HİNTİKKA MANTIĞINA GİRİŞ
Girişte söylediğimiz
gibi Hinttika teoretik bir filozoftur; felsefenin pratik ve pragmatik olmayan
bütün alanlarıyla ilgilenmiştir. Teoretik felsefe konularından biri de
mantıktır; bu nedenle mantık onun başlıca ilgi alanlarından biridir.
Hintikka’ya göre felsefede mantıkla doğrudan veya dolaylı
olarak ilgisi olmayan alanlar çok azdır; mantıksal kavramlarımızdan bağımsız olarak
analiz edilebilen kavramlar enderdir. Onda mantık problemlerini çözmek; mantığı
semantik açısından geliştirmek ve teorik model teorileriyle yeniden
biçimlendirmek bir tutkudur. Hinttikka
modeller teorisine dayanarak, modal (olasılık,
zorunluluk) sorunları ve önermesel tutumların (inanç, bilgi) ortaya
çıkardıkları problemleri çözer; bilgi
kavramına ilişkin mantıksal ve semantik araçlar kullanarak felsefe sorunlarını yeniden
ele alır.
Hintikka’nın ilk
çalışmaları Carnap sonrası semantik dönemin etkisindedir. Bunlarda dil,
doğruluk terimleri kullanarak dünyayı betimleme aracıdır. Filozof mantıkta iki amaç
kabul eder:
1. Dilin betimsel fonksiyonlarının analizini gerçekleştirmek,
2. Modal kavramları analiz etmek.
Hintikka ilk amacına ulaşmak için Carnap’ın nesne
durumlarına benzer “Hintikka bütünleri” de denen modal-set kavramından
yararlanır.
Filozof 1955’ten itibaren temel mantığı için bir kanıt
prosedürü olan model-set tekniğini uygular. Bu model set tekniğini hem
mantıksal doğruları göstermek için hem de nesnelere ilişkin doğrudan
temellendirmek işin kullanır. O şunu açıkça ifade eder: Nicelenmiş bir formül
bir model-setle birleşmişse tatmin edilebilir; eğer model setin öğeleri
doğruysa model setten hareketle realitenin mantıksal bir ilgisi olan bir iş
modeli oluşturmak mümkündür. Hintikka Tractatus’un resim
teorisinin bir genişletilmesi olan nicelemeye ilişkin teorinin mantıksal bir
yorumunu yapar.
Hintikka 1962’den sonra epistemik mantıkla ilgili
çalışmalarıyla önermesel tutumların analizine yönelmiştir. Epistemik mantığın
temeli şudur: “A biliyor (inanıyor) ki P.”
şu anlama gelir: “P bütün mümkün dünyalarda A’nın bildiği (inandığı) şeyle uyumludur.
Şimdi bu bölümde Hintikka’nın
mantığa dair olabildiğince ayrıntılı biçimde görmeye çalışalım.
Hintikka mantığı biçimseldir, biçimsel
mantığa büyük katkılar yapmıştır; biçimselci tavrını sonuna kadar korur;
biçimselelştirilebilecek her konuyu biçimselleştirir. Bilindiği gibi biçimsel mantık dil
felsefesinin ve modern mantığın yöntemidir
ve biçimsel
dili kullanır. Biçimselliği bilindiği gibi ilk defa Frege kullanmıştır. Biçimsel mantıksal bir araç olarak analitik
felsefede felsefi problemleri çözmek amacıyla kullanır. Hintikka da biçimsel dilin analiz
aracı olması konusunda Fregeci geleneği izler; problemleri ortaya koyabilmenin
en doğru yolunun biçimsel dile dökebilmek olduğunu düşünür. Bu dille ortaya
konan problemler de ancak bu dili yani biçimselleştirmeyi kullanarak
çözülebilir. Bu söylediklerimizden anlaşılmaktadır ki, Hintikka mantıkçı bir
filozoftur.
O, bir yandan mantığın nispeten teknik
konularıyla ilgilenmiştir Örneğin (normal dağıtıcı biçimler ( formes normales
distributives) (önermedeki “ve” “veya” gibi ifadeler), referansın belirsizliği, mantığın
sınırlanamazlığı, oyunlar semantiği (la sémantique des jeux) sorular cevaplar
semantiği, (sémantique des questions-réponses). Onun diğer yandan
epistemolojiye büyük katkısı olmuştur; bilgi ve inanç kavramlarını “mümkün
dünyalar” semantiğine dayanarak analiz etmiştir.
Mantık, iyi düşünme sanatının incelenmesidir;
matematik için olduğu kadar felsefe için de temeldir ve Aristoteles'e kadar
uzanan çok uzun bir geçmişi vardır. Aristoteles yorumcuları, onun cümleler
teorisinin metafizik temellerini ortaya koyduğu Kategoriler de dahil olmak
üzere, onun birçok eserini "Organon" ("araç") başlığı
altında gruplandırmışlardır.
