Hintikka'da Mümkün dünyalar
Hintikka’nın dil felsefesi sıkı
sıkıya mümkün dünyalar semantiği anlayışına bağlıdır. Peki, bu semantik nedir?
Hintikka bunu nasıl anlamaktadır ve uygulamkatadır? Ve bunun felsefesi
açısından sonuçları nelerdir? Şimdi bunu görelim.
Hintikka’nın mümkün dünyalar
semantiği diğer filozofların mümkün
dünyalar semantiğiyle az veya çok ilişkilidir; diğer semantiklerle onun
semantiği arasında türle birey arasındakine benzer bir ilişki vardır. Nasıl k,
birey türün temel özelliklerine sahipse Hintikka semantiği de diğer
semantiklerin temel özelliklerini içerir. O nedenle konuyu açıklarken önce
mümkümkün dünyalar semantiği hakkında genel bir açıklama yapmak uygundur.
İlk bakışta “mümkün dünya” tümüyle
imgesel dünyayı veya gelecek dünyayı, bizden farklı insanların yaşadıkları
diğer gezegenleri çağrıştırmaktadır. Kimi insanlara göre mümkün dünyayı
düşünmek gerçekte bizim yaşadığımız dünyayı düşünmenin başka bir biçimidir. Bu
sonuncu mümkün dünya anlayışı Leibniz’in anlayışına çok yakındır. Leibniz’e
göre Tanrı zihninde mümkün ve uygun yani mantıksal açıdan çelişkisiz tüm
dünyalara sahiptir; fakat iyilerin ve kötülerin optimum fonksiyonunu
gerçekleştirdikleri mümkün dünyaların en iyisini seçmiştir. Leibniz Teodise
Denemesi’inde her defasında bir ve aynı tarihin farklı şekillerde
cereyan ettiği bir yığının tanelerine benzer “bir mümkün dünyalardan söz
ediyordu.[1]
Pek çok filozof son yıllarda
Leibniz’in ötesine geçmeye ve onum mümkün dünyalara ilişkin söyleminin tam
kaynaklarını aydınlatmaya çalıştılar. Fakat yapılan araştırmalarda bunun tatmin
edici bir açıklamasını bulmak mümkün olmadı.[2]
Mümkün dünyalar semantiğini kabul
etmeye götüren süreç Fregenin değiş tokuş edilemez ifadelerle ilgili
görüşleridir. Örneğin “Ahmet giren
kişinin kaba olduğuna inanıyor.” önermesindeki “inanma”nın süjesinin Mehmet olduğu ortaya çıkmışsa bu önermeden
sadece Mehmet'in kaba olduğu çıkarılabilir. Mümkün ve zorunlu gibi modal
gerçekleştiriciler doğruluk fonksiyonları değildir. Eğer P doğru ise, P nin
mümkün olup olmadığı hakkında hiçbir şey bilemem. Modal ifadelerin pek çok hesaplanma yolu
vardır. Örneğin tanımlama, birleştirme ve tekrar gibi. Fakat bu durumda
doğrulanmayan gerçekleştiricileri içeren bu diller açısından doğruluğun yeniden
tanımlanması gerekti.
Mümkün dünyalar teorisi bu
zorunluluğun sonucu kabul edildi.
Felsefede mümkün
dünyalar semantiği 1930’lu yıllarda
ortaya çıkmıştır. Bu semantik dil felsefesine Carnap’la birlikte girmiştir.
Modal mantık için mümkün dünyalar semantiği başlangıçta Carnap tarafından Signification
et nécessité’de (Anlam ve Zorunluluk) kabul edilmişti. Carnap tüm
mümkün dünyalarda doğru olan şeyin doğru olduğunu kabul ediyordu.[3]
Mümkün dünyalar konusunda
Carnap yolu gösterdi. Fakat bu semantiğin ve içlem mantığının
gelişmesi 1960’larda Kripke, Hintikka ve Kangerin çalışmalarıyla oldu ve
“mümkün düyalar semantiği” adı altında önemli bir araştırma alanı haline geldi.
[4]
"Mümkün
Dünyalar Semantiği," felsefi ve mantıksal bir kavramdır. Genellikle modal
mantık ve dil felsefesi bağlamında kullanılır. Bu kavram, "mümkün
dünyalar" veya "olasılık dünyaları" fikrine dayanır. Bu
düşünceye göre, gerçeklik tek bir şekilde değil, birden fazla mümkün durumla
ifade edilebilir.
Mümkün dünyalar teorileri
bizimkinden başka dünyaların var olduğunu ileri süren teorilerdir. Teoriyi ilk
defa kimin icat ettiği problemi çözülmese de çağdaş felsefede mantıkçılar tarafından kullanıldı. Mantıkçılar bu
yaklaşımın kendi biçimsel dillerine uygulanabileceğini düşünmüşler doğal
dillerin betiminde ondan az veya çok yararlanmışlardır. Mümkün dünyalar
semantiği ortaya çıktıktan sonra pek çok çalışmaya esin kaynağı olmuştur. Bu
çalışmalar akıl yürütmeyi klasik mantık dışındaki mantığa model epistemik ve
zamansal mantıklı ara başvurarak açıklamaya çalıştı.
