HINTIKKA’NIN DESCARTESÇI
“COGİTO” YORUMU
Giriş’imizde söylediğimiz gibi Hintikka
analitik-dil filozofu olmasına rağmen diğer dil filozoflarının aksine felsefe
tarihiyle de ilgilenmiştir. Ancak onun felsefe tarihine yaklaşımı kronolojik
değil, problematiktir daha doğrusu hermennötiktir. O, felsefe tarihini baştan
sona bir felsefe tarihçisi gibi ele almamıştır; Antik ve modern bazı
filozofların sadece kendince önemli saydığı görüşlerini yeniden yorumlamış, çokça
tartışılan problemleri yeniden ele alıp mantıksal analizlerle çözmeyi
önermiştir. Hintikka’nın kendi metodolojisi açısından ele aldığı filozoflardan
biri de Modern felsefenin kurucusu kabul edilen Descartes’tır. O, Descartes’ın
kesin bilginin imkanını temellendirirken kullandığı ünlü formülün analitik bir
değerlendirmesini yapar. Hintikka Descartesçı Cogito’ya oldukça
erken dönemde ilgi duymuştur ve bu ilgisini de hiç kesmemiştir; 1961’den beri
bu konuda bir dizi makale yayınlamıştır. Hintikka’da Cogito’nun
iki tür yorumu vardır: Cogito a) performarif ifadelerdir,
b) mantıksal çıkarımdır. Hintikka görüşlerini başta “ Cogito
ergo sum : Inference or Performance ? ” (Cogito
ergo sum: Çıkarım mı ya da adlı makalesi[1] olmak
üzere diğer makalelerinde ortaya koyar.
Şimdi
biz bu konuya değineceğiz.
1 PERFORMATİF YORUM
Hintikka Cogito’yu 1962’den
itibaren yazdığı makalelerinde[2]
pek çok defa performatif ifadeler olarak yorumlamıştır. Bu yorumun hareket
tarzı önermelerden yargılara geçiştir. Hintikka yorumlarında önermeleri değil
yargıları esas alır. Önermeler doğru ya da yanlış olabildikleri halde söylem
edimleri olarak düşünülen yargılar gerçekleştirilebilir veya
gerçekleştirilemez.
Performatif yoruma göre
Deascartes
Cogito’dan sum’u (varım) çıkarmaz; fakat bir düşünme edimini gerçekleştirerek kendi
varlığını kendisine kanıtlar. Cogito ifadesi Sum’un (varım) çıkarsandığı bir
öncül oluşturmaz. Fakat düşünce devam ettiği sürece Deascatres’a var olduğuna
ilişkin bir düşünce edimi verir.[3]
Cogito'nun deneyiminde esas amaç, doğruluk veya yanlışlık açısından yargının
farklı bölümlerinin bağlantısını göstermek değildir, daha ziyade bir konuşma
edimi olarak "Ben varım" yargısının gerçekleştirilmesidir. Hintikka,
bu yorumunda varoluşsal tutarsızlık kavramına dayanır.
Bunu şu
şekilde tanımlar: “p ve a vardır” önermesi genel anlamda çelişkili ise p
önermesi, p diyen a kişisi için varoluşsal olarak tutarsızdır. Eğer a kişisi
için p varoluşsal olarak tutarsızsa, p olmayan, a için varoluşsal olarak kendi
kendini doğrulamaktadır. "Ben var değilim ve ben varım" önermesi
terimin alışılagelmiş anlamında çelişkili olduğundan ve "ben" her
zaman konuşmacıyı temsil ettiğinden, "Ben varım" önermesi her
konuşmacı için kendini doğrulayan niteliktedir." [4]
Hintikka’nın performatif Cogito yorumunun
temeli söz edimleridir, daha doğrusu Searle’ün ve Vavderveken’in anladıkları
anlamda söz edimleridir. Bu yorumun doğal yolu, söz edimlerini hesaplama
biçimidir. Bu tür hesaplamalarda edimsözsel amaç temeldir Hintikka’nın yorumunu
iyi anlayabilmek için kullandığı çerçeve olan söz edimleri hakkında kısa bir
açıklama yapalım. Söz edimlerine göre konuşan açıklayıcı bir söz söyleyerek
performatif ifadenin başarılı olması halinde bir nesne durumunu ifade eder.