Aristoteles mantığının felsefe tarihinde ve genellikle
bilimsel düşüncede hatırı sayılır bir etkisi vardı. İki bin yıldan fazla bir
süre sonra Kant hâlâ Aristoteles'in mantık hakkında bilinmesi gereken her şeyi
keşfettiğine inanıyordu (Kant 2001: B VIII) ve on dokuzuncu yüzyıl mantık
tarihçisi Karl von Prant, şöyle diyordu: Aristoteles’ten sonra mantıkta yeni
bir şey keşfettiğini söyleyenler ya ne dediklerini bilmeyenlerdir ya
aptallardır ya da sapkınlardır.[1]
Bu durum, büyük ölçüde Alman matematikçi ve
filozof Gottlob Frege tarafından
keşfedilen ve daha sonra Bertrand Russell, Alfred Whitehead, Ludwig
Wittgenstein tarafından geliştirilen modern mantığın ortaya çıkışıyla temelden
değişti ve sonuçta Pierce, Peano, Morgan, Russell, Whitehead gibi filozofların
etkisiyle mantık felsefenin ve matematiğin, aynı zamanda lengüistiğin ve
enformatiğin temeli oldu.
Hintikka İskandinav mantık geleneğine bağlı
bir filozoftur. İskandinav mantık geleneği Orta Çağ'a kadar uzanır. Matematik
mantık yirminci yüzyılda İsveç’te, Norveç’te ve Finlandiya'da gelişti.
Hintikka, İsveçli Stig Kanger ve Dag Prawitz, Norveçli Toraf Skolem ve Dagfinn
Follesdal gibi yazarlarla birlikte yirminci yüzyılın en büyük temsilcilerinden
biridir. Hintikka'ya göre mantık, kendisinin zekice ve yaratıcı bir şekilde
katkıda bulunduğu yalnızca matematiğin bir dalı değildir. Aynı zamanda,
Leibniz'de olduğu gibi, felsefe için bulgusal bir araç, bir araştırma aracı ya
da birçok alanda araştırma yapmasına ve felsefenin alanını keşfetmesine imkan
sağlayan bir alandır.[2]
Hintikka'nın kendini adadığı en etkileyici
alanlardan biri modaliteler mantığı, yani olasılık, zorunluluk veya olumsallık
kavramlarıdır. Filozoflar uzun süredir "mümkün" ” veya “zorunlu”
terimlerinin farklı anlamlarıyla ilgileniyorlardı. Onlara göre matematiksel
zorunluluk, fiziksel veya metafizik zorunlulukla aynı şeydir. Öbür yandan
onları meşgul eden iki problem daha vardı: Mümkün zorunlu terimlerinin özgür
irade ve determinizm gibi problemlere etkileri. Çağdaş modal mantıkçılar şunu
kabul etti: Mümkün ve zorunlu kavramlarını kullanarak pek çok farklı sistemi
kesin olarak formüle edebiliriz; onları kullandığımızda içerimlerini açıkça
gösterebiliriz. Hintikka, diğer mantıkçılarla birlikte modaliteleri yorumlama
ilkelerinin formüle edilmesine yardımcı oldu. Hintikka’ya göre her önerme
mümkün dünyaların bütününe göre değerlendirilir. Daha ilginci şudur: Hintikka
önerme analizlerini “epistemik” denen modalitelere de yayar. “Epistemik”
modalite, bilen bir süjenin nüfuz edebildiği dünyaları betimleyen bilme ve inanma
gibi modalitelerdir.
Hintikka, çalışmasını
bu mantıksal temele dayanarak çeşitli yönlerde geliştirdi. Birincisi semantik
ve lengüistiktir. Hintikka mantıksal araçları gündelik dillerin analizine çok
ikna edici bir şekilde uyguladı. Geleneksel olarak mantıkçılar, belirsizlikleri
ve karışıkları ortadan kaldırmak için gündelik dili yeniden düzenlemeye
çalışırlar. Fakat Hintikka mantığı, anlamın mekanizmalarını anlamak için
kullanır.