Mümkün dünyalar modal mantık
Geleneksel mantık uzun zaman önermelerin
geçerliliğini doğruluğunu değerlendirmeye izin veren prosedürler toplamı gibi
görüldü. Fakat mümkün ve zorunlu durumlara ilişkin önermelerin nasıl analiz
edileceğini söylemedi. Fakat “Ulysse romanın el yazmasının bir gün bulunması
olasıdır.” “Bir başlangıç olması zorunludur.” gibi olasılık; 2 X2=5 olduğuna inanıyorum.” Onun
gelebileceğini düşünüyorum.” gibi önermesel tutumları ; Eğer kanguruların
kuyrukları olmasaydı yere kapaklanırlardı.”;
“Eğer Joyce miyop olmasaydı yazar değil de ressam olabilirdi.” gibi
realiteye uygun olmayan önermeleri analize yaramadı. Olasılık, zorunluluk
önermesel tutum verealiteye karşıtlık ifade eden bütün bu önermeleri analiz
için yeni bir mantık ortaya çıktı. Buna modal mantık denir.
Bu mantık
zorunluluk ve olasılık kavramları çerçevesinde antikiteden itibaren
filozofların ilgi konusu olmuştur. Modal mantığın kurucusu Aristoteles’tir. Yorum
üzerine’nin on ikinci ve on üçüncü paragraflarında ve Birinci
Analitikler’de (I, 3 ve I, 8 -22) bu mantığı ele alır.
Mümkün dünyalar
semantiğine giden yolu daha önce Carnap göstermişti. Fakat bu düşünce biçimi 1960'lı yıllarda
Kripke’nin ve Hintikka’nın çalışmalarıyla bir bağımsız düşünme biçimi halini
almıştı.
Mümkün dünyalar
semantiği yaklaşık yirmi yıldan beri pek çok
alanda yaygın biçimde açıklama ilkesi olarak kullanılmıştır. Edebiyatçılar,
dilciler ve dil filozofları bu konuda yoğun ve önemli çalışmalar yapmışlardır.
Bu teori başlangıçta “zorunludur
ki,” “mümkündür ki” gibi gerçekleştiricileri kullanarak sözceler arasındaki
ilişkileri analiz eden modal mantık sitemlerinin tamlık, süreklilik vs gibi
biçimsel özelliklerini analiz etmek için kullanıldı.[5]
Bir mümkün dünyalar semantiğinde
lengüistik bir ifade mümkün bir dünya ile ilişkisine dayanarak yorumlanır. Örneğin
bir sözcenin doğru veya yanlış olduğunu söylemek yerine mümkün bir dünyada
doğru veya yanlış olduğu söylenir. Eğer
yorumlanmış bir dil önermesel bir dil ise mümkün dünyada bir yorum formülasyonu
her zaman daha etkin olan Kripkeci anlamda şu üç ögeden oluşur: <W, R, I>. Burada
W mümkün dünyaların bir bütünüdür; R dünyada belirli bir ilişkidir ve I de bir
fonksiyondur. Geçerlilik bütün mümkün dünyalarda bütün yorumlarda
doğruluk olarak tanımlanmıştır. Eğer yorumlanan dil, modal standart bir dilse
ve olasılık ile zorunluluk en azından mümkün bir dünyada doğruluk ve bütün
mümkün dünyalarda doğruluk diye yoruumlanmışsa, geçerli formüller ilişkinin yani
R’nin biçimsel niteliklerine bağlıdır.
Mümkün
dünyalar semantiği, "modalite" olarak adlandırılan kavramları
inceler. Bu kavramlar, "zorunluluk," "imkânsızlık,"
"olasılık" gibi terimlerle ifade edilir. Örneğin, "X
olmalıdır," "Y mümkün değildir," gibi ifadeler modaliteyi içerir
ve bu ifadeler farklı mümkün dünyalarda farklı anlamlara gelebilir.
Bu
semantik yaklaşım, dilin ve mantığın anlamını, gerçekliğin farklı olası
durumlarına dayandırır. Bu şekilde, belirli ifadelerin ve mantıksal yapının
farklı koşullarda nasıl değişebileceğini anlamak için kullanılır.
Eğer yorumlanan dil bir yüklemsel dil ise durumlar
karmaşıklaşır. Geçerli formüller bütünü sonuçta geçerli çıkarımlar bütünü
mümkün dünyalardan her birine bağlı bireylerin niteliği konusunda edinilen
kanılara ve niteliğin tüm mümkün
dünyalarda aynı (bütün mümkün dünyalarda aynı bireyler vardır ve sadece
nitelikleri farklıdır) veya tersine bir mümkün dünyanın belirli bir dünyaya
göre mümkün dünyalardan daha çok veya
daha az birey içerip içermediğinin kabul edilip edilmemesine bağlıdır
Frege şunu göstermişti: Dolaylı
bağlamlarda bazı ifadelerin referansları yani kaplamları yoktur; fakat
anlamları yani içlemleri vardır. Frege kapalı içlemler için “kaplamsal bağlam”
terimini kullanır. Kaplamsal bağlam,
dünyada belli bir durumdaki varlıkların toplamıdır.