Searle’ün ve Vanderveken’in söyledikleri gibi bir açıklama sözü bir şey
söyleyerek dünyayı değiştirir. Açıklama amacıyla söylenen sözde konuşan sadece
başarılı performatif oluşundan dolayı bir önerme içeriğin temsil ettiği nesne
durumlarına dile getirir.[5]
Açıklayıcı sözcelerin örnekleri şunlardır: “Bir karar almak” “…ad vermek” “…i
aforoz etmek”, “bir çifti karı koca ilan etmek.” vs. Bir açıklamanın başarılı
bir açıklama olması (örneğin savaş ilanında olduğu gibi) önerme içeriğiyle reel
dünya arasındaki uygunluğu garanti eder.
Onun önerdiği Cogito’nun
performatif yorumuna göre Cogito edimsözel açıdan imkansız mümkün
dünyalarda bir açıklayıcı ifade gibidir. Edimsözel açıdan imkansız mümkün dünya
kavramı şöyle betimlenebilir: D bir mümkün dünya a da D’de gerçekleştirilen söz
ediminin konusu olsun. D sadece ve sadece D(v) v dünyasının bir alanı ise
edimsözel açıdan imkansızdır. [6]
Cogito'nun deneyiminde esas amaç, doğruluk veya yanlışlık açısından yargının
farklı bölümleri arasındaki bağlantıyı göstermek değildir, daha ziyade bir
konuşma edimi olarak "Ben varım" yargısının gerçekleştirilmesidir.
Hintikka, yorumunda varoluşsal tutarsızlık kavramına dayanır. Bunu şu şekilde
tanımlamaktadır: Eğer “p ve a vardır” önermesi alışılmış anlamda çelişkili ise,
p diyen a kişisi için p önermesi varoluşsal olarak tutarsızdır.[7]
Descartes’ın “varım” ifadesinin performatif
açıdan kusurludur yani başarısızdır; çünkü açıklayıcı gibi göründüğü halde hiç
de öyle değildir.
Hintikka’nın yorumu söz edimleri düzeyine
değil de bu edimlere dayalı önermeler düzeyinde yapması, cogito'nun performatif
yorumunu etkilemez; çünkü Cogito’nun performatif yorumu söz
edimlerinin uygun terimlerle ve biçimsel tarzda açıklanmasını gerektirir.
Hintikka’ya göre
Cogito bir performans yani açıklama ise bu özel açıklamanın açıklama olduğunu
söylemekle yetinilmemelidir; ayrıca uygun da olmalıdır. Çağdaş bazı Cogito
yorumcuları Descartes’ın sözlerini “René düşünüyor; o halde varım.”
şeklinde yazarak bunun performatif yani açıklayıcı olduğunu iddia
etmektedirler. Oysa bu, Descartes’ın ağzından çıksa bile ikna edici değildir.
René’nin açıklamasını duyan, dış dünyadaki bir tanık olmalıdır.[8]
Hintikka’ya göre Descartes bir yandan
varoluşsal önvarsayımla birlikte mantıkta “var olduğumu ifade ediyorum”
önermesinden “ben varım” önermesini çıkarır. Öte yandan, Descartes’ın
düşüncesi, gerçekte var olmayan bireyin ürettiği zihinsel eylemleriymiş
gibidir.
Edimsözel yaklaşım
Hintikka daha sonra şunları söyler: Edimsözel
mantık çerçevesinde süjelerin söz edimleri gerçekleştirdikleri dünya imkansız
değildir. Sonuç olarak “Varım.” zorunlu olarak doğrudur ve edimsözel açıdan
mümkün her dünyada söz ediminin yaptırıcılığı, mantıksal olarak totolojinin de
önceden bilindiği bir dünyada mümkündür.
Hintikka sözlerini şöyle sürdürür: İkinci
Düşünce’de Descartes demektedir ki, “Kendimi tasavvur ediyorum, varım.”
Bu, kesindir. Fakat ne kadar zaman? Descartes’ın cevabı şudur: Yani düşündükçe.
Çünkü düşünmediğim zamanlar da vardır. Düşünmeyi durudurusam o zaman kendimi
tasavvur etmeyi ve var olmayı da durdururum.
Görüldüğü
gibi Cogito’ sıkı sıkıya zaman ve zamansallığa bağlıdır. Oysa varolmanın
gerçekte zamansallıkla ilgisi yoktur. Cogitonun zayıf yanlarından biri budur.