En ilginç
düşüncelerden biri, mantıksal kavramların anlamını ve referansını anlamak için
filozofun oyun teorisinden ödünç alınan kavramları (örneğin strateji)
kullanmasıdır. Bir örnek verirsek şöyle diyebiliriz:
Bütün insanlar
ölümlüdür.
dediğimde doğa
tarafından sınanırım. Cümlem doğruysa
kazanırım,
anlama nüfuz ederim; aksi halde aldanırım, doğa kazanır. Böylece dille oluşturduğumuz bütün ifade
türlerini değerlendirme stratejilerinin karmaşıklığına bağlı olarak
anlayabiliriz. Hintikka'nın aydınlattığı bir diğer alan da soruların doğasıdır:
Soru sormak nedir ve soruların ön varsayımları nelerdir? Soru sormak ne anlamda
düşünce sorgulamadır? Bunlar eski zamanlardan beri sorulan sorular olsa da Hintikka’ya göre
mantıkçının bize cevaplar empoze etmesi için sorulmaz; onlar satranç tahtası
gibi olan mantıksal alanda hangi hamlelerin mümkün olduğunu bilmeyi sağlar
Deyim yerindeyse eski bir soru, mantıkçının
bize cevaplarını empoze etmesi için değil; satranç tahtasında hangi hamlelerin
mümkün olduğunu söylemek için dildedir. Bu Hintikka'nın derinlemesine
Aristotelesçi yönlerinden biridir: O söylemle akıl yürütmenin diyalektiğini
kullanan bir düşünürdür; sofistler gibi her ne pahasına olursa olsun ikna
etmeye çalışmaz sahip olduğumuz anlamı ve bulabileceğimiz anlamı belirlemeye
çalışır. Kısaca Hintikka kanıtlanabilen ile olası arasındaki farkın duygusuna
sahiptir.
Bir mantıkçının
katkıları ne kadar derin olursa olsun, bunlar gerçek felsefi statülerini ancak
felsefe tarihiyle karşı karşıya kaldıklarında kazanırlar. Kuşkusuz Hintikka bu
açıdan kendi kuşağına mensup birçok analitik filozoftan farklıdır. O, kavramlarını
asla tarihsel bir değerlendirmeden ayırmadı. Onun yöntemi çoğunlukla bütün bir
düşünce geleneğinin altında yatan genel bir prensibi ortaya çıkarmaktan
ibaretti. Bu alandaki katkılarından en az ikisi dikkate değerdir. Modaliteler
üzerine yaptığı çalışmayla yakından bağlantılı olarak, Antik Çağ'dan gelen,
Aristoteles ve Stoacılar tarafından bilinen ünlü "baskın kanıt”la
ilgilendi. Baskın kanıt şudur: Mümkün olan her şey budur veya olacaktır ve
dolayısıyla kadercilikle sonuçlanacaktır. Kanıt, mümkün olan her şeyin bir gün
gerçekleşeceğini ve büyük varlık zincirinde süreklilik olduğunu söyleyen
"doluluk" ilkesine dayanır. Bu ilke, birçok filozofun zaman,
determinizm ve özgürlükle ilgili çok geniş bir kavram dizisini anlamamızı
sağlar.
Mantık genellikle Davut’un Golyat’ı öldürmede
kullandığı basit bir sapan gibidir.* Basit
bir sapanla bir deve zarar verebilirsiniz. Büyük hata olmayacak şekilde bile
olsa mantığı askıya alırsanız, bu durum genellikle zararsız görünebilir; ancak
önemli sonuçları vardır. Bunu Descartes’ın “Düşünüyorum, o halde varım.”
ifadesinde görebiliriz. Descartes Cogito ergo sum'un ünlü ifadesini bir çıkarım
olarak sunar, ancak bu şekilde ele alırsak her türlü sorunla karşı karşıya
kalırız: Descartes neyi kanıtlamak istedi ve bunu yaptı mı? Kanıtladı mı? Bu
soruları yukarıda açıkladığımız gibi ele alan Hintikka, şunu savundu: “Cogito
daha çok, "Özür dilerim" veya "Bu tekneye Özgürlük adını
veriyorum" gibi ifade edilmesi gerçeği ortaya koyan, performatif bir
ifadeydi. Bu nokta bize yalnızca Descartes'ın düşüncesini yeniden gözden
geçirmemizi değil, aynı zamanda belirli bilgi iddialarının bilgiyi
temellendirmeden nasıl kendi kendini doğrulayabileceğini anlamamızı da sağlar.
Bu tür bir analiz,
bizi filozofların yapılarına karşıt olarak gerçek dilbilgisine ve
kavramlarımızın kullanımına dikkat etmeye teşvik eden Wittgenstein'ın
analizlerini hatırlatacaktır. Ve bu bir rastlantı değildir. Hintikka'nın
yolları, hocası olan Von Wright aracılığıyla Wittgenstein'ınkilerle birçok kez
kesişti. 1987'de Hintikka, genç denecek yaşta ölen Amerikalı filozof Merill
Provence Hintikka ile birlikte, Wittgenstein’ın öğretilerinin çoğuna ışık tutan
Wittgenstein Üzerine Araştırmalar'ı yayınladı Bu kitapta Hintikka
ve özellikle Wittgenstein’ın temel öğretilerinden biri olan mantık, hesaplama
olmaktan çok bir dildir, düşüncesinin altını çizer.