Leibniz’in metafizik ve teolojik
amaçlarla kabul ettiği mümkün dünyalar, modal önermelerin doğruluğunu
tanımlamak için kullanıldı. Mümkün dünyalarda modal önermelerin doğruluğunu
tanımlamak kolaydır. Mümkün dünyalarda iki niceleyici vardır: Varoluşsal (mümkün) ve
tümel (zorunlu). Kuşkusuz Aristoteles de
zorunlu, tümel, tikel ve olumsal ifadelerini kullanmıştı; ancak mümkün dünyalar
semantiğinde bu ifadeler farklı bağlamlarda kullanılmıştır. Fakat içlemin mantıksal değeri kabul
edilince, bunun ontolojik sonuçları olması kaçınılmazdı. Mümkün dünyalarda içlemin betimselliğinden
hareketle üç modal anlayış ortaya çıktı:
1. Modal realizm: Mümkün dünyalar
kendi başlarına vardır; modalite objektiftir.
2. Modal kavramcılık: Modaliteler
zihnimizin realiteyle ilişkisini ifade ederler.
Mümkün dünyalar objektif kavramlardır; fakat zihnimizden bağımsız olarak
var değildir; modal realite yoktur
3. Modal nominalizm: modaliteler
lengüistik söyleyişlerdir; araçlardır fakat modaliteye ilişkin objektif
kavramlara zorunlu olarak göndermez.
Modalite kavramı belirsizdir onun kullanımı sınırlanmalıdır; mümkün olduğunca onu söz modaliteleriyle
sınırlamalıdır.[6]
Bu üç modalite derecesinden birincisi Lewis
ikincisi Kripke ve üçüncüsü de Hintikka
tarafından savunuldu. Bunların her birinde mümkün bir dünya farklı biçimde
betimlenir. Realizmde aktüellik dışında
bizim tüm özelliklerimize sahip (tam, bağımsız, gerçek) bir dünya olarak;
kavramcılıkta mümkün dünyalar bireylerin ve ilişkilerin bütünü olarak yüklemler
mantığının semantik modelleri olarak modal realizmde mümkün dünyalar
önermelerin bütünü olarak anlaşılmıştır. Hintikka mümkün dünyaların doğasına
ilişkin tüm problemleri eler. O klasik felsefi problemleri incelemeyi sürdürür.
Mümkün
Dünyalar Semantiği
Mümkün dünyalar semantiğine dair bu temel açıklamalardan
sonra şimdi Hintikka’nın mümkün dünyalar semantiğini açıklayalım:
Hintikka tıpkı Kripke gibi bu
teoriyi 1960'lı yılların başında ortaya koydu; bununla amacı modal mantığın
doğru bir yorumunu yapmaktı. Russel Principia Mathematica’da
“ve”, “veya”, “ise” gibi bağlayıcıları doğruluk fonksiyonlarıyla uyuşturmuştu.
Diğer yandan Frege şunu kanıtladı: Bazı ifadeler doğru bağlamlarda
referanslarına değil anlamlarına başvurur. Pek de açık olmayan bu tür ifadeler
için içlemsel bağlam ifadesi kullanıldı.
Örneğin
Ahmet giren
kişinin hoyrat olduğuna inanıyor.
önermesinden, bu adamın Hasan olduğu ortaya çıkarsa
bundan sadece Hasanın hoyrat olduğunu çıkarabiliriz. “İçlemsel bağlam”ı ortaya
çıkaran gerçekleştiriciler (“ise”,
“ve”, “veya”, “ancak ve ancak”) doğruluk fonksiyonları değildir. Eğer P
doğruysa, P’nin mümkün olması konusunda hiçbir şey bilmem. Hintikka modal
mantık analizlerini doğruluk değerine dayandırmaktan çok sözdizimsel anlama
dayandırıyordu. Mümkün dünyalar teorisi doğruluğun ihmal edilmesine tepki
olarak ortaya çıktı. Modal önermelerin doğruluğunun mümkün dünyalar terimleri
ile tanımlanması son derece basittir. Bir P önermesi en azından bir dünyada
doğruysa mümkündür ve bütün mümkün dünyalarda doğruysa zorunludur. Bu
semantiğin niceleyicileri varoluşsal (mümkün) ve tümel (zorunlu) kavramlardır. Kuşkusuz bu kavramlar zorunlu/tümel
olumsal/tikel şeklinde de vardır Fakat mümkün dünyalar semantiğinde farklı bir
bağlamda kullanılır.
Her bir “mümkün
dünya”, belli bir olasılık ya da koşul altında gerçekleşebilecek olan her şeyin
tamamını içerir. Örneğin, bir mümkün dünyada yerçekimi farklı olabilir, başka
birinde insanlar farklı bir dil konuşabilir veya temel fiziksel yasalar
değişiklik gösterebilir.
Hintikka’nın
mümkün dünyaları ontolojik değil semantiktir. Mümkün dünyanın ögeleri nesneler
ya da kişiler değil önermelerdir. Bu mümkün dünyalar teorisinin temeli olguların
ya da nesnelerin varlığı değildir, fakat bir bütünde önermeler arası ilişkidir.
Bu nedenle doğrulamanın konusu önermeler değil;
fakat bu bütündeki tutarlılıklardır. Mümkün dünyalar söz konusu olduğunda bir
önermenin bir dünyada doğru ve diğer dünyada yanlış olduğu ortaya çıkabilir.
Bir bütünde bir önermenin doğruluk değerini hakkında bir başka bütünde sahip
olduğu doğruluk değerine göre belirleyemeyiz.
Bir öğe bir
dünyaya ait olup olmadığını belirlemek için bir önerme ve “reel” bir dünya
arasında uygunluk olarak doğruluk ölçüt olamaz. Bu doğruluk uygunluk ölçütünün
yerine tatmin edilebilirlik ya da tutarlılık ölçütü konmalıdır. Bu dünyayı
çelişkisi ve tutarlı yapan bir dünyadaki bu hiç ölçütler bütünüdür.
Eğer bir dünyada doğru ve diğer bir dünyada
mümkün ise yanlış olabilir; fakat bu iki dünya uyuşabilir olmayacaktır. İki
önermenin aynı mümkün dünyaya ait olduğunu nasıl biliriz? Onlar çelişkili ise
aynı dünyaya referansta bulunmaz[7] mümkün sıfatı
mümkün dünyalar ifadesinde karışıklıyor yol açar.
Hintikka’nın felsefesini mümkün
dünyalar semantiğinden ibaret görülemez; felsefeye katkısını mümkün dünyalar
semantiği ile sınırlanamaz. Fakat bu teori olmadan onun teorisi de anlaşılamaz.
Mümkün dünyalar bir kurgu değildir; verimli ama sınırlı olan bir açıklama biçimidir.[8]
Analitik felsefenin dil felsefesinin
bütün alanları dilin ve düşüncenin yönelimli görüşlerini açıklamak söz konusu
olduğunda mümkün dünyalar semantiğinden yararlandılar. [9]
Mümkün dünyalar semantiği anlamın modelleştirilebilmesine
karşıttır. Biçimsel bir dil sadece göstergelerin kullanımına ilişkin bir
araçtır; model ifade etmez. İlk biçimsel diller doğal olarak kaplamsaldır yani
özdeşliği ifade etmez ve gerçekliği sağlamak için kullanılır özdeşlik ifadesi
olarak ve A ve A eşittir b ise f(b) genelleştirme ilkeki ev x x bilmek inanmak
algılamak istemek dilemek gibi önermesel tutum fiilleri özdeşliğin ve kaplamın
belirlediği doğruluk değeri içermez .
Mümkün dünyalar semantiği
sezgilerimize daha yakın anlamın biçimsel bir modelini oluşturmaya izin vermez;
fakat bizi anlamların çokluğuna karşı tedbirler almaya ve söylemle varlığın
ilişkileri konusunda alternatifler ortaya koymaya zorlar.
Mümkün dünyalar semantiği fiktif
bir düşünce bir fantezi değildir Hintikka’yı mümkün dünyalar semantiğini kabul
etmeye götüren neden şudur: Anlamın modelleştirilmesine karşıtlık: Biçimsel bir
dil sadece göstergelerin kullanımına ilişkin bir araçtır ve anlamı ifade etmez.
İlk biçimsel diller doğal olarak kaplamsaldır yani özdeşliği ifade etmek için
ve genelliği sağlamak için kullanılır
Özdeşlik şöyle
formüle edilir: (Fa ve a=b)→Fb.
Genelleştirme ilmesinin formülü şöyledir: Fc→(Ex) Fx.[10]
Frege’nin mantıksal semantiği
dilin analizini, doğrulukları sadece reel dünya ile bağlı sözcelerin analiziyle
sınırlıyordu. Mümkün dünyalar semantiği dilin referans fonksiyonunu reel
dünyada var olmayan mümkün dünyalara genişletir. O zaman reel dünya ile mümkün
dünya arasındaki ilişki epistemolojik bir problem olur. Hintikka’nın önerdiği
teorik model bu problemi ele alır. Bu modelin orijinalliği her iki dünyayı
birleştirmesidir. O, diyalogda karşılıklı konuşmada iki epistemik tutumu
ayırır. Bir ve aynı sözce ya inanç dünyasına ya da bilgi dünyasına dayalı
olarak anlaşılabilir. “Sezar Rubikon Irmağı’nı aştı.” sözcesini duyduğu ya da
okuduğu için inanmak ve tarihsel bilgi tarafından kanıtlanan sebeplerden dolayı
bilmek aynı şeydir. Bir ve aynı süjenin kognitif tutumu bir kutuptan öbürüne
değişebilir aynı şekilde farklı süjeler karşıt kognitif tutumları
benimseyebilirler. Öğrenme durumunda öğretici aynı konuda inanç durumundan
bilgi durumuna geçirebilir. Ancak bu, doğruya ve yanlışa ilişkin ölçütü dikkate
almayı gerektirir. İnancı ve bilgiyi karşıt yapan şey gerçekte nedir? Bilgi,
özü gereği doğru olan şeydir ve sadece reel dünyaya ilişkindir. İnanç ise doğru
veya yanlış olabilir. Bunu şöyle bir örnekle
açıklayabiliriz: Eğer 1994’te “Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı olduğunu
biliyorum.” dersem, doğrusu bu, realitedir; bunu kanıtlayabilirim. Fakat
1994’te “Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı olduğuna inanıyorum.” dersem, bu inancım
ya doğrudur ya da yanlıştır. Hintikka
inanç sorununu yönelimli olmayan
terimler yardımıyla çözmek için mümkün dünyalar semantiğini geliştirdi.
İnançlar gerçekte süjenin iç dünyasını dolduran ideler değildir. Onların
dünyadaki olgulara, olaylara ya da nesne durumlarına dayalı bir içeriği vardır.
Bir inanç aktüel dünyada var olan bir şeye uygun olursa doğrudur; onun konusu
konuşanın sözünü ettiği aktüel dünyada var değilse, yanlıştır. Hintikka’nın tümüyle orijinal katkısı şudur:
Yanlış bir inanç, yanıltıcı ve sonuçta içi boş, negatif bir fikir değildir. İnanç
gerçekte reel olmayan bir ya da pek çok dünyanın imkanını açar; çünkü var olan
dünyamızda bir ya da pek çok alternatifi ortaya çıkarabilir. Mantıksal
semantiğin kaplamsal bakış açısıyla uyumlu olarak Hintikka inancı süjenin bir
iç düşüncesi yapmayı reddeder. Çünkü inanç empirik dünyadan başka mümkün bir
realiteyi nesneleştirme ve temsil etme gücüne sahip bir önermede ifade edilir.
Örneğimize dönelim: Eğer “1994’te “Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı olduğuna
inanıyorum.” dersem, bu ya bir doğru inançtır; çünkü gerçekte durum böyledir ya
da yanlış bir inançtır; çünkü Özal milletvekili seçilmemiştir. Fakat bir yanlış
inancı ifade etmek hiçbir şey söylememektir; çünkü Turgut Özal’dan başka
birini, sonuçta bilmediğimiz birinin Cumhurbaşkanı olduğunu varsayar. Turgut Özal’tan başka politikacıların meşru
başkan olabildikleri mümkün dünyaların bir çokluğunu kabul edebiliriz.
Görüyoruz ki, mümkün dünyalarda farklılaşmalar vardır. Bir yandan bir inanç
paradoksal olarak pozitiftir; tümüyle gerçekleşebilir mümkünlerin bir alanını
açar. Bu inanç reel dünyada yanlışsa başka mümkün bir dünyada doğru olabilir.
Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı olabildiği reel dünyaya karşıt olarak mümkün bir
dünyayı kabul edebilirim. Diğer yandan reel dünya mümkün dünyalardan biridir.
Kim olduğunu belirlemeye çalıştığımız tek bir Cumhurbaşkanı vardır. Bunlardan
birinin başarısının ve diğerlerinin başarısızlığının (örneğimizde Turgut
Özal’ın) koşullarını bilmeyi sağlayan
soruşturmayı sürdürmek zorunludur. Objektif
bilgi bu noktada aktüel dünyamızda gerçekleyen olasılıkları elemek anlamına
gelir. İnançtan bilgiye geçtiğinde bilen süjenin epistemik hayatının işleyişi
böyledir.
Hintikka mümkün dünyalar
semantiğini aydınlatmak için üç konuyu açıklayacaktır: Alternatiflik, nüfuz
edilebilirlik ve özdeşliğin taşınması
1. Hintikka mümkün dünya ile R dünyada belirli ontolojik bir
ilişkidir bu ilişkinin yerine alternatiflik ilişkisini koyar. Bir
dünyanın yerine alternatif bir dünyayı (m’) koyar; bu ilişki sayesinde bilginin
ve metafiziğin problemlerini ve farklı biçimde ele alır.
Alternatiflik, Alternatiflik
(mümkün ya da gerçek) başka bir dünyaya dayanarak mümkün bir dünya oluşturmanın
kurallarını verir. Şöyle genelleştirilebilen bir örnek verelim: Örneğin
“Hayvanlar konuşur.” Önermesini düşünelim. Doğru ve yanlış birbirinin
alternatifi ve birbirine karşıt bir çift dünya oluşturur. Eğer aktüel deneyim
dünyamızda (en azından şimdiki bilimsel bilgilerin bildirdiği kadarıyla)
hayvanlar konuşmazsa, en azından hayvanların konuşabildikleri (buna düşünmeyi
de ekleyebiliriz) karşıt bir dünyayı
kabul edebiliriz. Aynı şekilde niceleme terimlerini kullanarak diyebiliriz ki,
nütün hayvanlar değil; bazı hayvanlar konuşur veya adlandırabildiğimiz ve
belirleyebildiğimiz bir konuşur. Böylece empirik dünyamızda yanlış olan şey,
bir mümkün dünyada doğru olabilir. Mümkün dünyayı böylece yeni özelliklerle
zenginleştirebiliriz. Bu dünyanın hayvanlarından başka tüm bireyleri mavi
olabilir Şirinler’in dünyasında olduğu gibi mavi olabilir. Örneğin mavi olmayan
bir birey olursa, bu yeni olaylara neden olur. Sonuç olarak bir dünya belirli
önermelerin bütünü için kabul edilebilir uygulama alanlarından biridir. Mümkün
dünyalar her zaman başka bir dünyanın evirmesinin mantıksal ilkesi temelinde
birbirinin alternatifidir. Onlar sadece uzaysal-zamansal algımızla bildiğimiz
tek empirik dünyamızın alternatifi değildir.
2 Nüfuz edilebilirlik bir ilişki kurma
imkanıdır. Nüfuz edilebilirlik mümkün dünyaların yapısını belirler. Nüfuz
edilebilirlik süjelerin sahip olduğu
süjelerin sahip oldukları bilgi yardımıyla bir inanç ya da bilgi evrenine
geçebilmeleridir. Mümkün bir dünyaya D1 başka mümkün bir dünyadan D2den
hareketle nüfuz edilebilir. Nüfuz edilebilmenin koşulu da şudur : D2de doğru olan bir şeyin en azından bir D1de mümkün olmasıdır.
3. Özdeşliğin Taşınması: Bu da bir ve aynı bireyin özgün özelliklerinin
farklı dünyalarda varlığının belirlenmesidir.
Bu taşunma bir ve aynı bireyin
bulunduğu farklı dünyalarda tecessüm etmiş halini belirlemekten ibarettir. Onun
farklı biçimleri, dünyaların fizik özelliklerindeki özelliklerin değişmesine
bağlıdır. Çünkü bir birey içinde hareket ettiği dünyalardan bağımsız olarak var
değildir. Hintikka özdeşliğin taşınmasını şöyle açıklar:
Belirli bir
mümkün dünyanın bir üyesinin bir başka mümkün dünyanın hangi üyesine özdeş
olduğuna karar vermek için bu özellikleri ve ilişkileri kullanmalıyız.
Bireylerin adları alınlarında yazmaz. Onlar kendilerinden hareketle bilinmez.
Onları yalın olarak gözlemleyemeyiz. Sadece onların özelliklerini ve
ilişkilerini gözlemleyebiliriz.
Bu üç kavram birbirini tamamlar.
Alternatif bir mümkün dünyaya erişimin reel dünya temelinde gerçekleşir.
Buraya kadar yaptığımız açıklamalarda
mantıksal semantik açısından mümkün kavramının neden ibaret olduğunu
söylemedik. Bir dünya biçimsel olarak a b c özelliklerine sahip X, Y; Z,
bireyler listesinden oluşur. Bireylerin
sahip oldukları nitelikler bu dünyada bulunur; bu niteliklerin ilişkileri
eylemler, olaylar, fenomenler olan nesne durumlarının bütününü oluşturur.
Mümkün dünyaların belirlenmesi bu dünyadaki bireylerin ve niteliklerin arasında
tespit edilebilen kombinzonların sonucudur.
Eğer alternatiflilik dünyaların
kendi aralarında kabul edilebilirliğiy temelinde anmlaşılabilen bir nitelik ise
nüfuz edilebilirlik, süjenin aktüel olarak bulunduğu bir referans dünyası
temelinde yeni bir dünyaya nüfuz edebilme gücüne sahip süjelerin episteik
kapasitesini belirtir. Bu nedenle bu
başka dünya söz konusu süjenin bildiğinen inandığı evrenle uyuşmalıdır. (Bütün
köpeklerin/kurtların kötü olduklarına inanırsam komşumun köpeğinin beni
ısırmayacağını kabul etmekte zorluk çekerim.” Ve o, kişinin deneyiminin
dünyasıyla (örneğin (görmeyi umduğu şeyle) uyuşmalıdır. Diğer yandan dünyalar arasında mantıksal bir
ilişki örneğin simetri olmalıdır; aksi halde eşdeğerlik olmadığından diğerini düşünemezdik. D2 kara
dünyasın kurbağa D1 su dünyasındaki hayati fonksiyonlarını (soluma
hareketlilik) yerine getiren organlar
bütününe sahip olmalıdır. Kurbağa
ilk D1 dünyasından hareketle değişerek D2 dünyasına geçer
ve aynı şekilde yer değiştirme ve soluk alma için zorunlu değişiklikleri
gerçekleştirerek D1 dünyasına geri döner. Nihayet fiksiyon metninin
büyük bir bölümü deneyim dünyamızı az veya çok yansıtan reel dünyaya okuyucunun
parçası olduğu bilgi evrenine referansla oluşturulur. Fiksiyon dünyası karşıt
olmak için reel dünyaya gönderir demek yeterli değildir. Çünkü fiksiyon
içeriğini reel dünyanın bölümlerinin içeriğine birleştirir. (Kırmızı Şapkalı
Kurt havada uçmaz; yürür, koşar vs.). Çelişkili olarak reel dünyanın doğal
yasaları kendilerinin karşıtı olan fiksiyonun açık bir işlemini devreye
soktuğunda fiksiyon dışında korunmuştur. Çoğu zaman anlatıda reel dünya
hakkında hiçbir şey söylenmez; aynı şekilde reel ve fiksiyon arasındaki ilişki
konusunda fiksiyon metninde her şey söylenmiş değildir. Bu, yorum oyunlarının
alanını düzenlemeye yol açar. Özdeşliğin taşınması bunun sonucudur.
Bir birey pek çok farklı mümkün
dünyada farklı şekillerde bulunabilir: Bir iskorpit balığı bir kurbağa
olabilir; bir ve aynı yüklem farklı özellikler farklı dünyalardaki bireylerde
farklı özellikler (yüzgeç, hayvan ayağı ve bacaklar) olabilir. Bir ve aynı
birey örneğin bir kurt konuştuğu fiktif dünyada farklı bir sınıf oluşturabilir;
kırmızı başlıklı kızın büyük annesi kılığına girebilir. Okuyucu bu farklı durumları bilir; fakat
kırmızı başlıklı kız kendi inanç evreninde kurtun, büyük annesinin yatağında onun
kılığına girdiğini bilmez. Fiksiyon
hikayesinin şahısları önermesel tutumlara sahiptirler. Onlar bilirler ya da
bilmezler; doğru ya da yanlış inanca sahiptirler. Dünyaların her birinde
adların ve kavramların referansları farklılaşır. Bu, bilgi referansının
göreceliliğidir.
Hintikka ortak duyu mantığına
uygun olarak tutumunu şöyle özetler:
Mümkün dünyalar
semantiğinde tek bir dünyadakinden daha fazla ifadelerin referanslarını dikkete
almalıyız. …] İfadelerimizin reel dünyamıza referanslarını belirtmek yani her
temel sembole bir referans değeri yüklemek artık yeterli değildir. Bunu yapmak
yerine dilimizin her ilkel ifadesi için ifadelerimizin reel dünyaya referansını
belirtmek artık yeterli değildir. Bunun yerine dilimizin her primitif ifadesi
için mümkün tüm dünyalarda (ya da senaryolarda) referansta bulunacağı bir anlam
fonksiyonunu postulat kabul etmelidir. Örneğin referansı bir ve aynı birey olan
bir ad olan şey, bir fonksiyona sahiptir; bu fonksiyon bu bireyi belirli bir
dünyada somut hale getirir. Bu dünyaların tümü bireylerin gerçek özdeşliğini
oluşturur.[11]
Bu aşamada şunu hatırda
tutmalıdır: Fiksiyon metninin egemen referansı doğal yasalar tarafından
yönetilen reel dünyadır. Doğal dünyanın fenomenleri, fiksiyon olaylarıyla
karşıtlığına dayanarak sorgulanabilir. Betimlerin kapsamındaki ne gibi
değişiklik olmuştur? Örneğin, Aristoteles yerine “Antikitenin büyük filozofu”
ya da “İskender’in hocası” ifadelerini yazabiliriz. Birinci önerme başta Platon
olmak üzere pek çok filozof hakkında doğrudur. İkinci önerme tek bir kişi
hakkında doğrudur. Hem reel dünyada hem de mümkün dünya(lar)da referansta
bulunulan kişiler kimlerdir? “X yani değişken bir ad (“balık” adı) “balık”
denen bir bireyi belirtir.” demek hangi
dünyalarda mümkündür? Bunu açıklarken şu
hipotezi kabul ederiz: “Balık” terimi ait oldukları dünyalara göre farklı
bireyleri belirtebilir.
“X biliyor ki P” sadece ve sadece
X’in bildiği bütün mümkün dünyalarda doğru ise doğrudur. Her konuşma mümkün
dünyalardan konuşma değildir. Fiktif ve imgesel durumlar mümkün dünyalar
semantiğinin söylemi değildir. Örneğin “Ah! Paris deniz kenarında olsaydı!”
ifadesi mümkün dünyalara ilişkin değildir.
Hintikka daha sonra Wittgenstein’ın dil
oyunları düşüncesine yeni bir biçim ve içerik vermek istedi. Bilindiği gibi
İkinci Wittgenstein’a göre dil, dil oyunlarının bir koleksiyonudur ve dil
oyunları arasında sadece aile benzerliği vardır. Dil oyunlarının en basit
örneği bir inşaatta duvar ustasının çırakta döşeme taşı! Tuğla! Şakül! Gibi tek
kelimelik cümlelerle isteğini ifade eden kelimelerdir. Hintikka bu oyunları
mantıksal açıdan açık bir biçime kavuşturmak istedi. Bu mantıksal biçim bir
diyalog ortamında görebiliriz. Örneğin sizin karşınızda “Bütün kedilerin
bıyıkları vardır.” dersem, siz bana “Bıyıksız bir kedi olamaz mı?” diye sorarak
benim iddiamı test etmeye çalışırsınız. Ben bunu söyleyemezsem yanıldığım
ortaya çıkar. Fakat “Gri kediler vardır.” dersem sizin haklı çıkma benim de
yanılma olasılığım yoktur; çünkü gri kedilerin var olduklarını
kanıtlayabilirim. Hintikka, modalite durumlarında olduğu gibi, basit
fikirlerden hareketle dil felsefesinin pek çok problemini incelemek için bir
kavramlar bütünü oluşturmayı düşündü. Örneğin yüklemler mantığı da denen normal
mantıkta “Sigara içen Yunanlıların sayısı Bira içen Almanların sayısı
kadardır:” gibi niceleyiciler yoktur. Bu niceleme tarzı ancak diyalog tarzında
anlaşılabilir. Çünkü farklı süjelere farklı eylemler yüklenmektedir. Üstelik
oyunlara yoğunlaşırsak ve niceleme formüllerini
biraz unutursak, kuralları çeşitlendirebiliriz bu çeşitlendirme; örneğin
bazı oyuncuların değiştirilmiş kurallara göre vuruşunun diğer oyuncular vuruş
olduğunu bilmeyebilirler. Dallara ayrılmış niceleyicileri bu şekilde
açıklayabiliriz. Mantığın formülünün doğrusal biçimde okunamayacağı durumlar
vardır; çünkü birbirine bağlı iki
değişkenden bir diğerinden sonra gelir; ilki zorunlu olarak ikincisine bağlı
değildir. Örneğin “Ülkenin tüm güney bölgesi bir temsilci gönderdi ve ülkenin
tüm kuzey bölgesi temsilcinin karşılaşacağı bir ajan gönderdi.” dersem, kuzeyin
ajanı güneyin seçtiği ajana bağlı değildir.
mümkün dünyalar teorisi ve
inanç evrenleri
Bir mümkün dünyada inancı yansıtan doğru bir
önerme yanlış olabilir; buna karşılık bilgi bu tür mümkün bir dünyaya yol
açmaz.
Mümkün bir dünya bir süje için kabul
edilebilir bir dünyadır; süjenin modal sözceleri şunu belirtir: Süje bu dünyaya
yalnız kavramlar sistemi aracılığıyla referansta bulunabilir, düşünce
kategorisi gibi imkanlar ona bildiği inandığı ve algıladığı şeyle uyumuna göre
olayları düzenlenmesine izin verir.
Mümkün dünyaların olduğuna başvurma iki şeye
yol açar: Referansın kapalılığı ve onu bir nesne durumu gibi tutarlı bir
sisteme entegre etme ve onun mümkün bir dünyada doğru olduğunu söyleme.
A, P’nin doğru olduğuna inandığında P'nin
doğru olduğunu hiçbir şey kanıtlamaz.
Açıkça P, nesnelerin mümkün bir durumunu temsil eder. Düşündüğümüz önerme ne olursa olsun onun
doğru olduğunu boşuna söyleriz ve tekrar ederiz. Bu onu yine de doğru kılmaz;
onu doğru kılan şey, onun dışındadır. O, sadece nesnelerin mümkün durumunun bir
betimidir.
[1] Leibniz – Gerhardt 1875-1890, VI, 364 (Théodicée, § 416).
[2] Jacob Schmutz Qui a inventé
les mondes possibles ? Cahiers de philosophie de l’université de Caen 42 | 2005
[3] Carnap
Signification et nécessité p. 13.
[4]
Marconi, Diego, La philosophiedu langage au XXème siècle,
traduit de l'italien par Michel Valensi, édition de l’eclat,Paris, 1997
[5]
Marconi, Diego, La philosophiedu langage au XXème siècle,
traduit de l'italien par Michel Valensi, édition de l’eclat,Paris, 1997
[6] Philosophie de la logique et
philosophie du langage IV, Collectif, Odil Jacob p. II.
[7]
Jaakko Hintikka “Modality ans Quantification”, İn: Models and modalities,
Dordrecht, D. Riedel, 1969.
[8]
Hintikka, Jaakko l’ıntentıonnalıté et les
mondes possıble sOpuscules
Nadine Lvand (éd.)
Presses universitaires du Septentrion, Villeneuve d'Ascq
2011, Nadine Lavand (éd.)
[9]
Bruguıère, Catherine “Mondes
possibles et compréhension du reel”, Aster, 2007, 14, p.
22.
[10] Hintikka L’intentionnalité
et les mondes possibles, Septentrions, Paris, 2011, p. 13.
[11]
(Jaakko & Hintikka au Congrès Wittgenstein de 1981, dans Hintikka, 1989, p.
20).