Öbür yandandan Descartes edimsözel olarak imkansız dünyalarda
yaşamaktadır. Çünkü sözlerinin muhatabı yoktur. Oysa insan mümkün dünyalar
semantiğinde insanın hep bir muhatabı vardır ve konuşması da edimsözeldir.
Edimözel açıdan imkansız yani muhatabın
olmadığı bir dünyada yaşamanın imkansızlığı mümkün dünyalar semantiğine göre
Descartes’ın “düşünüyorum.”dan “varım.”ı çıkarmasını imkansızlaştırmaktadır. Mümkün
dünyalar semantiğinde “Düşünüyorum.” ve “Varım.” birbirine öncülün sonuca
bağlandığı gibi bağlanmaz; fakat sürecin yol açtığı sonuca bağlandığı gibi
bağlanır. Hintikka’ya göre
Cogito'nun
varım’la ilişkisi bir öncülün sonuçla ilişkisi değildir. Onların ilişkileri
daha çok bir süreçle sürecin sonucunun ilişkisi gibidir. Tıpkı müzik sesinin enstrümanı
çalmanın ve ışığın bir ışık kaynağının sonucu olduğu gibi kendi varlığımın
şüphe götürmezliği onu düşünmemden doğan sonuçtur.
COGİTO MANTIKSAL ÇIKARIMDIR TEZİNİN YORUMU
Hintikka Cogito’nun performans
olduğu şeklindeki tezlere ilişkin yorumları böyledir. Şimdi ikinci teze yani Cogito
çıkarımdır görüşüne ilişkin düşüncelerini görelim.
Hintikka’nın bu konudaki düşüncelerini
anlayabilmek için önce karşı çıktığı Cogito’nun mantıksal çıkarım
olduğuna ilişkin tezleri görelim. Başta Husserl olmak üzere bazı filozoflar Cogito’nun
mantıksal çıkarım olduğunu kabul ederler. Onların yorumlarına göre Cogito
mantıksal bir önerme olarak anlaşılabilir. Önerme sanki klasik, modus ponens
ile inşa edilmiş gibidir. Bilindiği gibi modus ponens, eğer A önermesi doğruysa
ve eğer A doğru olduğunda, B de doğruysa, o zaman B doğrudur: Bir modus
ponens olarak Cogito şu şekilde yazılabilir:
B(a) => (Örn) [x=a &
B(x)].[9]
Şimdi bir modus ponens düşünme
biçimi olarak Cogito’ hakkında Husserl’in temel olacak doğrulukla
ilgili görüşlerine kısaca yer verelim.
Husserl’e göre modus ponens mutlak kesinlik
ilkesine dayanır. Bu ilkeye göre doğruluk yasaları kesindir ve ezelidir; doğa
yasalarından ayrıdır. Doğruluk içerme bakımından mantıksal gerçekliklerle
olgusal gerçeklikler arasında fark yoktur; doğruluk bir olgu değildir. Saf yasa
bilgimizin şimdiki durumuyla uyumlu doğa yasalarından bağımsızdır. Doğruluk
insanlar için melekler için veya tanrılar için bir ve aynıdır. Doğruluğun bu
yasaları şu ya da bu zorunluluğa bağlamak isteyen psikolojizmin veya başka
göreceliliklerin yapaylıklarıyla ilişkisi yoktur.
Husserl bu ifadeleriyle şunu kabul eder: Cogito
saf mantık öçütleriyle kavranabilir. Husserl’e göre bu tezi Gassendi’nin tezini
içerir. Husserl bunu söylese de gerçekte görüşlerinin Gassendi’ye uygunluğu
oldukça kuşkuludur. Bilindiği gibi Gasseni Descartes’ın bilgi teorisine karşı
çıkar. Descartes’a yazdığı mektuplarından birinde ironik biçimde demektedir ki,
“Ambulo ergo sum.” (Yürüyorum, o halde varım.)[10]
Gassendi’ye göre “Düşünüyorum, o halde varım.” ifadesi, yapı bakımından
“Görüyorum, o halde varım”, “Hissediyorum, o halde varım.” ifadeleriyle
aynıdır. Kısca söylersek gerçekte akıl yürütme hiç de düşünmeye bağlı
değildir.
