28 Kasım 2023 Salı

Hintikka'da Mümkün dünyalar

 

                  Hintikka'da Mümkün dünyalar

 

Hintikka’nın dil felsefesi sıkı sıkıya mümkün dünyalar semantiği anlayışına bağlıdır. Peki, bu semantik nedir? Hintikka bunu nasıl anlamaktadır ve uygulamkatadır? Ve bunun felsefesi açısından sonuçları nelerdir? Şimdi bunu görelim.

Hintikka’nın mümkün dünyalar semantiği diğer  filozofların mümkün dünyalar semantiğiyle az veya çok ilişkilidir; diğer semantiklerle onun semantiği arasında türle birey arasındakine benzer bir ilişki vardır. Nasıl k, birey türün temel özelliklerine sahipse Hintikka semantiği de diğer semantiklerin temel özelliklerini içerir. O nedenle konuyu açıklarken önce mümkümkün dünyalar semantiği hakkında genel bir açıklama yapmak uygundur. 

İlk bakışta “mümkün dünya” tümüyle imgesel dünyayı veya gelecek dünyayı, bizden farklı insanların yaşadıkları diğer gezegenleri çağrıştırmaktadır. Kimi insanlara göre mümkün dünyayı düşünmek gerçekte bizim yaşadığımız dünyayı düşünmenin başka bir biçimidir. Bu sonuncu mümkün dünya anlayışı Leibniz’in anlayışına çok yakındır. Leibniz’e göre Tanrı zihninde mümkün ve uygun yani mantıksal açıdan çelişkisiz tüm dünyalara sahiptir; fakat iyilerin ve kötülerin optimum fonksiyonunu gerçekleştirdikleri mümkün dünyaların en iyisini seçmiştir. Leibniz Teodise Denemesi’inde her defasında bir ve aynı tarihin farklı şekillerde cereyan ettiği bir yığının tanelerine benzer “bir mümkün dünyalardan söz ediyordu.[1]

Pek çok filozof son yıllarda Leibniz’in ötesine geçmeye ve onum mümkün dünyalara ilişkin söyleminin tam kaynaklarını aydınlatmaya çalıştılar. Fakat yapılan araştırmalarda bunun tatmin edici bir açıklamasını bulmak mümkün olmadı.[2]

Mümkün dünyalar semantiğini kabul etmeye götüren süreç Fregenin değiş tokuş edilemez ifadelerle ilgili görüşleridir.  Örneğin “Ahmet giren kişinin kaba olduğuna inanıyor.” önermesindeki “inanma”nın süjesinin  Mehmet olduğu ortaya çıkmışsa bu önermeden sadece Mehmet'in kaba olduğu çıkarılabilir. Mümkün ve zorunlu gibi modal gerçekleştiriciler doğruluk fonksiyonları değildir. Eğer P doğru ise, P nin mümkün olup olmadığı hakkında hiçbir şey bilemem.  Modal ifadelerin pek çok hesaplanma yolu vardır. Örneğin tanımlama, birleştirme ve tekrar gibi. Fakat bu durumda doğrulanmayan gerçekleştiricileri içeren bu diller açısından doğruluğun yeniden tanımlanması gerekti.

Mümkün dünyalar teorisi bu zorunluluğun sonucu kabul edildi.

Felsefede mümkün dünyalar  semantiği 1930’lu yıllarda ortaya çıkmıştır. Bu semantik dil felsefesine Carnap’la birlikte girmiştir. Modal mantık için mümkün dünyalar semantiği başlangıçta Carnap tarafından Signification et nécessité’de (Anlam ve Zorunluluk) kabul edilmişti. Carnap tüm mümkün dünyalarda doğru olan şeyin doğru olduğunu kabul ediyordu.[3] Mümkün dünyalar konusunda

Carnap yolu gösterdi. Fakat bu semantiğin ve içlem mantığının gelişmesi 1960’larda Kripke, Hintikka ve Kangerin çalışmalarıyla oldu ve “mümkün düyalar semantiği” adı altında önemli bir araştırma alanı haline geldi. [4]

"Mümkün Dünyalar Semantiği," felsefi ve mantıksal bir kavramdır. Genellikle modal mantık ve dil felsefesi bağlamında kullanılır. Bu kavram, "mümkün dünyalar" veya "olasılık dünyaları" fikrine dayanır. Bu düşünceye göre, gerçeklik tek bir şekilde değil, birden fazla mümkün durumla ifade edilebilir.

Mümkün dünyalar teorileri bizimkinden başka dünyaların var olduğunu ileri süren teorilerdir. Teoriyi ilk defa kimin icat ettiği problemi çözülmese de çağdaş felsefede mantıkçılar  tarafından kullanıldı. Mantıkçılar bu yaklaşımın kendi biçimsel dillerine uygulanabileceğini düşünmüşler doğal dillerin betiminde ondan az veya çok yararlanmışlardır. Mümkün dünyalar semantiği ortaya çıktıktan sonra pek çok çalışmaya esin kaynağı olmuştur. Bu çalışmalar akıl yürütmeyi klasik mantık dışındaki mantığa model epistemik ve zamansal mantıklı ara başvurarak açıklamaya çalıştı.

Mümkün dünyalar modal mantık

 Geleneksel mantık uzun zaman önermelerin geçerliliğini doğruluğunu değerlendirmeye izin veren prosedürler toplamı gibi görüldü. Fakat mümkün ve zorunlu durumlara ilişkin önermelerin nasıl analiz edileceğini söylemedi. Fakat “Ulysse romanın el yazmasının bir gün bulunması olasıdır.” “Bir başlangıç olması zorunludur.” gibi olasılık;  2 X2=5 olduğuna inanıyorum.” Onun gelebileceğini düşünüyorum.” gibi önermesel tutumları ; Eğer kanguruların kuyrukları olmasaydı yere kapaklanırlardı.”;  “Eğer Joyce miyop olmasaydı yazar değil de ressam olabilirdi.” gibi realiteye uygun olmayan önermeleri analize yaramadı. Olasılık, zorunluluk önermesel tutum verealiteye karşıtlık ifade eden bütün bu önermeleri analiz için yeni bir mantık ortaya çıktı. Buna modal mantık denir.

Bu mantık zorunluluk ve olasılık kavramları çerçevesinde antikiteden itibaren filozofların ilgi konusu olmuştur. Modal mantığın kurucusu Aristoteles’tir. Yorum üzerine’nin on ikinci ve on üçüncü paragraflarında ve Birinci Analitikler’de (I, 3 ve I, 8 -22) bu mantığı ele alır. 

Mümkün dünyalar semantiğine giden yolu daha önce Carnap göstermişti.  Fakat bu düşünce biçimi 1960'lı yıllarda Kripke’nin ve Hintikka’nın çalışmalarıyla bir bağımsız düşünme biçimi halini almıştı.

 

Mümkün dünyalar semantiği yaklaşık yirmi yıldan beri pek çok alanda yaygın biçimde açıklama ilkesi olarak kullanılmıştır. Edebiyatçılar, dilciler ve dil filozofları bu konuda yoğun ve önemli çalışmalar yapmışlardır.

Bu teori başlangıçta “zorunludur ki,” “mümkündür ki” gibi gerçekleştiricileri kullanarak sözceler arasındaki ilişkileri analiz eden modal mantık  sitemlerinin tamlık, süreklilik vs gibi biçimsel özelliklerini analiz etmek için kullanıldı.[5]  

Bir mümkün dünyalar semantiğinde lengüistik bir ifade mümkün bir dünya ile ilişkisine dayanarak yorumlanır. Örneğin bir sözcenin doğru veya yanlış olduğunu söylemek yerine mümkün bir dünyada doğru veya yanlış olduğu söylenir.  Eğer yorumlanmış bir dil önermesel bir dil ise mümkün dünyada bir yorum formülasyonu her zaman daha etkin olan Kripkeci anlamda şu üç ögeden oluşur:  <W, R, I>. Burada W mümkün dünyaların bir bütünüdür; R dünyada belirli bir ilişkidir ve I de bir fonksiyondur. Geçerlilik bütün mümkün dünyalarda bütün yorumlarda doğruluk olarak tanımlanmıştır. Eğer yorumlanan dil, modal standart bir dilse ve olasılık ile zorunluluk en azından mümkün bir dünyada doğruluk ve bütün mümkün dünyalarda doğruluk diye yoruumlanmışsa, geçerli formüller ilişkinin yani R’nin biçimsel niteliklerine bağlıdır.

Mümkün dünyalar semantiği, "modalite" olarak adlandırılan kavramları inceler. Bu kavramlar, "zorunluluk," "imkânsızlık," "olasılık" gibi terimlerle ifade edilir. Örneğin, "X olmalıdır," "Y mümkün değildir," gibi ifadeler modaliteyi içerir ve bu ifadeler farklı mümkün dünyalarda farklı anlamlara gelebilir.

Bu semantik yaklaşım, dilin ve mantığın anlamını, gerçekliğin farklı olası durumlarına dayandırır. Bu şekilde, belirli ifadelerin ve mantıksal yapının farklı koşullarda nasıl değişebileceğini anlamak için kullanılır.

Eğer yorumlanan dil bir yüklemsel dil ise durumlar karmaşıklaşır. Geçerli formüller bütünü sonuçta geçerli çıkarımlar bütünü mümkün dünyalardan her birine bağlı bireylerin niteliği konusunda edinilen kanılara ve niteliğin  tüm mümkün dünyalarda aynı (bütün mümkün dünyalarda aynı bireyler vardır ve sadece nitelikleri farklıdır) veya tersine bir mümkün dünyanın belirli bir dünyaya göre  mümkün dünyalardan daha çok veya daha az birey içerip içermediğinin kabul edilip edilmemesine bağlıdır

Frege şunu göstermişti: Dolaylı bağlamlarda bazı ifadelerin referansları yani kaplamları yoktur; fakat anlamları yani içlemleri vardır. Frege kapalı içlemler için “kaplamsal bağlam” terimini kullanır.  Kaplamsal bağlam, dünyada belli bir durumdaki varlıkların toplamıdır.

Leibniz’in metafizik ve teolojik amaçlarla kabul ettiği mümkün dünyalar, modal önermelerin doğruluğunu tanımlamak için kullanıldı. Mümkün dünyalarda modal önermelerin doğruluğunu tanımlamak kolaydır.  Mümkün dünyalarda  iki niceleyici vardır: Varoluşsal (mümkün) ve tümel (zorunlu).  Kuşkusuz Aristoteles de zorunlu, tümel, tikel ve olumsal ifadelerini kullanmıştı; ancak mümkün dünyalar semantiğinde bu ifadeler farklı bağlamlarda kullanılmıştır.  Fakat içlemin mantıksal değeri kabul edilince, bunun ontolojik sonuçları olması kaçınılmazdı.  Mümkün dünyalarda içlemin betimselliğinden hareketle üç modal anlayış ortaya çıktı:

1. Modal realizm: Mümkün dünyalar kendi başlarına vardır; modalite objektiftir.

2. Modal kavramcılık: Modaliteler zihnimizin realiteyle ilişkisini ifade ederler.  Mümkün dünyalar objektif kavramlardır; fakat zihnimizden bağımsız olarak var değildir; modal realite yoktur

3. Modal nominalizm: modaliteler lengüistik söyleyişlerdir; araçlardır fakat modaliteye ilişkin objektif kavramlara zorunlu olarak göndermez.  Modalite kavramı belirsizdir onun kullanımı sınırlanmalıdır;  mümkün olduğunca onu söz modaliteleriyle sınırlamalıdır.[6]

 Bu üç modalite derecesinden birincisi Lewis ikincisi Kripke  ve üçüncüsü de Hintikka tarafından savunuldu. Bunların her birinde mümkün bir dünya farklı biçimde betimlenir.  Realizmde aktüellik dışında bizim tüm özelliklerimize sahip (tam, bağımsız, gerçek) bir dünya olarak; kavramcılıkta mümkün dünyalar bireylerin ve ilişkilerin bütünü olarak yüklemler mantığının semantik modelleri olarak modal realizmde mümkün dünyalar önermelerin bütünü olarak anlaşılmıştır. Hintikka mümkün dünyaların doğasına ilişkin tüm problemleri eler. O klasik felsefi problemleri incelemeyi sürdürür.

Mümkün Dünyalar Semantiği
Mümkün dünyalar semantiğine dair bu temel açıklamalardan sonra şimdi Hintikka’nın mümkün dünyalar semantiğini açıklayalım:

Hintikka tıpkı Kripke gibi bu teoriyi 1960'lı yılların başında ortaya koydu; bununla amacı modal mantığın doğru bir yorumunu yapmaktı. Russel Principia Mathematica’da “ve”, “veya”, “ise” gibi bağlayıcıları doğruluk fonksiyonlarıyla uyuşturmuştu. Diğer yandan Frege şunu kanıtladı: Bazı ifadeler doğru bağlamlarda referanslarına değil anlamlarına başvurur. Pek de açık olmayan bu tür ifadeler için içlemsel bağlam ifadesi kullanıldı.  Örneğin

 

Ahmet giren kişinin hoyrat olduğuna inanıyor.

 

önermesinden, bu adamın Hasan olduğu ortaya çıkarsa bundan sadece Hasanın hoyrat olduğunu çıkarabiliriz. “İçlemsel bağlam”ı ortaya çıkaran gerçekleştiriciler   (“ise”, “ve”, “veya”, “ancak ve ancak”) doğruluk fonksiyonları değildir. Eğer P doğruysa, P’nin mümkün olması konusunda hiçbir şey bilmem. Hintikka modal mantık analizlerini doğruluk değerine dayandırmaktan çok sözdizimsel anlama dayandırıyordu. Mümkün dünyalar teorisi doğruluğun ihmal edilmesine tepki olarak ortaya çıktı. Modal önermelerin doğruluğunun mümkün dünyalar terimleri ile tanımlanması son derece basittir. Bir P önermesi en azından bir dünyada doğruysa mümkündür ve bütün mümkün dünyalarda doğruysa zorunludur. Bu semantiğin niceleyicileri varoluşsal (mümkün) ve tümel (zorunlu) kavramlardır.  Kuşkusuz bu kavramlar zorunlu/tümel olumsal/tikel şeklinde de vardır Fakat mümkün dünyalar semantiğinde farklı bir bağlamda kullanılır.

Her bir “mümkün dünya”, belli bir olasılık ya da koşul altında gerçekleşebilecek olan her şeyin tamamını içerir. Örneğin, bir mümkün dünyada yerçekimi farklı olabilir, başka birinde insanlar farklı bir dil konuşabilir veya temel fiziksel yasalar değişiklik gösterebilir.

Hintikka’nın mümkün dünyaları ontolojik değil semantiktir. Mümkün dünyanın ögeleri nesneler ya da kişiler değil önermelerdir. Bu mümkün dünyalar teorisinin temeli olguların ya da nesnelerin varlığı değildir, fakat bir bütünde önermeler arası ilişkidir.

 Bu nedenle doğrulamanın konusu önermeler değil; fakat bu bütündeki tutarlılıklardır. Mümkün dünyalar söz konusu olduğunda bir önermenin bir dünyada doğru ve diğer dünyada yanlış olduğu ortaya çıkabilir. Bir bütünde bir önermenin doğruluk değerini hakkında bir başka bütünde sahip olduğu doğruluk değerine göre belirleyemeyiz.

Bir öğe bir dünyaya ait olup olmadığını belirlemek için bir önerme ve “reel” bir dünya arasında uygunluk olarak doğruluk ölçüt olamaz. Bu doğruluk uygunluk ölçütünün yerine tatmin edilebilirlik ya da tutarlılık ölçütü konmalıdır. Bu dünyayı çelişkisi ve tutarlı yapan bir dünyadaki bu hiç ölçütler bütünüdür.

 Eğer bir dünyada doğru ve diğer bir dünyada mümkün ise yanlış olabilir; fakat bu iki dünya uyuşabilir olmayacaktır. İki önermenin aynı mümkün dünyaya ait olduğunu nasıl biliriz? Onlar çelişkili ise aynı dünyaya referansta bulunmaz[7] mümkün sıfatı mümkün dünyalar ifadesinde karışıklıyor yol açar. 

Hintikka’nın felsefesini mümkün dünyalar semantiğinden ibaret görülemez; felsefeye katkısını mümkün dünyalar semantiği ile sınırlanamaz. Fakat bu teori olmadan onun teorisi de anlaşılamaz. Mümkün dünyalar bir kurgu değildir; verimli ama sınırlı olan bir açıklama biçimidir.[8]

 

Analitik felsefenin dil felsefesinin bütün alanları dilin ve düşüncenin yönelimli görüşlerini açıklamak söz konusu olduğunda mümkün dünyalar semantiğinden yararlandılar. [9]

 

       Mümkün dünyalar semantiği anlamın modelleştirilebilmesine karşıttır. Biçimsel bir dil sadece göstergelerin kullanımına ilişkin bir araçtır; model ifade etmez. İlk biçimsel diller doğal olarak kaplamsaldır yani özdeşliği ifade etmez ve gerçekliği sağlamak için kullanılır özdeşlik ifadesi olarak ve A ve A eşittir b ise f(b) genelleştirme ilkeki ev x x bilmek inanmak algılamak istemek dilemek gibi önermesel tutum fiilleri özdeşliğin ve kaplamın belirlediği doğruluk değeri içermez .

Mümkün dünyalar semantiği sezgilerimize daha yakın anlamın biçimsel bir modelini oluşturmaya izin vermez; fakat bizi anlamların çokluğuna karşı tedbirler almaya ve söylemle varlığın ilişkileri konusunda alternatifler ortaya koymaya zorlar.

Mümkün dünyalar semantiği fiktif bir düşünce bir fantezi değildir Hintikka’yı mümkün dünyalar semantiğini kabul etmeye götüren neden şudur: Anlamın modelleştirilmesine karşıtlık: Biçimsel bir dil sadece göstergelerin kullanımına ilişkin bir araçtır ve anlamı ifade etmez. İlk biçimsel diller doğal olarak kaplamsaldır yani özdeşliği ifade etmek için ve genelliği sağlamak için kullanılır

Özdeşlik şöyle formüle edilir: (Fa ve a=b)Fb. Genelleştirme ilmesinin formülü şöyledir: Fc(Ex) Fx.[10]

Frege’nin mantıksal semantiği dilin analizini, doğrulukları sadece reel dünya ile bağlı sözcelerin analiziyle sınırlıyordu. Mümkün dünyalar semantiği dilin referans fonksiyonunu reel dünyada var olmayan mümkün dünyalara genişletir. O zaman reel dünya ile mümkün dünya arasındaki ilişki epistemolojik bir problem olur. Hintikka’nın önerdiği teorik model bu problemi ele alır. Bu modelin orijinalliği her iki dünyayı birleştirmesidir. O, diyalogda karşılıklı konuşmada iki epistemik tutumu ayırır. Bir ve aynı sözce ya inanç dünyasına ya da bilgi dünyasına dayalı olarak anlaşılabilir. “Sezar Rubikon Irmağı’nı aştı.” sözcesini duyduğu ya da okuduğu için inanmak ve tarihsel bilgi tarafından kanıtlanan sebeplerden dolayı bilmek aynı şeydir. Bir ve aynı süjenin kognitif tutumu bir kutuptan öbürüne değişebilir aynı şekilde farklı süjeler karşıt kognitif tutumları benimseyebilirler. Öğrenme durumunda öğretici aynı konuda inanç durumundan bilgi durumuna geçirebilir. Ancak bu, doğruya ve yanlışa ilişkin ölçütü dikkate almayı gerektirir. İnancı ve bilgiyi karşıt yapan şey gerçekte nedir? Bilgi, özü gereği doğru olan şeydir ve sadece reel dünyaya ilişkindir. İnanç ise doğru veya yanlış olabilir. Bunu şöyle bir örnekle  açıklayabiliriz: Eğer 1994’te “Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı olduğunu biliyorum.” dersem, doğrusu bu, realitedir; bunu kanıtlayabilirim. Fakat 1994’te “Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı olduğuna inanıyorum.” dersem, bu inancım ya doğrudur ya da yanlıştır.  Hintikka inanç sorununu yönelimli olmayan  terimler yardımıyla çözmek için mümkün dünyalar semantiğini geliştirdi. İnançlar gerçekte süjenin iç dünyasını dolduran ideler değildir. Onların dünyadaki olgulara, olaylara ya da nesne durumlarına dayalı bir içeriği vardır. Bir inanç aktüel dünyada var olan bir şeye uygun olursa doğrudur; onun konusu konuşanın sözünü ettiği aktüel dünyada var değilse, yanlıştır.   Hintikka’nın tümüyle orijinal katkısı şudur: Yanlış bir inanç, yanıltıcı ve sonuçta içi boş, negatif bir fikir değildir. İnanç gerçekte reel olmayan bir ya da pek çok dünyanın imkanını açar; çünkü var olan dünyamızda bir ya da pek çok alternatifi ortaya çıkarabilir. Mantıksal semantiğin kaplamsal bakış açısıyla uyumlu olarak Hintikka inancı süjenin bir iç düşüncesi yapmayı reddeder. Çünkü inanç empirik dünyadan başka mümkün bir realiteyi nesneleştirme ve temsil etme gücüne sahip bir önermede ifade edilir. Örneğimize dönelim: Eğer “1994’te “Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı olduğuna inanıyorum.” dersem, bu ya bir doğru inançtır; çünkü gerçekte durum böyledir ya da yanlış bir inançtır; çünkü Özal milletvekili seçilmemiştir. Fakat bir yanlış inancı ifade etmek hiçbir şey söylememektir; çünkü Turgut Özal’dan başka birini, sonuçta bilmediğimiz birinin Cumhurbaşkanı olduğunu varsayar.  Turgut Özal’tan başka politikacıların meşru başkan olabildikleri mümkün dünyaların bir çokluğunu kabul edebiliriz. Görüyoruz ki, mümkün dünyalarda farklılaşmalar vardır. Bir yandan bir inanç paradoksal olarak pozitiftir; tümüyle gerçekleşebilir mümkünlerin bir alanını açar. Bu inanç reel dünyada yanlışsa başka mümkün bir dünyada doğru olabilir. Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı olabildiği reel dünyaya karşıt olarak mümkün bir dünyayı kabul edebilirim. Diğer yandan reel dünya mümkün dünyalardan biridir. Kim olduğunu belirlemeye çalıştığımız tek bir Cumhurbaşkanı vardır. Bunlardan birinin başarısının ve diğerlerinin başarısızlığının (örneğimizde Turgut Özal’ın)  koşullarını bilmeyi sağlayan soruşturmayı sürdürmek zorunludur.  Objektif bilgi bu noktada aktüel dünyamızda gerçekleyen olasılıkları elemek anlamına gelir. İnançtan bilgiye geçtiğinde bilen süjenin epistemik hayatının işleyişi böyledir.

Hintikka mümkün dünyalar semantiğini aydınlatmak için üç konuyu açıklayacaktır: Alternatiflik, nüfuz edilebilirlik ve özdeşliğin taşınması

 

1. Hintikka mümkün dünya ile  R dünyada belirli ontolojik bir ilişkidir bu ilişkinin yerine alternatiflik ilişkisini koyar. Bir dünyanın yerine alternatif bir dünyayı (m’) koyar; bu ilişki sayesinde bilginin ve metafiziğin problemlerini ve farklı biçimde ele alır.

Alternatiflik, Alternatiflik (mümkün ya da gerçek) başka bir dünyaya dayanarak mümkün bir dünya oluşturmanın kurallarını verir. Şöyle genelleştirilebilen bir örnek verelim: Örneğin “Hayvanlar konuşur.” Önermesini düşünelim. Doğru ve yanlış birbirinin alternatifi ve birbirine karşıt bir çift dünya oluşturur. Eğer aktüel deneyim dünyamızda (en azından şimdiki bilimsel bilgilerin bildirdiği kadarıyla) hayvanlar konuşmazsa, en azından hayvanların konuşabildikleri (buna düşünmeyi de ekleyebiliriz)  karşıt bir dünyayı kabul edebiliriz. Aynı şekilde niceleme terimlerini kullanarak diyebiliriz ki, nütün hayvanlar değil; bazı hayvanlar konuşur veya adlandırabildiğimiz ve belirleyebildiğimiz bir konuşur. Böylece empirik dünyamızda yanlış olan şey, bir mümkün dünyada doğru olabilir. Mümkün dünyayı böylece yeni özelliklerle zenginleştirebiliriz. Bu dünyanın hayvanlarından başka tüm bireyleri mavi olabilir Şirinler’in dünyasında olduğu gibi mavi olabilir. Örneğin mavi olmayan bir birey olursa, bu yeni olaylara neden olur. Sonuç olarak bir dünya belirli önermelerin bütünü için kabul edilebilir uygulama alanlarından biridir. Mümkün dünyalar her zaman başka bir dünyanın evirmesinin mantıksal ilkesi temelinde birbirinin alternatifidir. Onlar sadece uzaysal-zamansal algımızla bildiğimiz tek empirik dünyamızın alternatifi değildir.

2  Nüfuz edilebilirlik bir ilişki kurma imkanıdır. Nüfuz edilebilirlik mümkün dünyaların yapısını belirler.   Nüfuz edilebilirlik  süjelerin sahip olduğu süjelerin sahip oldukları bilgi yardımıyla bir inanç ya da bilgi evrenine geçebilmeleridir. Mümkün bir dünyaya D1 başka mümkün bir dünyadan D2den hareketle nüfuz edilebilir. Nüfuz edilebilmenin koşulu da şudur : D2de  doğru olan bir şeyin en azından bir  D1de mümkün olmasıdır.

3. Özdeşliğin Taşınması: Bu da  bir ve aynı bireyin özgün özelliklerinin farklı dünyalarda varlığının belirlenmesidir.

Bu taşunma bir ve aynı bireyin bulunduğu farklı dünyalarda tecessüm etmiş halini belirlemekten ibarettir. Onun farklı biçimleri, dünyaların fizik özelliklerindeki özelliklerin değişmesine bağlıdır. Çünkü bir birey içinde hareket ettiği dünyalardan bağımsız olarak var değildir. Hintikka özdeşliğin taşınmasını şöyle açıklar:

Belirli bir mümkün dünyanın bir üyesinin bir başka mümkün dünyanın hangi üyesine özdeş olduğuna karar vermek için bu özellikleri ve ilişkileri kullanmalıyız. Bireylerin adları alınlarında yazmaz. Onlar kendilerinden hareketle bilinmez. Onları yalın olarak gözlemleyemeyiz. Sadece onların özelliklerini ve ilişkilerini gözlemleyebiliriz.

     Bu üç kavram birbirini tamamlar. Alternatif bir mümkün dünyaya erişimin reel dünya temelinde gerçekleşir.

 

 Buraya kadar yaptığımız açıklamalarda mantıksal semantik açısından mümkün kavramının neden ibaret olduğunu söylemedik. Bir dünya biçimsel olarak a b c özelliklerine sahip X, Y; Z, bireyler listesinden oluşur.  Bireylerin sahip oldukları nitelikler bu dünyada bulunur; bu niteliklerin ilişkileri eylemler, olaylar, fenomenler olan nesne durumlarının bütününü oluşturur. Mümkün dünyaların belirlenmesi bu dünyadaki bireylerin ve niteliklerin arasında tespit edilebilen kombinzonların sonucudur. 

Eğer alternatiflilik dünyaların kendi aralarında kabul edilebilirliğiy temelinde anmlaşılabilen bir nitelik ise nüfuz edilebilirlik, süjenin aktüel olarak bulunduğu bir referans dünyası temelinde yeni bir dünyaya nüfuz edebilme gücüne sahip süjelerin episteik kapasitesini belirtir. Bu nedenle  bu başka dünya söz konusu süjenin bildiğinen inandığı evrenle uyuşmalıdır. (Bütün köpeklerin/kurtların kötü olduklarına inanırsam komşumun köpeğinin beni ısırmayacağını kabul etmekte zorluk çekerim.” Ve o, kişinin deneyiminin dünyasıyla (örneğin (görmeyi umduğu şeyle) uyuşmalıdır.  Diğer yandan dünyalar arasında mantıksal bir ilişki örneğin simetri olmalıdır; aksi halde eşdeğerlik  olmadığından diğerini düşünemezdik. D2 kara dünyasın kurbağa D1 su dünyasındaki hayati fonksiyonlarını (soluma hareketlilik) yerine getiren organlar  bütününe  sahip olmalıdır. Kurbağa ilk D1 dünyasından hareketle değişerek D2 dünyasına geçer ve aynı şekilde yer değiştirme ve soluk alma için zorunlu değişiklikleri gerçekleştirerek D1 dünyasına geri döner. Nihayet fiksiyon metninin büyük bir bölümü deneyim dünyamızı az veya çok yansıtan reel dünyaya okuyucunun parçası olduğu bilgi evrenine referansla oluşturulur. Fiksiyon dünyası karşıt olmak için reel dünyaya gönderir demek yeterli değildir. Çünkü fiksiyon içeriğini reel dünyanın bölümlerinin içeriğine birleştirir. (Kırmızı Şapkalı Kurt havada uçmaz; yürür, koşar vs.). Çelişkili olarak reel dünyanın doğal yasaları kendilerinin karşıtı olan fiksiyonun açık bir işlemini devreye soktuğunda fiksiyon dışında korunmuştur. Çoğu zaman anlatıda reel dünya hakkında hiçbir şey söylenmez; aynı şekilde reel ve fiksiyon arasındaki ilişki konusunda fiksiyon metninde her şey söylenmiş değildir. Bu, yorum oyunlarının alanını düzenlemeye yol açar. Özdeşliğin taşınması bunun sonucudur.

Bir birey pek çok farklı mümkün dünyada farklı şekillerde bulunabilir: Bir iskorpit balığı bir kurbağa olabilir; bir ve aynı yüklem farklı özellikler farklı dünyalardaki bireylerde farklı özellikler (yüzgeç, hayvan ayağı ve bacaklar) olabilir. Bir ve aynı birey örneğin bir kurt konuştuğu fiktif dünyada farklı bir sınıf oluşturabilir; kırmızı başlıklı kızın büyük annesi kılığına girebilir.  Okuyucu bu farklı durumları bilir; fakat kırmızı başlıklı kız kendi inanç evreninde kurtun, büyük annesinin yatağında onun kılığına girdiğini bilmez.  Fiksiyon hikayesinin şahısları önermesel tutumlara sahiptirler. Onlar bilirler ya da bilmezler; doğru ya da yanlış inanca sahiptirler. Dünyaların her birinde adların ve kavramların referansları farklılaşır. Bu, bilgi referansının göreceliliğidir.

 

Hintikka ortak duyu mantığına uygun olarak tutumunu şöyle özetler:

Mümkün dünyalar semantiğinde tek bir dünyadakinden daha fazla ifadelerin referanslarını dikkete almalıyız. …] İfadelerimizin reel dünyamıza referanslarını belirtmek yani her temel sembole bir referans değeri yüklemek artık yeterli değildir. Bunu yapmak yerine dilimizin her ilkel ifadesi için ifadelerimizin reel dünyaya referansını belirtmek artık yeterli değildir. Bunun yerine dilimizin her primitif ifadesi için mümkün tüm dünyalarda (ya da senaryolarda) referansta bulunacağı bir anlam fonksiyonunu postulat kabul etmelidir. Örneğin referansı bir ve aynı birey olan bir ad olan şey, bir fonksiyona sahiptir; bu fonksiyon bu bireyi belirli bir dünyada somut hale getirir. Bu dünyaların tümü bireylerin gerçek özdeşliğini oluşturur.[11]

 

Bu aşamada şunu hatırda tutmalıdır: Fiksiyon metninin egemen referansı doğal yasalar tarafından yönetilen reel dünyadır. Doğal dünyanın fenomenleri, fiksiyon olaylarıyla karşıtlığına dayanarak sorgulanabilir. Betimlerin kapsamındaki ne gibi değişiklik olmuştur? Örneğin, Aristoteles yerine “Antikitenin büyük filozofu” ya da “İskender’in hocası” ifadelerini yazabiliriz. Birinci önerme başta Platon olmak üzere pek çok filozof hakkında doğrudur. İkinci önerme tek bir kişi hakkında doğrudur. Hem reel dünyada hem de mümkün dünya(lar)da referansta bulunulan kişiler kimlerdir? “X yani değişken bir ad (“balık” adı) “balık” denen  bir bireyi belirtir.” demek hangi dünyalarda mümkündür?  Bunu açıklarken şu hipotezi kabul ederiz: “Balık” terimi ait oldukları dünyalara göre farklı bireyleri belirtebilir.

“X biliyor ki P” sadece ve sadece X’in bildiği bütün mümkün dünyalarda doğru ise doğrudur. Her konuşma mümkün dünyalardan konuşma değildir. Fiktif ve imgesel durumlar mümkün dünyalar semantiğinin söylemi değildir. Örneğin “Ah! Paris deniz kenarında olsaydı!” ifadesi mümkün dünyalara ilişkin değildir.

 Hintikka daha sonra Wittgenstein’ın dil oyunları düşüncesine yeni bir biçim ve içerik vermek istedi. Bilindiği gibi İkinci Wittgenstein’a göre dil, dil oyunlarının bir koleksiyonudur ve dil oyunları arasında sadece aile benzerliği vardır. Dil oyunlarının en basit örneği bir inşaatta duvar ustasının çırakta döşeme taşı! Tuğla! Şakül! Gibi tek kelimelik cümlelerle isteğini ifade eden kelimelerdir. Hintikka bu oyunları mantıksal açıdan açık bir biçime kavuşturmak istedi. Bu mantıksal biçim bir diyalog ortamında görebiliriz. Örneğin sizin karşınızda “Bütün kedilerin bıyıkları vardır.” dersem, siz bana “Bıyıksız bir kedi olamaz mı?” diye sorarak benim iddiamı test etmeye çalışırsınız. Ben bunu söyleyemezsem yanıldığım ortaya çıkar. Fakat “Gri kediler vardır.” dersem sizin haklı çıkma benim de yanılma olasılığım yoktur; çünkü gri kedilerin var olduklarını kanıtlayabilirim. Hintikka, modalite durumlarında olduğu gibi, basit fikirlerden hareketle dil felsefesinin pek çok problemini incelemek için bir kavramlar bütünü oluşturmayı düşündü. Örneğin yüklemler mantığı da denen normal mantıkta “Sigara içen Yunanlıların sayısı Bira içen Almanların sayısı kadardır:” gibi niceleyiciler yoktur. Bu niceleme tarzı ancak diyalog tarzında anlaşılabilir. Çünkü farklı süjelere farklı eylemler yüklenmektedir. Üstelik oyunlara yoğunlaşırsak ve niceleme formüllerini  biraz unutursak, kuralları çeşitlendirebiliriz bu çeşitlendirme; örneğin bazı oyuncuların değiştirilmiş kurallara göre vuruşunun diğer oyuncular vuruş olduğunu bilmeyebilirler. Dallara ayrılmış niceleyicileri bu şekilde açıklayabiliriz. Mantığın formülünün doğrusal biçimde okunamayacağı durumlar vardır;  çünkü birbirine bağlı iki değişkenden bir diğerinden sonra gelir; ilki zorunlu olarak ikincisine bağlı değildir. Örneğin “Ülkenin tüm güney bölgesi bir temsilci gönderdi ve ülkenin tüm kuzey bölgesi temsilcinin karşılaşacağı bir ajan gönderdi.” dersem, kuzeyin ajanı  güneyin seçtiği ajana bağlı değildir.

mümkün dünyalar teorisi ve inanç evrenleri

 Bir mümkün dünyada inancı yansıtan doğru bir önerme yanlış olabilir; buna karşılık bilgi bu tür mümkün bir dünyaya yol açmaz.

 Mümkün bir dünya bir süje için kabul edilebilir bir dünyadır; süjenin modal sözceleri şunu belirtir: Süje bu dünyaya yalnız kavramlar sistemi aracılığıyla referansta bulunabilir, düşünce kategorisi gibi imkanlar ona bildiği inandığı ve algıladığı şeyle uyumuna göre olayları düzenlenmesine izin verir.

 Mümkün dünyaların olduğuna başvurma iki şeye yol açar: Referansın kapalılığı ve onu bir nesne durumu gibi tutarlı bir sisteme entegre etme ve onun mümkün bir dünyada doğru olduğunu söyleme.

 A, P’nin doğru olduğuna inandığında P'nin doğru olduğunu hiçbir şey kanıtlamaz.  Açıkça P, nesnelerin mümkün bir durumunu temsil eder.  Düşündüğümüz önerme ne olursa olsun onun doğru olduğunu boşuna söyleriz ve tekrar ederiz. Bu onu yine de doğru kılmaz; onu doğru kılan şey, onun dışındadır. O, sadece nesnelerin mümkün durumunun bir betimidir.

 



[1] Leibniz – Gerhardt 1875-1890, VI, 364 (Théodicée, § 416).

[2] Jacob Schmutz Qui a inventé les mondes possibles ? Cahiers de philosophie de l’université de Caen 42 | 2005

 

[3] Carnap Signification et nécessité p. 13.

[4] Marconi, Diego, La philosophiedu langage au XXème siècle,

traduit de l'italien par Michel Valensi, édition de l’eclat,Paris, 1997

 

[5] Marconi, Diego, La philosophiedu langage au XXème siècle,

traduit de l'italien par Michel Valensi, édition de l’eclat,Paris, 1997






 

[6] Philosophie de la logique et philosophie du langage IV, Collectif, Odil Jacob p. II.

[7] Jaakko Hintikka “Modality ans Quantification”, İn: Models and modalities, Dordrecht, D. Riedel, 1969.

[8]  Hintikka, Jaakko  l’ıntentıonnalıté et les mondes possıble sOpuscules

Nadine Lvand (éd.) Presses universitaires du Septentrion, Villeneuve d'Ascq

2011, Nadine Lavand (éd.)

 

 

 

[9] Bruguıère, Catherine “Mondes possibles et compréhension du reel”, Aster, 2007, 14, p. 22.

[10] Hintikka L’intentionnalité et les mondes possibles, Septentrions, Paris, 2011, p. 13.

[11] (Jaakko & Hintikka au Congrès Wittgenstein de 1981, dans Hintikka, 1989, p. 20).

HİNTİKKA'YA GÖRE FELSEFE FENOMENOLOJİ

                    HİNTİKKA'YA GÖRE FELSEFE FENOMENOLOJİ