhatapları olmadığından bildirim değildir.
7.  Bir ve aynı konuda üç farklı ifadenin olması kimin doğru söylediği problemini ortaya çıkarır. Fakat bu üç tezden hangisinin doğru olduğunu belirleme imkanımız yoktur. Çünkü bunlar bildirim değildir. O nedenle içlerinden hangisi doğrudur? sorusu da anlamsızdır.
Kuşkusuz nesnelerin kaynağına ilişkin inanç sözceleri vardır. Başka bir deyişle çeşitli kültürlerde her şeyi tek bir kaynaktan geldiğine inanılabilir. Örneğin bir ilkel atasının engerek yılanı olduğuna bir ilkel Afrikalı her şeyin yaratıcı ruhun eseri olduğuna inanabilir. Ancak bize anlatıldığına göre ilk filozofların evrenin tek bir ilkesi olduğuna inandıkları söylemez. Onlar inanıyorum ki, her şey …den türemiştir.” diye bir önermesel tutum ortaya koymazlar.
Mitolojik bir rasyonalite adına örtük biçimde onların empirik bir bildirimde bulundukları ve böylece insanlığın mitolojiden bir tür bilim çağına geçtikleri iddia edilir. Oysa bu sözceler Greklerin onaylayacakları bildirim değildir. Bir Grek’in her şeyin bir ana maddeden türemesini imgelemesi imkansızdır. Onun dilinde bu sözce anlamsızdır. Gözlemlenebilir bir olgu durumuna dair bir şey söylemez. Filozof her şeyim sudan, apeirondan veya havadan nasıl çıktığını doğrudan gözlemlememiştir.
Kısaca söylersek bu sözceler ne inançtır, ne bildirimdir ne tahmindir. Hiçbir kategoriye girmez.