Bu
kısa giriş bilgilerinden sonra şimdi Hintikka’nın Cogito’ya dair
değerlendirmelerini verelim. Hintikka’ya göre Descartes düşüncelerinin
yeterince açık olmadığını kabul eder. Kanıtlamaya izin veren mantıksal
sistemlerin temelinde bazı önemli varoluşsal “varsayımlar” bulunmaktadır. Bu,
özellikle tekil terimler için geçerli durumdur.
Hintikka demektedir ki,
∀x f(x) yerine,
E(x) f(x)’i koyduğumuz tümel bir sistemde, açıktır ki, herhangi bir var oluşu,
varlığı önceden kabul edilmeyen bir bedenden hareketle kanıtlamaya çalışmak
imkansızdır. Boş bir şapkadan sadece büyücü bir tavşan çıkarır. “Boş şapkadan
tavşan çıkmaz” şeklindeki itiraz Cogito’nun mantıksal çıkarım
olmadığını gösteren çok açık bir tezdir.
Hintikka Cogito’nun mantıksal çıkarım
olduğuna ilişkin tezleri şöyle yorumlar: “Hamlet çok düşünüyordu ve çok fazla
düşünüyordu; fakat yine de var olduğu sonucunu çıkarmadı.” Burada sadece
Homeros’un şu ünlü problematiğinde olduğu gibi bir savı kanıtsama söz
konusudur:
Homeros ya
Grekti ya da Barbardı. Grek olsaydı mutlaka var olurdu; Çünkü insan var olmadan
nasıl bir Grek olabilir ki? Ama eğer o bir Barbar olsaydı aynı şekilde o da var
olmuş olmalıydı. Buradan şu sonuç çıkar: Her halükarda Homeros var olmuş
olmalıdır.
Bu nedenle “Cogito mantıksal
çıkarımdır.” demek doğru değildir.
Hintikka “René pense, donc Cartesius existe” (René Düşünüyor, o halde Descartes Vardır)
adlı makalesinin girişinde Cogito’yla ilgili şu önemli tespiti
yapar:
Kartezyen Cogito’nun gücü “Var değilim.” şeklinde kendi varlığını
reddeden bir önermenin gücüne benzer. Öyle görünüyor ki, Cogito’nun gücü sadece
Descartes’ın şu veya bu şekilde dış dünyada bulunan, düşünen bir varlığı (res
cogitans) çıkarsamak için hareket noktası olan, içe bakışla fark edilmiş bir
Ego’nun varlığını belirleyebilir.[11]
Peki Cogito’nun
böyle bir gücü var mıdır? Hintikka bu soruya “ Cogito
ergo sum : Inference or Performance ? ” (Cogito
ergo sum: Çıkarım mı ya da Performans mı?” adlı ve Cogito’nun performans
olduğunu ima eden makalesinde
şunu tespit eder: Cogito’daki “Düşünüyorum”un “ben’i, “Varım”ın “ben’iyle homojen
değildir. Bu nedenle Heidegger’in ifadesiyle bu “Düşünüyorum”, düşünülemez bir
“düşünüyorum.”dur.
Descartes
ünlü ilkesi üzerine yapılan yüzlerce tartışmadan sonra, öyle görünüyor ki,
aklından geçeni yeterince genel ve açık terimlerler ifade etmeyi
başaramamıştır; bu nedenle düşüncesinden çıkardığını iddia ettiği sonuçların
geçerliliği ve akla uygunluğu konusunda bir yargıya varamıyoruz.[12]
Descartes ünlü ilkesi ile neyi düşünmüştür?
Bunu yeterince açık ve kesin ifadelerle ve herkesi tatmin edecek biçimde
belirlemek; filozofun kendi ilkesinden çıkardığı sonuçların geçerliliğini ve
akla uygunluğu belirlemek kolay değildir.
Hintikka’ya göre Descartes bir yandan
varoluşsal önvarsayımla birlikte mantıkta “var olduğumu ifade ediyorum”
önermesinden “ben varım” önermesini çıkarır. Öte yandan, Descartes’ın
düşüncesi, gerçekte var olmayan bireyin ürettiği zihinsel eylemlermiş gibidir.
Descartes’ın mantığı özgür yani çıkarım ilkerine uymayan bir mantıktır. Çünkü
ontololojik olanın yani düşünen kişinin var olmasının, kişi önceden var olmadan
düşünülemeyeceğini yok sayar. Bunu Hamlet’ten hareketle söyleyebiliriz: Özgür
mantığı kullanan Hamlet’in “Ben, varım.” demesi Hamlet'in gerçekten yani bizim
dünyamızda var olmasını gerektirmez. Kısaca söylersek Özgür mantıktan mantıktan
hareket edersek, Gassendi’nin “Ben geziniyorum.” önermesinden de “Ben varım.”
önermesi çıkarılabilir.
Hinttikka’ya göre “o halde” ilk bakışta bir
çıkarım biçimi izlerimi veriyor gibi ise de bu yanıltıcıdır, çünkü Descartes
hiçbir yerde tasıma başvurmaz ama “O halde” ifadesine inkar ettiği bir akıl yürütme
görünüşü verir; bir akıl yürütmeden bir çıkarımdan söz etmek için cümleyi bir
tasım şeklinde sunar; düşünme biçiminin akıl
yürütmesinin (ratiocinum), çıkarım (inferre) olduğu imasında bulunur; varım’ı
bir sonuç olarak ilan eder ancak
zihnin içe bakışıyla ve sezgisel tarzda şunu görür: Sum (varım)
kendiliğinden açıktır. Cogito’nun bu ilkesini ergo
(o halde) terimini hiç kullanmadan şu şekilde formüle eder: ego cogitans existo. Sonuç
olarak Descartes sadece basit bir içe bakış
sonundaki sezgilerini, kendi doğrulamasını kendisinden alan bir açıklığı ifade
eder; zihnin
basit bir incelemesi yoluyla sezgisel olarak toplamın apaçıklığını, kendi
varoluşunun kanıtını algılar.
Descartes Cogito
ergo deus est (Düşünüyorum, o halde Tanrı vardır) demez. Açıkça, cogito
cümleye bir ekleme yapar.
Descartes’ın ilk ilkesi gerçekte zihninin varlığının
ifadesidir: “Ego cogitans asseto, ergo terimini hiç kullanmadan. » bir hamlede cogito ergo
sum’dan sum res cogitans’a geçer. Onun son ilkesi
“Düşünen ego olarak varım.”dır. Bu konuda şunu belirtmelidir. “O
halde” Metafizik Düşünceler’de yoktur. Burada sadece “Düşünüyorum
varım.” ifadesi bulunur
“Düşünüyorum, varım”
“Felsefenin ilkeleri”nde şu şekilde bulunur: "Doğal ışık yoluyla gerçeğin
aranması"nda olduğu gibi. Eğer imanın bağlacı, ergo, olumsalsa, eğer
Kartezyen hüküm bir çıkarım ifade etmiyorsa, utanç ortadan kalkmaz "çünkü
o zaman, yalnızca Ergo parçacığı değil, aynı zamanda Cogito terimi de, sadece
toplamın apaçıklığına dikkat çekmek için, bir cümle içinde yer değiştirir.
Descartes’taki “O
halde” Bir çıkarım ifade etmiyorsa zorunlu değil olumsaldır, fakat “O halde”nin
olumsal olması bile güçlüğü ortadan kaldıramaz, sadece varsayılmış bir açıklığa
dikkat çeker. Descartes Cogito’nun çok açık bir doğru kullanımı
olan “Düşünüyorum, o halde Tanrı vardır.” şeklinde bir formülü ifade etmez;
açıkça Cogito cümleye bir ektir.
“Düşünüyorum”daki “ben”le “varım”daki “ben” aynı statüde diğer deyişle
özdeş değildir. Hintikka pek çok yorumcunun da bu görüşünü farklı şekillerde
ifade ettiklerini söyler. Ona göre mümkün dünyalarda özdeşlik temeldir. Açıklayıcı
sözcelerimizin anlaşılabilmesi için kişiler hakkındaki çıkarımların doğru
olabilmesi için yargılarımızın konusu en azından iki mümkün dünyada özdeş
olmalıdır. Yargılar özdeşlikleri taşıabildikleri yani buradaki ve şuradaki
dünyada aynı kişiden söz ettiğimizi içerdikleri ölçüde meşrudur.[13] Peki
Descartes’ın Cogito’sunda “düşünen kişi” ve “var olan kişi” özdeş midir?
Hintikka’ya göre özdeş değildir. Hintikka bunu bir analojiyle açıklar. Bir tiyatro
sahnesindeki oyuncuları düşünelim. Sahnede oyunların rolleri adları ve
eylemleri oyun bitip oyuncular tiyatrodan çıktıklarında evlerine giden
kişilerinkiyle aynı değildir. Sahnedeki kişilere referanslarımız ve sahne
dışındaki kişilere referanslarımız farklı farklıdır.
Kuşkusuz
sahnedeki oyuncular ve sahne dışındaki kişiler hep aynı dili kullanırlar; ama
kullandıkları zamirler farklıdır. Sahnedeki oyuncu ben dediğinde bu “ben”
algılanabilir ben değildir. Oysa normal hayatta “ben” her zaman bir başkası
yani sen” tarafından algılanabilir. Oysa “Kendine konuşan Descartes’ın” ben”i
algılanabilir bir ben yani gerçek anlamda ben değildir.
“Düşünüyorum; o halde
varım.”daki “ben”ler farklı mantıksal statüye sahiptir. “Düşünüyorum.”un “ben”i
bir idedir; doğrudan deneylenebilir bir obje değildir; “Varım.”daki ben ise
objektif bir nesne olduğu izlenimi veren ‘res’e (res cogitans)
referansta bulunur.[14] Yine
de bu ikinci “ben” objektif görünüme sahip olduğunda problem çözülmez; çünkü
zamirin yerine özel ad konulmalıdır. Hintikka bunu bir yemin örneğinden
hareketle temellendirir. Benim edereken sadece “Açıkça yemin ediyorum…” demem
yeterli değildir; fakat şöyle yemin etmeliyim: “Ben Jaakko
Juhani Hintikka, açıkça yemin ediyorum ki…”
Hintikka’ya göre
Descartes’ın en derin problemi bir ide olan objelerden hareketle objektif
varlıkların var olduğunu çıkarmasıdır. Kuşkusuz bu, özel ama önemli bir
problemdir. Hintikka bunu tiyatro oyuncusu analojisinden hareketle açıklığa
kavuşturur.
Tiyatroda aktörler
bir dramda ya da bir komedide rollerini oynadıklarında onların günlük
hayatlarında neye benzediklerini veya ne olmak istediklerini bilmek için
yaptıkları tiyatronun imgesel dünyasından çok gerçek dünyada ya da söyledikleri
şeye dayalı çıkarımlar yapmanın imkansızlığı açıktır. Hamlet’i sahnede oynayan
aktör “Olmak ya da olmamak, işte sorun bu!” diye söylediğinde aktörün intihar
etmek istediğini çıkaramayız; sadece Danimarkalı bir prensin Shakespeare’in
imgesel dünyasında intiharı düşündüğünü çıkarabiliriz. Ve bu benzetme,
Descartes'ın argümanındaki belirleyici biçimsel kusuru bu şekilde ortaya
çıkarıyor gibi görünebilir.[15]
Hintikka’ya göre
Descartes Cogito ilkesini koyduğunda gerçekte neyi düşünmüştü? Bu
düşüncenin geçerliliğini yargılamamıza imkan verecek kadar genel ve kesin
terimlerle ifade etmeyi henüz başaramadık. “Düşünüyorum, öyleyse varım.”daki “O
halde” Her ne kadar “bu nedenle” ifadesini akla getirse de bunun bir mantıksal
çıkarım biçimi olduğu kesin değildir. Bu konuda yüzlerce tartışmaya rağmen
belirsizlik hâlâ giderilememiştir.
Bu konuda şunu
belirtmek gerekir ki, “Bu nedenle” Meditasyonlarda yoktur: “Düşünüyorum, varım”
ama “Yöntemin söylemi”, dördüncü bölüm, “Felsefenin ilkeleri”nde şu şekilde
bulunur: "Doğal ışık yoluyla gerçeğin aranması"nda olduğu gibi. Eğer
imanın bağlacı, ergo, olumsalsa, eğer Kartezyen hüküm bir çıkarım ifade
etmiyorsa, utanç ortadan kalkmaz “çünkü o zaman, yalnızca Ergo parçacığı değil,
aynı zamanda Cogito terimi de, sadece toplamın apaçıklığına dikkat çekmek için”
bir cümle içinde yer değiştirir.
[1]
[1] J. Hintikka, “Cogito, Ergo Sum: Inference
or Performance?” The Philosophical Review Vol.