Hintikka’ya göre mantığı bir hesaplama olarak
ele almak, onu işaretler ve dünya arasındaki ilişkileri açıklayan bir
kombinatorik**
haline getirmektir. Oysa mantığı bir dil olarak ele almak şunu kabul etmektir:
Wittgenstein'ın formülüne göre kelimeler ve şeyler arasındaki ilişkilerin nasıl
kurulabilir? Bu, söylenemez; yalnızca gösterilebileceğini ima etmektir.
Hintikka bu fikri
mantığın evrenselliği fikri olarak adlandırır ve bunun Husserl'den günümüze (ve
hatta Heidegger ve Derrida'ya) uzanan bütün bir gelenekte var olduğunu söyler.
Bu gelenek hakikati tarif edilemez bir kavram olarak ele almaya yol açtığını gösterir.
Hintikka buna karşıt olarak şunu ileri sürer: Hakikatin ne olduğunu
söyleyebiliriz; bu anlamda hesaplama olarak mantık düşüncesi doğrudur.
Bu anlayış aynı
zamanda onu matematiğin temelleri sorununun ortaya çıkma biçimini derinlemesine
gözden geçirmeye yöneltti. The Princes of Mathematics Revisited (1996) adlı
kitabında bize, matematiksel ifadeleri temel bir üstdile yerleştirmeden
matematiği temellendirebileceğimiz söyler. Wittgenstein'ın fikirleri burada
yine kendini hissettiriyor.
Mantık
araştırmalarının iki amacı vardır: Dilin betimsel fonksiyonlarının analizini
geliştirmek ve bu fonksiyonları gerçek nesne durumlarına uygulamaya izin veren
model kavramları incelemek.
Mantık
bu betimsel fonksiyonlarını analiz ederken temel mantıktan yararlanır. Peki temel mantık nedir? Şimdi bunu kısaca açıklayalım
[1]
Philipp Keller Introduction à la logique La logique classique des propositions
et des prédicats Département de Philosophie, Université de Genève 2007
[2]
Engel, Pascal, “Un Leibniz du nord” In Le nouvel Observateur Hors
série 25 grands penseurs du monde entier, N°57, dec- 2004 janv 2005
*
Engel’in sözünü ettiği Davut’un sapanı öyküsü Tevrat’ta şöyledir:
Hz. Davut (M.Ö. 1010-940), İsrail halkına meydan okuyan
iri cüsseli Golyat adındaki savaşçıya karşı çıkmıştır. Golyat’ın saldırısını
ustaca savuşturan genç Davut, elindeki sapanla alnının ortasından vurarak
Golyat’ı önce yere sermiş ardından da onun üzerine çıkarak kılıçla başını
kesmiştir. Meydan okuma vasıtasıyla gerçekleşen bu olay Davut’un askeri ve
siyasi kariyerini de başlatmıştır. (Z.Ö.)
*
Kombinatorik, genellikle sonlu soyut nesneleri
konu alan pür matematik dalıdır. Dalla
ilgilenen
matematikçilere kombinatoryalist veya kombinatorist denir. Matematiğin, cebir, olasılık kuramı, ergodik
teori ve geometri gibi
farklı dallarıyla da ilgili olan kombinatorik ayrıca bilgisayar bilimi ve istatistiksel fizik gibi
dallarda uygulanmıştır. Kombinatorik dahilindeki konulardan bazıları;
belirli kriterleri karşılayan nesnelerin "sayılması", kriterlerin ne
zaman karşılanmış olacağına karar vermek, kriterleri karşılayan nesnelerin inşa
edilmesi ve analiz edilmesi, "en büyük", "en küçük" veya
"optimal"
nesneleri bulmak ve bu nesnelerin sahip olabileceği cebirsel yapıları
bulmaktır.
Kombinatorik ile ilgili çeşitli kuramlar ve
problemler Orta Çağ'da ve hatta antik çağlarda Hindistan ve Çin gibi medeniyetlerde mevcuttur. Her ne kadar
özellikle 20. yüzyılın sonlarına
doğru birçok güçlü teori ortaya konmuşsa da, kombinatorik problem çözmekle ne
kadar ilgiliyse teori oluşturmakla da o kadar ilgilidir. Kombinatoriğin en eski
ve erişilebilir konularından birisi de graf teorisidir ki bu teorinin diğer
birçok alanla da (doğal olarak) ilişkisi mevcuttur.
Basit bir
kombinatoryal soruyu örnek vermek gerekirse şu soru zikredilebilir: "52
farklı iskambil kağıdından oluşan bir iskambil destesinin kaç tane olası
dizilimi vardır?" Cevap 52! yani 52 faktöriyeldir ki bu da yaklaşık 8.0658
× 1067'dir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder