HAYVANLARDA ZİHİN
Öncelikle şunu belirtelim ki, hayvanlarda
zihin olduğu tezi sadece Searle’e ait değildir. Onun dışında pek çok zihin
filozofu da bazı hayvanların bir zihne sahip olduklarını kabul eder. Bu konu
zihin felsefesinde gittikçe önem kazanmaktadır.
Searle hayvan zihinlerine dair bu
tezleriyle zihnin biyolojik bir gerçeklik olduğunu kanıtladığı düşüncesindedir.
Searle açısından hayvanlarda yönelimlilik
düşünce ve bilinç kesinlikle vardır; ama insanların bunu görmemelerini anlamak
kolay değildir. Searle tezini, köpeğinin kendisini gördüğünde yaptığı havaya
sıçrama ve kuyruğunu sallama gibi sevgi gösterisine dayanarak şöyle açıklar:
Eminim ki (a) köpeğim
bilinçli; (b) Benim varlığımın farkında (niyetlilik) ; ve (c) Bu farkındalık
onun mutluluk durumunu yaratıyor (düşünce süreci)
Herhangi birisi a, b, ya da c'yi nasıl inkar edebilir ki? Adaşı
olarak söylüyorum: "Bu bizim 'kesin' kelimesiyle oynadığımız dil
oyunudur."[1]
Pek az insan hayvanların bilince ve
düşünceye sahip olduklarını inkar edebilir. Searle bu konuda daha çok
hayvanlardaki zihni inkar eden sınırlı sayıdaki bilim adamını ve filozofu
dikkate alır. Searle’e göre onların
iddia ettikleri hayvan beyni düşünceyi ve bilinci üretemeyecek kadar basit
değildir. Gerçekte hayvan beyni ve insan beyni arasında büyük anatomik
benzerlikler; özellikle düşünceyi ve yönelimliliği üreten fizyolojik
benzerlikler vardır. Bu benzerlikler hayvanlarda da zihinsel durumların ortaya
çıkmasına neden olur. Örneğin köpeklerin ve şempanzelerin duyu organları insanınkine çok benzer; bu
nedenle onlar da insanlarınki gibi görme, dokunma, duyma vs. gibi duyumlamalara
sahip olabilirler ve bu duyumlamalar beyinlerinde bilinç ve yönelim durumuna
yol açar.[2]
Hayvanlarda zihinsel durumların olmadığı
iddiasının temelinde onlarda dil olmadığı tezi vardır. Kartezyenlere göre dil
insanın ayırt edici özelliğidir. Zihne sahip olmak için dile sahip olmalıdır.
Hayvanlar dile sahip olmadıklarından, onların bir zihni de olamaz. Oysa
Searle’e göre zihinsel durumlara sahip olmak için dil, olmazsa olmaz bir koşul
değildir. Örneğin çocuklar henüz konuşmadan önce bilinçlidir. Bundan kuşku
duyulamaz.[3]
Yönelimli ve bilinçli durumların hepsi
dile aynı derecede bağlı değildir. Hayvanlarda zihin olmadığını söyleyenler bu
ayrımı yapmazlar ve hayvanların hiçbir bilinci olmadığını iddia ederler. Örneğin P’ye inanmak, P’yi varsaymak, P’yi
öngörmek; P’yi tahmin etmek, P’den emin olmak ve P’yi düşünmek birbirinden
farklı durumlardır; bunların dille ilişkileri de aynı derecede değildir.
Searle’e göre bu tez yanlıştır; gündelik hayatta inançlara ilişkin söylemler
bazen belirsizlik olacak şekilde çok çeşitlidir; bunlara ilişkin şok farklı
terimler vardır: İnanç, kanaat, tahmin, sezgi gibi. Hayvanların inançları ve
arzuları hakkında ayrıntılı açıklama yoktur. Bu durum yine de onların inançları
arzuları olmadığı anlamına gelmez.[4]
Hayvanlarda zihinsel fenomenlerin
varlığını sadece biyolojik natüralizme dayanarak kanıtlayabiliriz. Zihinsel
fenomenler, insan ve hayvan beyinlerinde düşük seviyeli süreçlerden kaynaklanır
ve bu süreçler beyinde yüksek düzeyde maddi özelliklere dönüşür. Burada Searle
şunu da itiraf eder: Hayvanlarda zihinsel fenomenlerin varlığının açıklaması
yoktur. Bu, sadece hayvanların gözlemlenen eylemlerinden varsayım olarak
çıkarılmıştır.
O demektedir ki,
hayvanların ve bizim
nöron sistemlerimiz muazzam çeşitlilikteki bu zihinsel durumları nasıl ortaya
çıkarmaktadır? Bunu bilmiyoruz; ancak nasıl çalıştığını bilmemiz için bu bilgi
gerekli değildir. İnsan ve hayvan beyinlerinin bilince neden olma olgusu
da, bunu sadece insan ve hayvan beyinlerinin yapabilmesini gerektirmez.
Belki, bizde ve diğer hayvanlarda var olan türde bir bilinç yapay bir âlet
kullanılarak yaratılabilir, belki karbon tabanlı moleküllerden oluşmamış
sistemlerde bilinç yaratılabilir. Ve bütün bildiğimiz, başka gezegenlerde ya da
bizim sevgili galaksimizdeki, başka güneş sistemlerinde bizim karbon, hidrojen,
azot ve oksijene yerel bağlılığımıza sahip olmayan hayvanların evrimleşip
bilinç sahibi olmuş olabilecekleridir. [5]
Searle olasılıkla imkansızlık
arasında bir ayrım yapmaktadır ve çok düşük de olsa bir olasılığın asla
imkansızlık anlamına gelemeyeceğini kabul etmektedir. Buna dayanarak yapay
bilinçlerin ortaya çıkışı çok zayıf olasılık olsa da imkansız değildir.[6]
Searle’ün hayvanlarda zihnin varlığını savunan bu
görüşlerinin kısa bir değerlendirmesini yapalım: Filozofa göre hayvanlarda
zihnin varlığının kanıtı hayvanları belli durumlara ve kişilere verdikleri
tepkilerdir. Bu tepkiler tıpkı zihne sahip olan insanların verdiklerine benzer.
Bu benzerliklerden hareketle Searle çıkarımla hayvanların bilinçli ve niyetli
sonuçta zihinli olduğunu kabul eder. Bize göre burada problem analojiye dayalı
çıkarımdır. Hayvanların bilinçli insanların gösterdikleri tepkilerin analojik
değeri olup olmadığıdır. Searle zihni sadece eylemlerin nedeninden, tepkilerin
kaynağından ibaret görmektedir. Oysa zihin yukarıda anlattığına göre sadece
eylemlerin değil yaşantıların da nedenidir. Üzüntü, acı, geçmişe pişmanlık,
gelecek endişesi, yiyecek bulma, tuzağa düşmeme umudu gibi pek çok yaşantılar
zihinde yaşanır. Zihinleri oldukları varsayılan hayvanlar bu zihinsel durumları
yaşarlar mı? Biz hayvan olmanın ne olduğunu bilemediğimiz için soruya
cevap veremeyiz. Öbür yandan bir
başka önemli konu da şudur: Searle’ün “hayvanlarda zihin vardır” tezini ileri
sürerken köpeği örnek verir. Ancak köpeğin eylemleri yaptığı değerlendirmeyi
sadece köpekle sınırlamaz; bütün hayvanlara genişletir. Oysa bütün hayvanlar
köpek değildir. Örneğin insanı tanıyan ve insanla iletişim kurmaya çalışan bir
kartalın, bir kurbağanın veya kaplumbağanın bir yılanın zihni olduğunu düşünmek
zorlama açıklamalar dışında pek de mümkün görünmüyor.
Görüldüğü gibi Searle görüşlerinin temelini olan oluşturan
biyolojik natüralizmi izlemeyi bırakarak İMGELEMENİN İMKANLARINA
BAŞVURMAKTADIR. Biyoloji empirik bir bilimdir. Konuları aktüel gözlemlenen
olgulardır. Bu olguları nedensellik ilkesine dayanarak açıklar. Başka
gezegenlerde evrimleşmiş bilince sahip
hayvanların olabileceği düşüncesi biyolojiden çıkarılamaz. Sadece
imgelenebilir. “Sonuçları imgelenebilir bilimsel olgu” kavramı olgunun
uylaşımsal içeriğini keyfi bir şekilde
değiştirmektir. Başka gezegenlerde
evrimleştiği ve zihne sahip olduğu varsayılan hayvanların varlığından söz etmek
sadece şu koşulla mümkündür: Eğer bizimkinden farklı bir gezegende Searle’ün
dediği türden hayvanları olduğunu bilseydik, bundan başka gezegenlerde de bu tür
hayvanların varlığını düşünebilirdik. Oysa şimdiye kadar böyle bir duruma
rastlamadık. Sözü uzatmadan söylersek Searle kendi metodolojisini terk ederek
imgeyi gözlem gibi sunmaktadır; İMGEYE OLGU SÜSÜ VERMEKTEDİR.
Bu konudaki son cümlem: KÜLTÜREL OLANIN BİYOLOJİK TEMELİ
YOKTUR. Zihin Batı kültürünün bir kavramdır; kökeni Şamaniz’me kadar gider. KÜLTÜREL OLANIN BİYOLOJİK TEMELİ VARDIR
DENİRSE O ZAMAN BİR HİNTLİ’İN NİRVANA’YI BİYOLOJİMİZDE ARAMASINA ŞAŞIRMAK
İMKANSIZDIR.
[1] Searle,
Bilinç ve Dil, s.101.
[2] Searle,
Bilinç ve Dil, s.104.
[3] Loc. cit.
[4] Searle,
Bilinç ve Dil, s.106.
[5] Searle,
Bilinç ve Dil, s.113.
[6] Searle,
Bilinç ve Dil, s.114.