71, No. 1 (Jan., 1962), pp. 3-32
[2] J. Hintikka, « Cogito ergo sum : inférence ou
performance ? », Philosophie, no 6, 1985, p. 21-51, trad. fr. de
P. Le Quellec-Wolff de l’article « Cogito ergo sum : Inference or
Performance ? », Philosophical Review, vol. 71, no 1, 1962, p. 3-32 ;
J. Hintikka, « The Cartesian Cogito, Epistemic Logic and Neuroscience : Some Surprising
Interrelations », Synthese, vol. 83, no 1, 1990, p. 133-157 ;
J. Hintikka, « Cogito ergo sum, comme inférence et comme performance », Revue de métaphysique et de morale, no 1,
2000, p. 3-12 ; J. Hintikka, « Cogito, ergo quis est ? », Revue internationale de philosophie,
t. 50, no 195, 1996, p. 5-21. Voir à ce sujet l’article
« René pense donc Cartesius existe »
e
[3]
Hintikka, “L’interprétation performative du cogito cartésien” Cahier de
philosophie de l’universire de Caen Sous la direction
de Pierre Fasula
60 | 2023
Narration et sens p. 121-139
[4]
Dragalina-Chernaya Elena “L’interprétation performative du cogito
cartésien” Cahier de philosophie de l’universire de Caen Sous la direction
de Pierre Fasula
60 | 2023
Narration et sens p. 121-139
[5]
Vanderveken, Les actes de discours, Marsaga 1988.
[6]
Hintikka “L’interprétation performative du cogito cartésien” Cahier de
philosophie de l’universire de Caen Sous la direction
de Pierre Fasula
60 | 2023
Narration et sens p. 133.
[7]
Dragalina-Chernaya Elena “L’interprétation performative du cogito
cartésien” Cahier de philosophie de l’universire de Caen Sous la direction
de Pierre Fasula
60 | 2023
Narration et sens p. 121-139
[8]
Hintikka, Jaakko “René pense, donc
Cartesius existe” traduction Xavier Kieft Figures
du cogito 50 | 2013 p. 107-120
[9]
Şimdi bu formülün açılımı hakkında açıklamalar yapalım.
“Düşünüyorum”da düşünmek öznenin ben’in
bir özelliğidir, biçimsel yazılımı da şudur: B(a); okunuşu da şöyledir: “Ben
varoluşa (éxistence) sahibim ” veya “Ben varım.” Bu şu
şekilde formüle edilebilir: (Örn) (x=a); yani “a” vardır ve “a”ya
benzeyen en az bir birey vardır. Ergo (o halde) açıkça içerme işareti
göstergesine dönüşür. Bu nedenle Cogito biçimsel olarak şöyle
yazılabilir: B(a) => (Örn) (x=a). Descartes düşündüğünü fark eder, bu da ona
B(a) öncülünü sağlar. Üstelik eğer formül geçerliyse, şu sonuca varmak için
modus ponens'i kullanabilir. “Düşünmek”, “Ben”in
bir özelliğidir ifadesi şunu içerir: “Ben” ile aynı olan bir
bireyin vardır ve “düşünmenin” bu bireye aittir. Bu formülasyon şu önceki
ifadeyi kabul etmeyi gerektirir: : “Düşünüyorum”, “Ben”
ile aynı olan bir bireyin vardır.
[10]
Gassendi’nin bu cümlesi doğa müzesinin önündeki mermer bloka kazınmıştır; şunu
ima eder: Hareket ve gezinme gezinen kişiye kendi eylemi üzerinde düşünme
imkanı verir; yürümek, araştırmak bulmaya ve bilmeye yardım eder (Z. Ö.).
[11]
Hintikka Jaakko “René pense, donc Cartesius existe” Traducteur : Xavier Kieft
dans Cahiers de philosophie de l’université de Caen 50 | 2013 p.
23.
[12]
J. Hintikka, “Cogito, Ergo Sum:
Inference or Performance?” The Philosophical Review Vol.
71, No. 1 (Jan., 1962), pp. 3-32
[13]
Hintikka, Jaakko “René pense, donc
Cartesius existe” traduction Xavier Kieft Figures
du cogito 50 | 2013 p. 107-120
[14] Hintikka,
Jaakko “René pense, donc Cartesius
existe” traduction Xavier Kieft Figures du cogito 50 | 2013
p. 107-120
[15]
Hintikka, Jaakko “René pense, donc
Cartesius existe” traduction Xavier Kieft Figures
du cogito 50 | 2013 p. 107-120
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder